Yaptığını göstermenin, gösterilmenin, işaret edilmenin, tanınmanın hesapları içine düşen bizler; yaptıklarımızın ilahi alemde sevap sayılmasının kilidi olan ihlas ve samimiyeti unuttuk. Dış dünyada görünmenin, görünür olmanın kazandırdığı başdöndürücü imajı yakalamaya çalışırken; bizler ruh alemimizdeki “Allah için yapma hazzını“ kaybettik. Hal böyle olunca selefin “kurttan kaçar gibi kaçtığı görevlere” biz büyük bir ihtirasla sahip olduk.
Samimiyetimiz, bu davranışlarımızla ağır darbeler alınca onun yerini ihtiras, didişme, önyargı ve sürtüşme aldı. Bu durumda “zamanını davasına veren Müslüman” yerine; “zamanını kavgaya veren Müslüman” profilini ortaya çıkardı. İç aleminde samimiyet travması geçiren Müslüman; didiştikçe direncini kaybetti; tartıştıkça husumet hakaret ve haset ile enerjisini tüketti.
- Ahmet Milli