Gönderi

Karlı topraktan şatonun çıplak, kara duvarları yükseliverdi. Arabamız kapalı kapının önünde durdu. Ne bağırmalarımız, ne kırbaç şaklatmalarımız, ne kapıyı yumruklamamız, ne de tokmağı vurmamız yararlı oldu. Şatoda sanki her şey ölmüştü, pencerelerin hiçbirinde ışık yoktu. Yaşlı amcam çınlayan güçlü sesiyle bağırdı: – Franz, Franz! Nerdesiniz? Hay Allah kahretsin, yerinden kımıldasana! Kapının önünde donacağız! Kar insanın yüzünün derisini yüzüyor! Hay Allah kahretsin, kımıldasana! Bir köpek ulumaya başladı, giriş katında bir ışığın geçtiği görüldü. Anahtarlar şıkırdadı ve en sonunda ağır kapı kanatları gıcırdaya gıcırdaya açıldı. – Vay, vay! Hoş geldiniz, safa geldiniz, Vekil Bey! Vay, vay, hem de bu kötü havada!
·
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.