Gönderi

Eve vardım, ev gözüme daha sefil gözüktü. Birinin canı buz gibi soğuk bira ister ya bazen, benim canım da istedi. Kuzey yamaçları her zaman ıslak, serin olan sıradan bir dağın eteğinde, oyuk bir yerinde eğleşmek istedi. Öğretmen fiziki haritayı sınıfın tahtasına asınca dağların, denizlerin, nehirlerin ve kentlerin yere döküleceğinden korkan doğulu dilbilmez öğrencilerin sınıfında vay da vay, oy da oy, aman da aman diyerek ve kapıya yaslanmış bizi seyreden Ece Ayhan'a el ederek haritanın yere serilmesine yardım etmek istedi. Benim canım daha neler neler istedi. Prokofyev dinlemek istedi. Şu Remington'da sabaha kadar delik deşik yazılar yazmak istedi. Bir postane bulup Mehmet'e telefon etmek istedi. Ramazan pidesi ve yanında helva istedi. Döneklere, hayasızlara şöyle naralar eşliğinde bas bariton küfürler edip, coşkuyla dayak atmak istedi... Pencere camlarının çerçevelerinin arasından zor kullanarak içeri dalmaya çalışan lodos, belli belirsiz bir esinti yaratıyordu. Kanepede bu esinti ve ucu bucağı gelmeyecek istekler arasında sızarken yağmur hâlâ başlamamıştı.
Sayfa 18 - YağmurKitabı okudu
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.