Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

TÜRK KÖLE VE EFENDİLER
Türklere İslamiyet'i, Türkleri de Ortadoğu'ya taşıyan Abbasi Halifeliği'nin doğu kıyısındaki küçük bir emirliğin hükümdarıydı. Emir Abdullah bin Tahir (830-45) Horasan'daki Tahiri Hanedanı'nın reisiydi. O dönemde bu devlet Kuzeydoğu İran'la Orta Asya'nın batı bölgeleri üzerinde uzanıyordu. Abdullah bin Tahir Oğuzların yaşadığı (aşağı yukarı bugünkü Kazakistan'a denk gelen) bozkır diyarının içlerine kadar akın etmiş ve Oğuz boyundan yaklaşık iki bin Türk köleyle geri dönmüştü. Kölelerden iki yüzü Halife Mütevekkil'e takdim edilmişti. Bunlar Irak'a adım atan ilk Türklerdi. Buhara'da hüküm süren Samani Hanedanı (Müslümanlığı kabul eden Orta Asya'nın yerlisi bir İranlı hanedan) da Türk köle ticaretinin potansiyelinin çabucak farkına varmış, hatta bu ticaret dokuzuncu ve onuncu yüzyıllar boyunca Orta Asyalı Müslüman hükümdarlıklarla Halifelik arasındaki başlıca ticari teşebbüs halini almıştı. Ondan sonra Ortadoğu'ya daha çok sayıda Türk köle girmeye başlamıştı. Türkler onlarla ilk defa yüz yüze gelen Müslümanlar üzerinde muazzam bir etki bırakmışlardı; hem de birçok yönden. Bir kere barbar, egzotik ve yabancı olan her şeyi onlar temsil ediyor gibiydiler; nitekim bu Türk köleler çok geçmeden dönemin Arap ve Pers yazarları arasında hem egzotik güzelliğin hem de barbar acımasızlığının imgesi olagelmiş bu imge, soylu vahşiye dair bin yıl sonrasının Avrupa'ya özgü romantik mecazına zemin hazırlamıştı. Bu açıdan İslamiyet döneminde kölelerin hatırı sayılır ölçüde yasal hak ve imtiyazlardan yararlandıklarını anlamak elzemdir. Dahası onlar terimin, daha sonraları "Atlantik Yolculuğuyla" Amerika kıtasına nakledilenler gibi, Avrupa'yla ilgili bağlamlarının işaret ettiği -ve kötüye kullanılan- manasındaki (hiçbir haktan yararlanmayan) "kölelere" nadiren benziyorlardı. Ne var ki güzel veya barbar, çok geçmeden Orta Asya'nın en ücra ıssız köşelerinden getirilen Türk kölelerin, erken dönem İslam toplumundaki çoğu kölenin akıbeti olan işlerde, yani tarım işçisi diye pek işe yaramadıkları, uşak diyeyse hiç işe yaramadıkları açığa çıkmıştı. Aksine doğuştan savaşçıydılar². Bundan dolayı söz konusu Türk kölelerin gittikçe daha fazlası Müslümanlaştırıldıktan sonra- paralı askerlerden meydana gelen köle birlikleri halinde [kölemen] Müslüman ordularına katılmıştı. Daha fazlasına talebin sonu bir türlü gelmemiş ve damlayan Türk köleler sele dönüşmüştü. Ancak dövüş becerileri çok iyiydi ve kısa bir süre sonra kaçınılmaz gerçekleşecekti: Türkler efendi olacak ve nihayetinde de Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı sonundaki yıkılışına kadar Ortadoğu'ya hükmedeceklerdi. Bu ilk defa Abbasi Halifeliği'nin tam göbeğinde Bağdat'ta gerçekleşmişti. Erken dokuzuncu yüzyıldan itibaren artan ölçüde güçlü aile hiziplerinin sözlerini geçirdikleri, esasen Araplardan meydana gelen orduya güvenmeyen Halifeler, etraflarına (önce gulam sonra memluk denilen) özel muhafız diye Türk köleleri toplamaya başlamışlardı. Sarayı nüfuzu altında tutmak için yarışan çeşitli aile veya aşiretlerin mensubu olmayan bu Türk köleler, sadece Halifenin kendisine bağlılık duyduklarından güvenilirdiler ve bu yüzden zamanla güçlü bir muhafız alayı halini almışlardı. Dokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru Bağdat'ta Arap nüfusla gittikçe güçlenen Türk askerler arasındaki çatışmalar Halife Mutasım'ı bizzat başkenti Dicle Nehri'nin daha yukarılarına, yepyeni Samarra şehrine taşımaya sevk etmişti. Ne var ki Türk gulam'lar, Halifelikteki başlıca güç haline gelinceye kadar, iflahları kesilmeden kuvvetlenmeye devam etmişlerdi: Halife Mütevekkil 861'de Türk muhafızı tarafından öldürülmüş ve o günlerden sonra Halifeler aşağı yukarı Türk askerlerin keyfine göre peş peşe birbirlerini izlemişlerdi. Türk köleler, Halifeleri fiilen kukla gibi oynatmışlardı. Nitekim Abbasilerin gerilemesinde bunun esaslı bir payı vardı. İslam dünyası Türk dünyasına dönüşmeye başlamıştı.
Sayfa 71 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
36 görüntüleme
Poyraz Ayrıç okurunun profil resmi
² Oysa Çin'in Tang döneminde savaş esiri alıp köleleştirilen Türklere sadece uşaklık yaptırılmış veya tarımda çalıştırılmışlar, asla silah altına alınmamışlardı.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.