Gönderi

Her ikisi de 40 yıl evliliğin ardından yakın zamanlarda dul kalmış iki kadın düşünün. Bu dullardan biri, büyük acılar çektikten sonra zamanla kendini toparlamış ve dönem dönem sükun bulmayı başarmış, hatta seyrek de olsa hayatında çok neşeli zamanlar oluyor. Ötekinin durumu ise çok daha kötü: Kaybın üstünden 1 yıl geçtiği hâlde derin bir depresyon batağından çıkamıyor, bazı zamanlar intiharı düşünüyor ve sürekli psikiyatrik yardıma ihtiyacı var. Bu ikisi arasındaki farkı nasıl açıklarız? Bu, bir bilmece. Bakın size bir ipucu vereyim. " Her ne kadar bu iki kadın birçok bakımdan birbirlerine benzeseler de, çok önemli bir konuda büyük farklılık gösteriyorlar: Evliliklerinin niteliği. Birinin çalkantılı, çatışmalı bir evlilik ilişkisi olmuş; diğerinin ise sevgiye ve karşılıklı saygıya dayalı, giderek gelişen bir ilişkisi. Şimdi size soracağım soru şu: Hangi evlilik hangi kadına ait?" ... Kendini toparlayamayan kadın, çatışmalı bir ilişkisi olan kadındır. Oysa ilk anda tam tersi akla gelirdi, değil mi? 40 yıl boyunca son derece doyurucu, sevgi dolu bir ilişki yaşamış olan dulun daha zor toparlanması beklenirdi. Ne de olsa asıl büyük kaybı yaşayan o değil mi? Yine de belirtmiş olduğunuz gibi genellikle tam tersi görülüyor. Bunun birkaç açıklaması var. Bence burada kilit kavram 'pişmanlık'. 40 yılına yanlış adamla evli kalarak geçirdiğini benliğinin derinliklerinde hisseden dulun yaşayacağı ıstırabı düşünün. Sonuçta o, kocası için ya da sadece kocası için acı çekmeyecektir. Kendi hayatı için matemdedir.
·
20 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.