Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ata Nalı Ters Çakmak
Dünya hayatı ve imtihan dediğimiz şey ters çakılmış bir çift at nalından ibarettir. Nal ters çakılmıştır, imtihanımız budur. Eğer görünene uyup onu takip edersek sefalete, bu hileyi görüp görünmeyene uyarsak da zarafete dûçar oluruz. Madde araz ve hüviyetten oluşur. Tıpkı kitaptaki yazının araz ve mürekkebin hüviyet oluşu gibi günlük hayatın serencamında biz de sayesinde var olunan Hakk’tan gafil yaşarız. İdraki güçlü olanlar bu hakikati an be an fark edebilirler. Kısacası ters çakılmış nalı görmek için diri bir idrak şarttır. Bu imtihandan geçmek için idrakimizi güçlendirmeliyiz. Ölmeden önce ölmek, ölümden sonra göreceklerimizi hala hayattayken görebilmekle mümkündür diğer türlüsünün bir kârı yoktur. Dere kenarında susamış adam örneğindeki gibi suyla yani hakikatle, ab-ı hayatla aramızdaki bu kerpiçten duvardan ne kadar büyük parçalar koparabilirsek vuslat da o kadar yakındır. Bu dünya imtihan yeridir yapılan her yanlış hemen cezalandırılsaydı insan nasıl imtihan olurdu. Tıpkı öğretmenin sınav sırasında öğrencisinin yanlışlarını görmeyip de sınav sonunda tartıda çizik atması gibi Yaradan da verilen sürenin sona ermesini beklemektedir. Bu yüzden kötü bir şey yaptığında cezanın hemen gelmemesi seni bu konuda yanıltmasın. Sünnetullah böyledir Allah settardır, örtendir. Belki utanır sıkılır da pişman olup nasuh bir tevbeyle tekrardan huzuruna gelirsin diye örtmektedir. Bundan kurtulmak için “nûru nâra vur ki ateşin nûr olsun.” Günahlar hoş şeyler olmasa da vardır ve olmalıdır da. Günah işleme ruhsatı olmadan ahlak ahlak olamaz. Biz günah işleyeceğiz bu bir hakikattir, fakat günahımızı doğru şekilde kullanırsak bu bizim tekamülümüzde yeri gelir sevaptan da çok yer tutar. Bundan dolayıdır ki Nebi Aleyhisselam “eğer günah işlemeseydiniz Allah sizin yerinize günah işleyip de ondan af dileyen bir topluluk indirirdi.” demiştir. Hz Ali ibadet eden insanları köleler(cehennem korkusundan), tüccarlar (cennet kazancından) ve hürler (Allah olduğu için) olmak üzere üç şekilde sınıflandırmıştır. Lütfun içinde kahır ve kahrın içinde de lütuf olabilir. İdraki açık olan sadece âna bakar geleceği Allah’a havale eder. “Derviş ânı seyreyler..” Çinli adamın hikayesinde atını padişaha satmaz ve at kaybolur sonra da onbir atla geri döner. Fakat gelen yabani atları eğitirken oğlunun bacağı kırılır. Son olarak da Çin savaşa girince köyün tüm erkekler silah altına alınırken oğlu yanında kalır. Bu misalde de olduğu gibi hayır gözükenin içinden şer gözüken ve onun içinden de hayır gözüken çıkabilir. Aslında kahır da lütuf da denktir fakat farklı şişelerdedirler. Bu yüzden şişeyi kırmadan bilemeyiz. Yunus Emre’nin de dediği gibi “şişeyi taşa çalmak” gerekir. Nefis bizdeki tüm kötülüklerin kaynağıdır ve literatürde “eşek” diye adlandırılır. Bu Kuran’da geçen bir ayetten dolayıdır. Yapılması gerekeni Mevlana söylüyor. Hiçbir şey bilmiyorsak da şunu bilelim; eşeğin tersine gitmek gerekiyor. Kader ve kaza bahsi “zahirde muhtarsın batında mecbur” denemek özetleniyor. Cüzi irademizle seçim yapsak da dilemeyi dileme Allah’a bağlı olduğundan bu mevzu girift bir hal alıyor. En iyisi çok konuşmamak... Hayır ve şer bahsine maşa metaforunda başlanıyor. Biz ayrı uçlarına baksak da ikisi de aynı bütünün parçası olmaları hasebiyle aynıdırlar. Sonda da 88 piyano tuşunun 36’sının siyah yani ara tuş olması metaforu kullanılmış. İşte biz de anlamlı bir şarkı için beyaz tuşlar kadar siyah tuşları da akort etmeliyiz. Nefsin en çok kullandığı iki hile hırs ve tamahtır yani açgözlülüktür. Kuş avlamak için toprak gibi davranıp kafasına çiçek koyan avcıya kanan kuş bunu cehaletinden değil de tamahından hırsından yapar. Bir diğer hile de şehvettir dağ keçileri bu şekilde avlanır. Bizim de avcıdan yani şeytandan korunmak için bunlara dikkat etmemiz gerekir. Kuş sesi başkadır kuş sesi çıkarmak başka. Tarih dine karşı dinsizlik üzerinden değil de dine karşı din üzerinden okunmalıdır. Bahsi geçen ikinci din şirk