Yüzünüze tükürmek isterdim ama görüyorum ki silahsızsınız #_#Bir intikam hikayesi. Bir intikam hikayesini alıp hem okuru hem de kurgunun gerçek hayattaki öğelerini sarsmayı amaçlamış bir yazar. Boris Vian'ın insanı taraf olmaya zorlayan anlatımı en sonunda herkesi masumiyetini sorgulamaya davet ederek son buluyor.
Toplumun gündemine oturmuş bir haksızlığı kendine pelerin edinen insanlar var. İçindeki dürtüleri rahatça gerçekleştirme gayesinde olanlar, hem vicdanen aklanmak hem de toplumdan daha az tepki almak için popülist vaazlarla, çoğunluğu kendine kalkan edinip içlerindeki bireysel vahşeti gölgelemek isteyen insanlar...
Melez ana karakterimiz de, siyahi küçük kardeşinin beyazlar tarafından öldürülmesi motivasyonuyla çıktığı yolda, bu insanlardan birine dönüşüyor. İntikam için benimsediği yolun, ne ırkçılığı ortadan kaldırmak için ne de eşitliğe ulaşmak için gidilecek bir yol olmadığını görüyoruz sayfalar ilerledikçe. Aksine içindeki sadistin bu intikamdan haz almaya başlamasına tanık oluyoruz. Boris Vian, toplumun aptal kavgalarına çözüm üretmeyi amaçlamaktansa, toplumun salak kavgalarının bireyi dönüştürüdğü canavarı resmetmeyi amaçlamış.
Asıl kitabın, çizgi roman uyarlaması olarak karakterlerin motivasyonlarını tam idrak edemeden bitiverdi. Derinlik olarak hiçbir karakter ve ana konu insanın üstünde bir etki bırakmıyor bu haliyle. Dönemin gençlerinin, carpe diem adı altında zevk ve sefa dışında bir şuur oluşturamadığı, adalet için başlayan intikamın sadist bir erotizme dönüşmesi, siyahilerin ve yoksulların itildiği hayatların çarpıcılığını yeterince etkili okuma fırsatı vermiyor bana kalırsa. Yine de kaliteli çizimler ve akıcı bir hikaye anlatımı vardı.
Günlerin Köpüğü ile Mezarlarınıza Tüküreceğim'in aynı elden çıkmış eserler olduğuna kim inanabilir ki? Yazarlardan korkmak lazım. Hele ki yazar bir sanatçıysa kaçmak lazım ondan.