Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ekmekçiye bile verecek paramız kalmamıştı.
Mustafa Ke­mal Paşa ile bu ciheti görüşürken bulduğum çareleri eskisi gibi kabul etmedi ve yarı geceye kadar hep düşündük ise de para tedariki hususunda bir karar ve neticeye vasıl olamadık. Çünkü bankalardan ve müessesattan ödünç bile olsa para almayı Paşa'ya bir türlü kabul ettiremedim. Ne yapacaktık? Benim bir kürküm vardı; Erzurum'lu Nafiz Bey'e müracaatla sattırılmasını rica ettim. Nafiz Bey: "Kanunusani içindeyiz, ne giyeceksin?" diye satmamakta ısrar ettiyse de bu ısrar, ne olursa olsun, kulağıma giremezdi. Aç mı kalacaktık ? Nihayet onu da sattık. Kimsede satılacak bir şey kalmadı. Paşa ile bu hususta bir çare bulamıyarak : "Hele bakalım sabah olsun, yine düşünü­rüz" sözü ile odalarımıza çekildik. Ankara'ya geldiğimiz zaman hemen bir hafta kadar bizi Belediye iaşe etti. Fakat bu aylarca devam edemezdi. Velhasıl çaresizlik içinde, veyahut para bulmak kabil iken Paşa'nın, bu bulunan çarelere bir türlü muvafakat etmemesi yüzünden muztarip bir halde idik. Sabah oldu. Gece düşünmekten uyuyamamış olduğumdan, yatağımda istirahat halinde iken kapı vuruldu. İçeriye giren zat Müftü efendinin geldiğini söyledi. Eyvah, şimdi Müftü efendiye kahve ısmarlamak lazım, kahve var amma şeker yok, benim iki parça şekerim var, onu da masanın gözünde Kasten şeddeli yazılmıştır. saklamışım, ya şekerli kahve isterse ... Ya sigara da vermekli lazım gelirse... Çünkü şeker çok pahalı idi. Herkes şekerini kendi tedarik edecek, emri verilmişti. Ne ile tedarik edecekti, kimde para vardı ki?. - Paşa'ya haber veriniz, dedim. - Paşa size gönderdi, Paşa ile görüştüler. - Peki, buyursunlar. Müftü efendi (Diyanet İşleri Reisi iken vefat eden muhterem Rifat Efendi) odama girdi. Ortadaki yuvarlak ve küçük masanın kenarında bir iskemleye oturdu. - Müftü efendi, zannıma göre kahve içmezsiniz, değil mi ? - Evet, içmem. - Sigara? - Onu da kullanmam. Halbuki Müftü efendi kahve içerdi, fakat biz buna meydan vermemek için sualde bulunduk. Müftü efendi derhal vaziyeti anladı ve "içmem" dedi. Tebessüm ederek : - Sizin biraz sıkıntıda olduğunuzu öğrendik, az olsa da yardımda bulunmayı vazife bildik. - Bundan bir şey anlayamadım. (Yatağımın karşısında du­ran küçük kasayı göstererek) Paramız var, dedim. Halbuki kasa mevcudu 48 kuruştan ibaretti. Müftü efendi bu sözümü dinlemedi bile. Geldi, cübbesinin altından bir torba çıkardı. İçindeki kağıt paraları saymaya hazır bulunuyordu. - Müftü efendi, teşekkür ederiz amma, evvela Paşa ile bu hususta bir görüşseniz iyi olur. - Görüştüm, kasa Mazhar Müfit Bey'dedir, ona veriniz ! dedi. - Pek ala. Müftü efendi birer birer saymağa ve masanın üzerine koy­mağa başladı. Yüz, ikiyüz, beşyüzü geçti, nihayet tamam bin lira (kağıt para) saydı. Ben de yataktan kalkarak paraları aldım ve kasaya koydum. Bunun üzerine emirberi çağırdım ve iki şekeri verdim: "Bize birer kahve pişir !" emrini verdim. Müftü zaten vaziyeti anlamış olduğundan güldü. Ve: "Şeker pahalı, hesap lazım, size de gelen giden çok, başa çıkmaz, değil mi?" diye latifeleşti. Kahveler içildi. Muhterem Müftü çıktı, gitti. Ben de paranın miktarını derhal Mustafa Kemal