dinidir. Bu dinin temsilcileri her zaman olagelmiştir. Mescidi dırar örnekleri önemlidir. Bu örnekte şirk dininin mensuplarının Allah yolunda görünerek hainlik yaptığını görüyoruz. Allah’ın dininden Allah’ın adıyla koparmak smacı güdenler o dönemde yok olup gitmiş değillerdir hala da yaşamaktadırlar. İdraklerimizi açık tutup onların emellerini boşa çıkarmak mecburiyetindeyiz. Riyaya nebi Aleyhisselam gizli şirk demiştir. Çünkü bu durumda karşılık allahtan değil de kullardan beklenmektedir. İnsanda tezat iki şekilde olur; kötü Zahir iyi batın ve iyi Zahir kötü batın. İlkine örnek Ammar örneğidir ikinciye de Uhud savaşında sırf kabilesi ve malı için yiğitlik yaparken yaralanıp da intihar eden adam örnek gösterilebilir. Ebru hureyreden nakille nebi Aleyhisselam buyurdu ki” kıyamet günü cömert kahraman ve alim huzura getirilir her birine “sen falanca kili cömert desinler diye ya da alin desinler ya da cesur desinler diye yaptınız Allah’ın rızası için değil” denecek ve ayıplanacaktırlar. İşte ateş de önce onları yakacak. Güldüren de ağlatan da Allah’tır ama O kullarının gülmesini ve mutlu olmasını ister. Ayetlerden bize gelen mesajlardan birincisi kimse başkasının günah yükünü üstelenemez. İkincisi insana çalışıp ettiğinden başkası yoktur ve üçüncü olarak da insan ne yapmışsa ne eksik ne fazla onun karşılığını görecektir. Dünyada kimin ağlayıp kimin güldüğüne kanmamak gerekir çünkü esas bunların anlaşılacağı yer dünya değil ahirettir. Burada insanın neden gülüp neden ağladığına bakmak gerekir. Allah’a yakın olmaktan kaynaklanan gülme ve yine O’nun merhametinden kopup gelen ağlama hayra yorulmalıdır. İnsan da tıpkı uçan balonlar gibi yüklerinden arındıkça yükselir. Bu da secde ile mümkündür, secde Allah’a en yakın olunan yerdir ve ihtimal ki bu nedenle “namaz müminin miracıdır.” denilmiştir. Adem kelimesini oluşturan harflere ve bu harflerin sıralamasına da bakıp tefekkür etmek gerekir. Biz Allah’ı hakkıyla göremeyiz ancak onun esmalarından birinin ya da birkaçının tecellisi olan maddeye bakarak O’nu tefekkür edebiliriz. Bunu sağlayan eşya aynı zamanda O’nun perdesidir de bazı zamanlar biz o perdeye takılır da Hakk’a kör kalırız. Pislik içinde büyüyene misk kokusu dokunur. İnsan pisliğe bulandıysa ona öğüt kâr etmez olur, bundan dolayıdır ki arkadaş ve çevre seçimi önem kazanır yoksa mazallah insan cehenneme yuvarlanıverir. İnsan sevdiğinin yanlışını sevmediğinin doğrusundan sevimli bulur. Bu sevmenin tabiatındandır. Peki öyleyse biz niye Allah’tan gelen bir kuru ekmeği sultan sofralarına tercih edemiyoruz?.. Evrende kötü ya da iyi yoktur. Bu kavramlar görecelidir, kimine zehir olan kimine hayattır; yılan örneğinde olduğu gibi. Hayatı da böyle okumak gerekir. İnsanın korktuğundan kaçması doğaldır yalnız söz konusu Allah olunca işler değişir çünkü evrende öyle bir nokta yoktur ki kaçabilelim. Bundan sebep O’ndan korkan O’na Teslime mecburdur, istese de istemese de. İnsanın iki doğumu vardır birincisi herkes gibi bir anadan maddi olarak dünyaya gelmektir. İkincisi ve ender rastlananı ise ölmeden önce ölmek suretiyle gerçekleşen doğumdur. Feridüddin Attar’ın bahsettiği “Kaknüs” kulu gibi yani. Bu kuş hikaye olarak Anka kuşuna benzer ve uzunca bir gagası ve bu gagasında da yüze yakın delik bulunur. Bu deliklerin her birinden ayrı nağme çıkar. Bu kul öleceğini anladığında çalı çırpı yığar ve etrafına nağmeler savurmaya başlar. O nağmelerle çevresindekiler adeta kahrolur ve son nefesinde bir kanat çırparak kıvılcım meydana getirir de topladığı çalı çırpı tutuşur. Yanar, yanar ve tamamen kül olur. Daha sonra bu küllerden yeni bir kaknüs kuşu doğar. Niyazi Mısri’nin dediği “ben taşrada arar idim; ol can içinde can imiş” lafı anlam buluyor. İnsanı ısıtan battaniye ya da yorgan değildir bu nesneler ısı sağlamaya değil zaten insanda olan ısıyı korumaya yarar. Tıpki bu misal gibi insan da özünde olanla ısınmak için dışa dönük kapılarını kapatarak içine dönmelidir, otururken dört nala koşmalıdır.
·
230 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.