Annem şeker hastası.
Zamanında gittiğimiz diyetisyenin verdiği diyet listesinde
-Teyze ara öğün olarak az meyve yemesi gerekiyor.
Demesiyle,
Ben ve ablamda bitmeye yaklaştıkça manavdan yada en yakın marketlerden ara ara meyve alırız zamanın elverdiği koşullarda ne var ise reyonda,
fakat annem yaşı itibariyle fazlasıyla iştahı olmadığı için ne alsak sanki yüzlerce kilo almışız misali hep kalırdı tezgahın üstündeki kapta,
Gelip gittikçe mutfağa her saydığımda yeniden doğuyorlarmış misali kayıp vermezlerdi hiç.
Anadolu’nun yoksul dönemlerinde çocukları ve hane bireylerini duyurabilmek adına rafta kalan tüm erzaklardan türeyen yemekler var ya
Mesela Menemen, ğuymak, hengel vs vs.
Yeter ki hane doysun üretimi
Hah ablamda işte buna soyundu sanırım, bitmeyen meyveleri gördükçe.
Mucit ablam.
Tabi ablam son dönemlerde onun da yaşı ilerlediği için merak saldı mutfağa ne var ne yok onun oyun bahçesi oldu.
Adını kendi koyduğu tatlılar yapmaya başladı.
Sanırsın evrenin yeni tatlarını keşfediyor.
Tatlıyla ne annem ne ben doğduğumuzda beri küsüs hoşlanmadık birbirimizden.
Yıldızımız barışmadı bir türlü.
Her akşam akşam yemeğinden sonra
Annem odasına
Ben odama çekildikten sonra
Ablam zırhını giyer
Mutfağın kapısını bir labaratuar edasıyla usulca kapatır ve savaşa başlardı.
Garip ama yarım saate kalmaz hoş kokular usul usul kapı altlarından sızardı odalara.
Derken o geldi
O
Bir türlü gelemeyen
Gelmeyen
Gelmek istemeyen belki de.
Ablam tatlı yaptı
O yedi
O gelecek diye ablam hep tatlı yaptı.
O hep yedi
Mutlu oldu
Güldüğünde gözleri çizgi haline gelen kadının
Kocaman kocaman gözleri ışıldayarak yedi.
Belki de sevmedi
Ama yedi
Belki de asla yemezdi
Ama yedi
Mutlu oldu
Belki ablam
Belki benim için
Mutlu etti
Güldü
Güldürdü
Tebessüm saçtı Yaza kışa.
Yanağında son bir pasta lekesi ile uzaklaştı yağmurun ilk damlalarıyla ve pembe montuyla.
Sanırım o gün hepimiz birlikte çıktık mutfaktan.
Ablam uzun zamandır artık mutfağa dokunmuyor.
Hepimiz susuyor odalarımıza akın ediyoruz, tebessümleri mutfağa bırakıp.
Geriye sadece tezgah üstünde şeker ve bir portakal kalmış bugün.
Sabahın doğmamış saatlerinde farkettim.
Göz göze geldiğimde anladım.
Babam da da bu hissi yaşamıştım
Ölüm gibiydi
Umut hep vardı
Ama,
Kime
Neye
Nasıla.
Sanırım uğurlamaların en güzelini en tatlı haliyle yaşamışım.