Gönderi

Aksâ’nın güzel yüzlü mahcup çocuklarından, Kudüs’ün perişan, yıkık dökük sokaklarına dek Filistin hep Filistin’di aslında . Dimdik ve hep orada . Bizim ve dahi kimsenin olmayışına rağmen hem de. Kırgın ve yorgundu ama ince ve narin boynu zulme asla eğilmemişti. Bu tevekkül ve direnişin karşısında yaşadığım şaşkınlık bir duvar gibi çarpacaktı sonra yüzüme. Nasıl ve niçin diye sorarken bulacaktım kendimi defalarca. Nasıl bu kadar dirayetli olabildiklerini havsalam almayacaktı. Hayatın olağanca seyrinde akıp gidişi hayrete düşürecekti beni. Nasıl gülüp eğlendiklerine, geleceğe dair planlar yapabildiklerine, çiçeklerin kendi ülkemin çiçekleri gibi umarsızca açışına, baharın tıpkı bahar gibi Filistin semalarını dolduruşuna… Tüm bunlara hayret edecektim birer birer. Sonra hayretim ağır ağır çökecekti vicdanımın üstüne. Çünkü o an anladım. Anladım ki bizim kendi sağ salim ülkelerimizde meydanlarda çığlık çığlığa haykırdığımız o cümle dilimizden değil belki ama yüreğimizden düşeli çok olmuş. “Birruh biddem nefdike ya Aksâ! (Kanımız ve canımız sana feda olsun ya Aksâ!)” Bu sloganı Filistin için yürüyüşe katılmış hemen hemen herkes bilir. Oysa anladım ki yüreğimizde feda edilen kanımız ve canımız değil Filistin davasının kendisi olmuş. Hem de bu feda ediş öyle usulcacık ve sessiz olmuş ki, sloganlar atmaya devam ederken hâlâ, tek yürek bu davanın arkasında olduğumuzu sanırken daha Filistin’in yitikliğine dair zımni bir kabullenişin, en fazla on dakika için yüreğimizi meşgul eden bir hüznün içinde kaybolduğu bir konformizmin esiri olmuşuz.
Sayfa 55 - E-KitapKitabı okudu
·
147 görüntüleme
Kalb i Mecruh okurunun profil resmi
https://1000kitap.com/MissMer_iyye
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.