Paşa'ya haber vermek üzere odamdan çıktım. Paşa'yı odasının kapısı önünde bir habere intizar eder vazi­yette gördüm. Bana: "Ne kadar? dedi. "Bin" dedim. Odasına girdik, - Gördün mü, akşam ne kadar sıkılmıştık. Bu hatıra gelir miydi. Allah bize yardım ediyor, dedi. Ben de : - Evet, kul sıkılmayınca Hızır yetişmez, dedim. - Şimdi Hızırı filan bırak bakalım. Masraf ve varidatı tanzim et. - Her şeyden evvel bugün öğle yemeğinde size bir ziyafet çekeceğim. Çoktan beridir et gördüğümüz yok. Şimdi emir verip on kıyye pirzola aldıracağım. Ancak yeter. Bir de irmik helvası ... Mustafa Kemal Paşa - İsrafa başlamıyalım. - Bir defaya mahsus. Yarın yine çorba ve bulgur pilavına avdet ederiz. Gülüştük. Ben icap edenlere para ile emir verdim. Müftü efendinin getirdiği bu parayı memleketin eşrafı aralarında topla­mışlar; bizim parasız kaldığımızı anlamışlar, Müftü efendi ile göndermişler. Cümlesine teşekkürlerde bulunduk. Müftü efendiyi Mustafa Kemal Paşa çok severdi. Böyle para için değil.. İstanbul'­un hurucu alessultan fetvasiyle idamımıza hüküm verdiği za­man bunu cerh ve reddeden bir fetvayı Müftü efendi de topla­dığı ulema ile müzakere ederek vermişti. Paşa da, Rifat Efen­di'ye, Diyanet İşleri Reisi iken her hafta yaver gönderir, bir ar­zusu olup olmadığını sordururdu; resmi otomobili yok iken bir otomobil tahsis ettirmişti. Mücadelei Milliyetle büyük hizmeti sebk eden Rifat Efendi'yi burada rahmetle yad ederim. Elimize para geçtiği gün öğle yemeğindeki pirzoladan, helva­ dan Paşa' dan başka kimsenin haberi yoktu. Bermutat çorba içil­ di. Paşa, Doktor Refik Bey'e: "Canım doktor, kalori alamıyoruz. Mazhar Müfit Bey bizi çorba, bulgur pilavı yedire yedire öldü­recek". diye her zamanki gibi bir şaka yaptı. Refik Bey: "Evet efendim, bizi kalorisiz bırakıyor, kasada para dolu, bu böyle olur mu ?" cevabını verdi. Kasamızda daima para dolu olduğunu zannediyordu. Pirzola gelince, Doktor Refik Bey : "Nasıl olmuş da bugün paraya kıyabilmiş?" dedi. Biz Paşa ile gülmeğe baş­ladık. O sabah Müftü efendinin getirdiği paradan haberi yoktu. Müftü efendi para getirmemiş olsaydı bugün de, yarın da çorba· dan başka bir şey göremezdi. Pirzola yenildikten sonra sofrada Paşa'nın karşısında oturan Rüstem Alfred Bey bir sigara yaktı. Paşa: "Acele etme Rüstem Bey, pirzoladan başka daha neler var ? Bugün fevkalade!" dedi. Rüstem Bey - Sizden müsaade almaksızın sigara içmeyi muvafıkı adab ve muaşeret görmiyerek bu ihtarda bulunuyor­ sunuz; halbuki yemek arasında sigara içilmesine siz ne vakitten­ beridir müsaade ettiniz ve hep içilmekte iken, bugün neden ayrıca müsaade almaya lüzum görüyorsunuz? cevabıyla sertlendi. Paşa - Canım, yemek arasında sigara içilmesini, ancak işti­ hamızın kapanarak, az yemek yememiz için usul ittihaz etmiştik. Bugün ise etten başka helvamız da var, onun için sigara ile iştiha kapanmaması için, sigara içmekte acele etmeyiniz, dedim, ceva­biyle şakada bulundu.
Sayfa 176 - Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara 4.Baskı 1997Kitabı okudu
·
283 görüntüleme
Tuco Herrera okurunun profil resmi
çakarlı arabanın içinde pudra şekeri yok muymuş ?!?! onu satalardı !
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.