İstanbul'dan gelen bir haber, hilafetin lağvedildiğini ve son halife Abdülmecid'in palas panduras hudut dışına atıldığını bildiriyordu. Vahdeddin bu haberi alır almaz hâlâ gözlerimin önündedir, çocuk gibi sevindi.
- Oh olsun budalaya... İşte gördü gününü! diye sevinçten kabına sığamıyor ve mütemadiyen söylenip duruyordu:
- Ben zaten onun ne budala olduğunu bilmez miyim? Biraz aklı başında olsaydı, kupkuru bir hilafeti kabul eder miydi?
- Saltanatsız hilafetin ne ehemmiyeti, ne kıymeti olabilir ki?
Allah'ın sersemi bu kadarcık şeyi bile düşünemedi... Kuş beyinliliğini yine gösterdi... Buyursun, o da gelsin, menfa ne imiş görsün…