Gönderi

Daima kaba kuvvetin galip geldiği adaletsiz ve gaddar bir dünyada adil kişi, bulunduğu yerden kopup Tanrı’ya yönelmekten başka ne yapabilirdi ki? Bu yıllardır böyleydi. Sarışın, esmer ve yabancı halklar bazen güneyden, bazen de doğudan ve batıdan geliyordu, hepsi de hayduttu; bir çete zafer kazanmayagörsün, üzerlerine hemen bir yenisi üşüşüyordu. İmansızlar dünyanın her yerinde savaş çıkarıyor ve dindarlara huzur bırakmıyorlardı. Kudüs’ü, Babil’i, İskenderiye’yi böyle ele geçirmişlerdi, şimdi aynısı Roma’nın başına gelmişti. İnsanın durup dinlenmek istediği yerde huzursuzluk, barışı aradığı yerde savaş vardı; yazgıdan kaçılmıyordu. Bu bozuk dünyada tek sığınak, huzur ve avuntu duaydı. Çünkü dua olağanüstüydü. Korkuyu büyük bir vaatle uyuşturur, ruhun ürküntüsüne toplu dualarla uyku verir, yürekteki ağırlığı kendi kendine mırıldanan kanatlarla yukarıya, Tanrı’ya çıkarırdı; bu yüzden zor zamanlarda dua etmek iyiydi, birlikte dua etmek daha da iyiydi, çünkü birlikte omuzlanırsa bütün güçlükler hafifler ve iyilikler bağlılıkla yapılırsa Tanrı katında daha da iyi olurdu.
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.