Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Evet, kent, insanın kendini doğadan yalıtmasının eseridir. Ama insan bu işi iş olsun diye yapmıyor. Bu iş, ona insan olmanın zorunluluğu olarak yükleniyor ve insan bu eseri ortaya koymadan kendi insan oluşunun sırrına da eremiyor. Burada, gerçekten öyle bir sır gizli ki, insan, kent inşa ederek doğayı örterken, bir yandan kendi insan oluşunu ortaya koyuyor, fakat bir yandan da kendine kilidi açılması gereken yeni sırlar buluyor: sanki önceki sırları çözüp bitirmiş gibi! Burada, insanın, bir yandan kendini aşma çabası öne geçerken, bir yandan da sürekli kendisinin gerisine düşmesi gibi bir çelişki yaşanıyor. Kendini fethetmek isteyen insan bu çabasında sürekli başarısız kaldığını biliyor, fakat buna rağmen böyle bir çabayı sürdürmekten de geri durmuyor. Bu çaba ne zamana kadar sürer? Söyleyebiliriz: insanın, kendisini ölmüş kabul ettiği zamana kadar. Ölmeden önce ölmenin bir anlamı varsa ve ölmeden önce ölebilenler yaşadıkları hayatın anlamına ulaşabiliyorlarsa, bu çaba bir bakıma hep sürüp gidecek anlamına gelir. İnsanın kendi iç fethini gerçekleştirme çabası sürdükçe, diyebiliriz ki, onun mekân üzerindeki çabası da sürüp gidecektir. İnsan kendi örtüsünü açmaya giriştikçe nasıl daima bir yandan kendini yeni örtülerle örtmüş oluyor, bir yandan da daha önce kendisine meçhul kalmış örtüleri keşfediyorsa, onun mekân üzerindeki çabası da böylece sürüp gidiyor. İnsanın kendine ulaşma, kendini anlama (bilme) çabası, nasıl onun büyük cihadı sayılıyor ve bu cihadın nihayetine erişmek, değil fiiliyatta, nazarî olarak bile mümkün sayılmıyorsa, insanın mekân üzerindeki çabası da, onu böyle nihayetsiz bir çabalama alanının ortasında bırakıyor. Coğrafi fetih de, insanın kendini aşma cehdi kadar sınırsızdır: çünkü kaldırılan her örtünün altından bir yenisinin çıkacağı artık belli olmuştur.
Sayfa 197 - İz YayıncılıkKitabı okudu
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.