Gönderi

' Yaklaşık yetmiş yıl bir sermaye sınıfı yaratmak için büyük çaba harcandı. Emekçi toplum kesimleri büyük baskılara maruz bırakıldı. Ne ki 1920'lerin "komisyoncu sermayesi" şimdilerde uluslararası sermayenin (çokuluslu şirketlerin) "taşeronluğu" konumuna ancak terfi edebilmiş durumdadır. Türk özel sermayesi onca yıl "teşvik", "destek" ve "vurgun"dan sonra yeni teşvikler, ayrıcalıklar istiyor ve ancak emperyalist serma- yenin eteğine yapışarak ayakta kalabiliyor. Bugün de ülkenin geleceği bu "marazi" sermaye sınıfının dinamizmine terk edilmiş durumdadır. Osmanlı İmparatorluğu, son dönemlerinde, özellikle de geçen yüzyılda kendini büyük devletlere göre tanımlıyordu. Çarlık Rusyasına karşı öteki emperyalist devletler için bir "tampon bölge" işlevi görüyor ve emperyalistler arası çıkar ça- tışmalarından yararlanarak (dış yardımlar) ayakta kalmaya ça- balıyordu. Emperyalizmin Ortadoğu ve Güneybatı Asya'daki çıkarlarının güvence altına alınması işlevine koşulmuştu. Cumhuriyet Türkiyesi de kendisini aşağı yukarı aynı biçimde tanımlamaya devam etmiştir. Sovyet Rusya'ya karşı bir "tampon bölge oluşturarak Ortadoğu pazarından pay almak iste- yen emperyalist devletlerin çıkar çatışmasından yararlanmayı, dış yardım almayı ve dış destekle yaşamayı bir "ilke" haline getirmiştir " '
Sayfa 24 - Yordam KitapKitabı okudu
·
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.