Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Açık rejim olarak bilinen demokrasilerde basın ve yayın organlarının bütün uyarılarına rağmen gözlerini kapatan, kulaklarını tıkayan idareler vardır. Sonunda sistem tıkanır ve patlama noktasına gelir. İdare edenler hangi makamda olursa olsun, bir defa masanın arkasına oturduktan sonra içinden çıktığı toplumdan uzaklaşır. Kendisini devlet menfaatinin koruyucusu, yüksek otoritenin temsilcisi olarak görür. Düne kadar aralarında bulunduğu topluma yukardan bakmaya başlar. Zaman içinde bu tutum daha da katılaşır. Çünkü, derecesi ne olursa olsun otorite zamanla sahibini bozar, tahrip eder. Neticede yönetenlerin yönetilenlerden uzaklaşması, orada bir uçurumun doğmasına sebep olur. Yönetenler de devletin bütün imkanlarını kendileri için kullanmak, halkı "koloni" gibi görmek eğilimi kuvvet kazanır. Bu durum sosyal barışı, rejimi tehdit eder. Vatandaşta, bir nevi devleti "Hasım" görmek duygusu yaratır. Ortak menfaat anlayışı kaybolur. Gizli, çok defa açık bir mücadele başlar. Böyle bir yapıda yönetenler, bürokrat, kendisi vatandaşın hizmetinde görmez, aksine vatandaşı kendi emrinde görmek ister. Bu tip bir düzende demokrasiden bahsedilemez. Bazı ülkelerde bürokrasi demokratlaştırılması yerine politize edilmiştir. Bürokrasinin politize edilmesi bu defa kendisini iktidar siyasi felsefesi veya çıkarları ile ortak etmektedir. Bürokrasinin iktidar ile menfaat ve kader birliği yapması diktatörlüklerde görülen bir durumdur. Maaşını bütün milletin verdiği vergilerden alan memurun her türlü düşüncedeki insanın emrinde olması gerekirken, bir siyasi partinin adamı olamaz. Fransa eski başbakanlarından Michel Debre: "Devleti yıkmanın en kestirme yolu bürokrasiye politika sokmaktır" der. Osman Pamukoğlu – İnsan ve Devlet, s.69-70.
Sayfa 69 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.