Ana Tanrıça mitinin zayıflamasinın en önemli nedenlerinden birisi ise kadınla eş tutulan doğanın eril tarafından kontrol altna alınmasıdr. Saydam bu durumu şöyle açiklar: "Tarım yoluyla toprağın işlenmesi ve yerleşiklik, insanın doğadan, eril öğenin dişil öğeden ayrışabilecek ve onu denetimi kadar
güçlenmiş olması, bilincin asal yöneliminin eril ilkenin işaretini taşıması demektir: Yerleşik sosyal düzen her zaman babacıllığı gereksinir" (2013: 142) Böylece toprağın işlenmeye başlamasyla erkek güçlenmiş ve kadının kutsallık ilkesi tohum-toprak ikileminde zayıflamaya başlamıştır.
"Tohum (sperm ya da semen), birçok kültürel gelenekte simgesel olarak ateşle, 1Şıkla ve güneşle ilişkilendirilmiştir; buna karşılık metaforun ikinci unsurunun, yani toprağın kadın bedeniyle ilişkilendirilmesi. daha
önce de gördüğümüz gibi daha eskidir. Toprak, tarım henüz bilinmeden önce bile yaşamın kaynağı olarak görülüyordu. (...) Toprak, insanların ihtiyacı olan herşeyi
sunan dişil maddedir; dolayıSIyla toprak kadın bedeni için, kadın bedeni de toprak için bir metafordur. Ancak ataerkil sistemlerde, toprağın Ana Tanrıça ve onun cisimleşmesi olan kadınla kurulan olumlu ve kuşatıcı
anlamı kaybolurken, bunun yerini toprağın ve kadın bedeninin cansız madde ile özdeşleştirilip yaratıcılıktan yoksun bırakılması alır. Tıpkı Pandora mitosunda Pandora sözcüğünün en eski zamanlarda 'bütün iyiliklerin anası' şeklindeki anlamının, sonradan ataerkillik altında içerik değişikliğine uğrayarak 'bütün kötülüklerin anası' anlamını alması gibi, bir zamanlar her eyin yaraticisı olan toprak (ve kadın bedeni) sonradan yalnızca erkeğin 'can veren tohumu'nu taşımaya yarayan bir araca dönüş-
türülür." (Berktay, 2000:58)