"Ne okuyorsun?" dedi eliyle kitabımı işaret ederek.
Kitabı gösterdim. Vietnam Savaşı'ndan sonraki Sino-Vietnam sınır çatışmalarının hikayesi. Şöyle bir çevirip baktı ve geri verdi.
"Artık roman okumuyorsun?" "Okuyorum ama eskisi kadar değil. Yeni çıkan romanlardan haberim yok. Sadece eski romanları, genelde de on dokuzuncu yüzyılda yazılanları seviyorum." "Yeni romanlarla neden aran yok?" "Galiba hayal kırıklığına uğrayacağımdan korkuyorum.
Beş para etmeyen romanları okuyunca boşa vakit harcadığımı hissediyorum. Her zaman böyle değildim aslında. Önceleri bol bol zamanım vardı, işe yaramadığını düşündüğüm romanları bana bir şeyler katar diye okurdum yine de. Şimdi daha farklı. Yaşlanıyorum galiba." "Aslında evet, yaşlandığın doğru" dedi afacan bir gülümsemeyle.
"Peki ya sen? Eskisi gibi bol kitap okuyor musun?" diye sordum.
"Evet, her zaman. Yeni kitaplar, eski kitaplar. Romanlar ve diğer şeyler. Boş kitaplar, hoş kitaplar. Muhtemelen bu konu da senin tersinim -zaman öldürmek için de okuyabiliyorum."