İçindeki boşluğu bir kez görmüş olan, zaman zaman "keşke bunu hiç görmemiş olsaydım" dese de, bir daha asla o boşlukla yaşamaya dayanamaz.
Otuz beş yaşında ülkesinden uzak bir sanatoryumda veremden ölen yazar Katherine Mansfield, "Bir Hüzün Güncesi" adını taşıyan anılarında, on sekiz yaşında, kendi hayatındaki boşluğun dolduğu geceyi anlatır:
"Soğuktan, yorgunluktan ölü gibiyim. Uyuyamıyorum; çünkü öylesine birdenbire oldu ki, uzun süredir bunu beklememe karşın, altüst oldum, ezildim altında.
O, yorgun. Dün geceyi onun kolları arasında geçirdim -bu geceyse ondan nefret ediyorum- ona tapıyorum anlamına gelir bu: Bedeninin büyülü çekiciliğini duyumsamadan yatağımda yatamıyorum."
Ve boşluğun dolduğu andaki büyük haz:
"Beni büyülüyor, tutsak ediyor, varlığına, bedenine tapıyorum. Başımı göğsüne dayayıp yatarken, yaşamın verebileceği ne varsa duyumsuyorum. Tüm sıkıntılarım, aşağılık korkularım silinip gidiyor."