Her gece gibi
Zamanın katılaştığını hissetti
Yolunu kaybeden göçmen kuşlar
Garip bir şekil çizdi
Sinesini rüzgara verdi
Sesini gürültülü bir şelalenin sesine
Yarı uyanık yarı baygın bir halde
Bir ardıcın gölgesine uzandı
Bir eksik rüya gördü
Bir saka kuşu öttü önce
Nil’in dibinden bir inci çıkarttı
Sonra doru bir atla bir güzel geçti önünden
Bakışları zorla koptu birbirinden
Selleri denize ulaşan bir ova gördü sağ tarafında
Güzel günlerin bitişini haber veren
Geniş kanatlı bir kuşun
Mavzerle vuruluşunu gördü
Çırpınan bir can vardı
Ellerinde kan
İçinde kandan bir ırmak
Tırnaklarına kan doldu sonra
Gözlerine toprak, kazdıkça
Bir sevda daha düştü ayaklar altına
En seçkin sesinden
Güzel bir türkü dinleyemeden
Bir soğuk yabancı el
Bir kısacık namlu yetmişti
Demiri hala sıcak
Kokusu hala barut
Rüzgar çarpan sinesi titredi
Soğuk ve perişan hali
Titreyen sesi
Kararan kalbi
Yürekli ağaçları üzdü
Bir çiçekli dal düştü sol omzuna
Eğildi demir toprağın içinde
Eğildi bulut gökyüzünde
Sustu herşey
14/10/17