Kitapla ilgili söylenecek cok var aslında;
Ana karakter Anna olmasına rağmen Levin’nin ic dünyasını kimse konuşmuyor mesela ya da Anna’nın aşk uğruna verdiği savaş,çektiği çile gercekten arkasında bıraktıklarına ve böyle bir sona değdi mi?
Yazarın muhteşem tasvirleri,mekanda sizde varmışsınız ve o soğuk Rus köyünde sobanın kenarındaki koltukta oturuyormuşunuz hissiyatına kapılmamak mümkün değil. Betimlemeler uzun ve detaylı olsa da sıkmıyor.
Ve şu muhteşem cümle aklıma kazındı;
“Saygıyı,sevginin olması gereken yerdeki boşluğu saklamak için uydurmuşlar”