Gönderi

“Birbirlerine toslayacakmış gibi baş başa eğilmiş dar sokaklı evlerin, kadın başlarına, nâmahreme görünmeden bu daracık sokağı gözleyebilmek iznini veren cumbaları vardı ki, göğüslerini dışarı doğru geren bu cumbaların üstüne ya evin kedisi çıkar, ya kuş kafesleri asılır, ya da güneşlenmesi için çiçek saksıları konurdu. Bu evlerin çoğunun kapılarında hâlâ eski zaman işi, iri pirinç veya demir halkalar, tokmaklar bulunur ve bir kimse geldi mi, ‘kapı çalınıyor’ denmez, ‘kapı vuruluyor’ denirdi. Bu vurulan kapılar açılmadan evvel de, içeriden ince bir sesin: -Kim o? Diye sorması muhakkak beklenirdi. Bu mûtat mahalle arası nakarâtı ile hüviyeti tahkik edilen kimseye gelince, mevkiine, yaşına, terbiyesine göre ciddî, yumuşak, ricâkâr ya da ifâdesiz bir ‘aç!’ emri ile ev sâhibine kapıyı açtırırdı. Şâyet bu evlerden tamir görmüş veyâhut otuz kırk sene evvel yapılmış olanlar varsa, kapılarında tokmak ve halkalar yerine, üstlerinde Frenkçe ‘tournez’ emri yazılı dönme ziller bulunurdu.”
Sayfa 102 - Kubbealtı Neşriyât, 12.baskı, 2021.Kitabı okudu
·
132 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.