Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İNANÇ, TOPLUM VE CİNSELLİK İLE İLGİLİ UZUN YAZIM;
Cinsellik bir çok toplumda, dinlerde ve inançlarda yasaklanmış, lanetlenmiş bir hazdır. Cinsel ahlak, toplumların sosyal yapısı ve dini inançları ile bağdaşır durumdadır. Bu tarz bir çok inanç evlilik dışı ilişkiyi "şeytani" olarak nitelendirerek rahat konuşulamayan ve baskılanmış toplumlar yaratarak hazzı lanetler ve tanrı katındaki nikahı ile evliliğe erteler. İnsanlar binlerce yıldır var oluşlarını ve zevklerinin doruk noktalarını bir kenara koyarak korkularının esiri olmuşlardır. Adeta cinselliğe tabular ve kılıflar yükleyerek bu eylemi sözde yok saymış ve tanrının cezası olarak görmüş ve tanrısının yüreğini rahatlatmıştır. Üst bir kurum olarak oluşturdukları tanrının kesin kararıyla kendilerine yasakladıkları cinselliği büyük bir erdem olarak kabul etmiş, inançların varlığından bu yana "Tanrıya, devlete ve topluma" yakışır bir kul olmuşlardır. Aslında bu yasağı ele alacak olursak: Kadın bedeninin bir meta haline gelerek "erkeğin malı" olarak görülmesi "namus" meselesi ile toplumsal ve ahlaki kuralların kadına yüklenmesi kadını hem toplumun dışarısına itmiş hem de erkeğin kadın üzerinde olan mülkiyetini sınırsız bir hale getirmiştir. Bir erkeğin cinselliği "erkeklik" kadının ki "namussuzluk" ise o halde inanmış olduğunuz tanrınız erkekliği simgeler ve kusura bakmayın ikiyüzlüdür. Kadının cinselliği tanrının değil egemen olan sınıfın hakimiyeti ve gelenekler üzerine yasaklanır. Bir olabilirlik üzerinden cinselliğin ahlaki bir zemine indirgenmesi adeta dincilerin ve yönetenlerin ellerinde bulundurdukları tabudan başka bir oluş değildir. Baştan belirtmek gerekir ki; İnsanın beden bütünlüğü, cinsel seçim ve davranışları ailesi de dahil kimseye ait olamaz. İnsan yalnızca kendisinin "günahıdır". Bir tanrı karşılıklı zevke ve şehvete dayanan bir olguyu yeryüzünde haram edip, dinlerde "cennet ve cehennem" olarak adlandırılan aslında hikayeleri sümer ve yunana dayanan, arap yarımadasının tarihinde dünyada bir yer olan ve "GEİ HİNNOM " vadisi olarak adlandırılan yerde huriler, memeleri yeni tomurcuklanmış eşler vaat etmesi saçmalık ötesidir ve bunu sorgulamaktan kaçmak düşünememektir. Tabi ki hiçbir toplumsal kural ve ahlak rastgelelik üzerine kurulamayacağı gibi cinselliğin baskılanması rastlantı olması beklenemezdi. Cinselliğin baskılanmasından doğan toplum içerisinde ki büyük sorunlar bireylerin yaşantısını zehir edecek niteliktedir: Namus cinayetleri, suçluluk ve utanç duygusu, güvenli olmayan cinsel davranışlar, cinsellik ile ilgili olan bilgi eksiklikleri, erken boşalma taciz oranlarının cinselliğin baskılanmış olduğu ülkelerde yükseklik göstermesi, cinselliğin mülkiyeti vs ... daha çok örnek gösterebiliriz. Bu tarz toplumlarda hayatını devam ettiren insanlar diğer toplumlara göre bir çok şeyden mahrum kaldığı yetmezmiş gibi oluşan eğitimsizlik ,sağlık sorunları, kadının kamu yaşamında yeterli yer alamaması, erkek egemen sisteminin dayattığı gericilik dogmaları aynı anda yükselir. Günümüz ahlak kuralları: Hakim olan sınıf lehine, ruhban sınıfın çıkarları, toplumsal ilişkiler (ataerkillik) gibi statükoyu korumak amacıyla koyulmuş kurallardan oluşur. Her toplumun inancı ve kadın erkek ilişkilerine koyduğu kalıp kendi ahlakını yaratır. Örnek verecek olursak: Bir toplumda çok eşlilik ahlaklı bir olguyu oluştururken farklı bir toplumda çok eşlilik yasalar ile korunur. Çok eşli olan bir toplumda kimse çok eşliliği sorgulamaz fakat tek eşlilikte toplumsal bir sorun oluşturur, aynı olgudan ikisinin zıtlığı kaçınılmazdır. Anaerkil bir toplumda kadının cinselliği suç oluşturmaz fakat ataerkil bir toplumda kadının cinselliği toplumsal ve ya yasalar olarak suç teşkil edebilir. Dindar ve metafizik inançlara sıkı sıka bağlı bir toplumda el ele tutuşmak bile yasak olabilirken, atalarının tabularını kafasından atmış olan bir toplum için bu durum bir hiçtir. Yani her kavram toplumun bilincine göre şekillenerek anlam oluşturması kaçınılmazdır. yazdığımızın özünü oluşturursak: Cinselliği baskılamak daha çok cinsellik doğurur, insanların algılarında cinsellik ile ilgili yanlış ve baskıcı bir resim oluşur ve her yasak ilgi çekicidir. Bir toplumda cinsellik konusu tüm dürüstlükleri ile konuşulup bireylere anlatılmalıdır. Böyle olduğunda tanrılar "cehennemde yakmayacak" ve bireyler de cinsellikten rahatsız olmayacaktır.
··
3 artı 1'leme
·
6,7bin görüntüleme
Zeynep Özçerezci okurunun profil resmi
Merhabalar.. Burada sizin bazı görüşlerinizi onaylıyorum bazılarını ise onaylamıyorum. Dinlerin(kutsal kitaplar) amacı toplumu belirli bir düzene koyarak huzurlu ve barışcıl bir biçimde yaşamayı yeğler. Dinler tarihine baktığımızda bütün peygamberler bir devrimcidir. Feodolizme karşı direniştir. Sapıkca absürtce bir yaşam stiline direniştir. Örneğin islamın kabulünde önce kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri vb. Dinlerin özü ahlaktır-sevgidir ve (mantık) akıl yürütmektir. Burada sizin cinselikle ilgi görüşünüzü mantık dışı buluyorum. Dince yasaklanması aile kavramına vurgu yapmış tek eşlilik yani yine burada mantık yatıyor. Nedir bir toplumda en temel kurum ailedir ancak ve ancak sağlıklı ailelerden sağlıklı toplumlar meydana gelir. Kısaca yaşam mantık ve akıllı olmaktan geçer. Akıl akıl akıl diyorum. Teşekkür ediyorum...
12 öğeden 11 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.