İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüellere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma ar zusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar. İlahiyat ikinci, kanıtsa üçüncü sırada gelir. Müminlerin inanması beklenen şeylerin biraz akıl almaz olabildiğine katılıyorum ama ateistler, kutsal kitaplarının gerçekliğiyle dalga geçerek ya da onların Tanrılarını Uçan Spagetti Canavarı'yla kıyaslayarak insanları inançlarından vazgeçmeye ikna edemezler. Asıl büyük hedef toplumsal ve ahlaki ortaklık hissi oldu ğunda inancın içeriği pek bir anlam ifade etmez. Romancı Amy Tan'in bir başlığından alıntı yaparsam, inancı eleştirmek balığı boğul maktan kurtarmaya çalışmak gibidir. İnananları gölden çıkarıp karaya koyarak onlar için neyin en iyi olduğunu anlatmanın, bir taraf
tanda çırpınarak ölmelerini seyretmenin manası yoktur. Gölde olmalarının bir hikmeti vardı elbet.