Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fakat heyecan is­ ter zaptedilsin ister tamamen açığa vurulsun, bir humma nöbeti yangınına benzeyen keskin ve şiddetli bir tesirle nihayet geri çe­ kilir ve dolayısıyla her hâlükârda etkisini yitirir. Dış belirtilere izin vermediklerinden dolayı bilinçlerindeki te­ sirleri daha derin olanlara gelince, bunlarda his ve elemin daha şiddetli olması, belirtilerin eksikliğinden değil, fakat dikkat ve tahayyülün daha derin ve daha uzun bir şekilde heyecan hadisesi üzerine yönelmiş ve odaklanmış olmasından ileri gelir. Heyecanları dizginlemek, stdk63 (açık yüreklilik) ve samimiye­ te muhalefet demektir; hâlbuki sıdk özü sözü bir olmak, ruhun derinliklerinde hissedilen etkileri olduğu gibi açığa vurmak bir fazilet değil midir? Heyecanları dizginlemek bu faziletin yok ol­ masını gerektirdiğinden ahlâksızlık olmaz mı? Hakikaten heye­ canlar, sıdkı ve hatta mecburî bir sıdkı gerektiren bir tür sarhoş­ luğa benzer. Heyecan dalgalarının etkisinde, bilince ait kuvvet­ lerimizin bulutlanıp tenkit, tefekkür ve iradenin yok olmaya yüz tuttuğu sırada, akıl sahnemiz perdesi açılmış bir tiyatro oyununa benzer. Ruhumuz bütün his ve etkilerinin çıplaklığı ile meyda­ na çıkar. Bir sarhoş veya bir deli nasıl büyük bir sıdk ve saflıkla bütün hislerini meydana dökerse heyecanlanan da aynı saflık ve samimiyetle hiçbir hissini gizli bırakmaz; medeniyet ve âdâb-ı muaşeretin, nezaket ve terbiyenin giydirdiği elbiseler ruhu terk ederek eski nefis heykellerin çıplaklarını örnek alır. Fakat bütün insanların düşüncelerini, takdir ve muhakemelerini, tenkit ve tetkiklerini bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmış farzedip bu çıplak ruhlu fertleri birbiriyle karşılaştırırsanız sosyal hayatı karmakarışık etmiş olursunuz. Ruhumuzun her safhası hiç kim­ seden gizlenmeye muhtaç olmayacak derecede ulvî, lekesiz ve asil olup başkalarını incitebilecek düşüncelerden tamamen uzak bulunursa o vakit kuvvetli bir sıdk ve samimiyet mümkün olabi­ lirdi. Fakat insanı bu yüksek seviyeye çıkarıncaya kadar bildiği­ miz ve bilmediğimiz noksanlarını hemen meydana çıkarmamak toplumsal görgü kurallarının en temel ve en gerekli ihtiyaçların- dandır. Ahlâka sahip olmak ile ahlâksızlığı birleştiren sınır o kadar müphem ve karmaşıktır ki teorilere aşırı derecede düşkünlük bu sınırı kolaylıkla parçalatabilir. Şurasını da söyleyelim ki zaptetmek ve gizlemek, her zaman sıdka riayet etmemek anlamına gelmez. Her bir tesir ve elemi, muhakeme ve tenkidi ulu orta belirtmekten sakınmak, o tesir ve muhakemenin tersini beyan etmek anlamına gelmez. Fakat muhataplarımızı incitebilecek bir nezaketsizlikten kaçınmak bir sükûttur, yani içinde tutmaktır ki en basit terbiye bile bunu gerektirir. 63 Sincerite.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.