Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

108 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Günümüz mevcut kültürünün, onca teknik ilerlemeye karşın, insanı ahlaken kötü yönde etkilediği ve insanlarda bir tür huzursuzluk meydana getirdiği artık su götürmez bir gerçek olmaya başladı. Bize her şeyi her yerde ve aynı anda yapmayı salık veren tüketim kültürü, bu fırsatçılık kültürü, insanın varoluşsal karakteriyle büyük bir çatışma yaşamasına sebep oluyor. Günün sonunda bu beyhude çaba karşısında yenik düşen insan, kendisini büyük bir anksiyete içerisinde buluveriyor. Haliyle psikoterapi alanında büyük bir talep var. Rollo May bir söyleşisinde şöyle diyor, "Rönesans ile başlayan günümüz kültürü artık son bulmak üzeredir ve bu toplumsal dönemin bitişi olarak da psikoterapinin müthiş bir yükseliş gösterdiğini görüyoruz." "Günümüzde iki kişiden biri psikoterapisttir" der May, ve ekler "Bu her zaman bir dönem kapanırken olur." "Bu, bir taraftan, ceza sahasına her yaklaştığımızda kale direklerinin yeri değiştiği için talepleri asla karşılanamayan, sınır nedir bilmeyen bir kültür. Diğer taraftan, hayatımızın kesinlikle her alanında gelişmemizi ve optimize olmamızı talep etmesi bakımından da sınır tanımaz bir kültür. İşyerleri yalnız profesyonel gelişim değil, aynı zamanda kişisel gelişim talep ediyor. Çocukların sınıfta iyi performans göstermeleri yetmiyor; aynı zamanda sağlıklı, yaratıcı, müzikte ve sporda başarılı olmaları bekleniyor. Bu sınırsızlık hayatın salt zamansal yanında görünür olmuyor, herhangi bir zamanda hayatın birden çok alanına taşıyor. Gemi azıya almış bir gelişim kültüründe yaşıyoruz; ne freni var ne de dizginlerini tutan bir şey. Bu, bireysel esenliğimizi tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda genel anlamda sürdürülebilir de değil." Sonuç olarak, bütün bu semptomlar toplumun temellerini oluşturan dinamiklerinde çarpıklıklar olduğunu gösteriyor bizlere. Birçok farklı meslek grubundan uzmanlar; psikolog, arkeolog, sosyolog, filozof veya pozitif bilimlerde çalışan uzmanlar, hepsinin hem fikir olduğu bir gerçek var: Bu denli yoğun bir kapitalizmin, böylesine fırsatçı ve tüketim odaklı bir takım dinamiklerin insan doğası için hiç de uygun olmadığı. İşte tam da bu sebeple, böyle bir çalışmaya gereksinim duyuyor Svend Brinkmann. Bu insan problemine dikkat çekmek üzere olaya müdahale ediyor. Bize, onca kaygı ve beyhude çavalar yerine, olan biteni kaçırmanın keyfini vaat ediyor. "Esasen, daha fazla seçeneğin, Batı dünyasında depresyon ve benzeri bozukluklar salgınına katkıda bulunan etkenlerden biri olduğunu düşünür. Schwartz'a göre sorun, modern dünyada bireycilik, kontrol ve seçenek üzerindeki vurgunun bizi depresyona karşı en önemli aşıdan, yani grup ve bağlamlara ait ve bağlı olma duygumuzdan mahrum etmesidir." Peki olan biteni neden kaçırmalıyız? Bunun için beş farklı argüman sunmakta Svend Brinkmann. Politik argüman, tüketim çılgınlığının yönetimler tarafından teşvik edildiği bir dünyanın karşılaştığı büyük problemleri inceler ve sürdürülebilirlik üzerine odaklanır. Varoluşsal argümanda, insanın varoluşsal karakterinin ne olduğunu ve bunun mevcut kültür ile olan çatışmaları ele alınırken bol bol Kierkegaard referansı ile karşılaşırız. "İyi bir yaşam" üzerine düşünülür ve aynı zamanda mevcut düzende bunun neden neredeyse imkansız olduğu üzerine. Üçüncü argüman olan etik argüman ile birlikte, günümüz kültüründe yaşarken hangi erdemleri askıya aldığımız, oysa bazı erdemleri kaybettiğimizde yaşamın daha da zora girdiği fark edilir. Psikolojik argüman, bizi hep tüketmeye ve hedonizme yönlendiren kolektif ruh halinin, psikolojimiz açısından ne kadar yıkıcı olduğunu gösterirken, olan biteni kaçırmanın ve itidalli olmanın hafifletici yönlerini vurguluyor. Ve son olarak estetik argüman, sadeliğin faydalarını ve bunun yaşama sanatına nasıl uyarlanabileceğini bize gösterir. Toplumsal ritüellerin estetik değerler barındırdığını ve huzurlu bir dünya kurabilmek için bunlardan faydalanmamız gerektiğini ileri sürer. "Amaç, bir zemin oluşturmaktır - bu kök salmanın da önkoşuludur. Kök salacağımız bir zemin yoksa, köksüzlükten kaçınmak güçtür. Simone Weil, kök salmanın, en önemli fakat en az tanınan insan ihtiyacı olduğunu düşünür." Nihayetinde, bu eser kapsamlı bir kültür eleştirisidir. Sonuçta kültürel değişimler, onu fark eden ve isteyebilen bir topluma bağlı. Ne kadar fazla farkındalık, o kadar fazla değişim imkanı. İnsanın zihin dünyası da mütemadiyen bir yapısöküm sürecinde. Bu vesileyle ben kendi bazı düşüncelerimi törpüledim, yıktım veya pekiştirdim. Brinkmann'ın iletişim yayınlarından çıkmış diğer kitapları da yine aynı sebeplerden çok ilgi çekici duruyor. Keyifli okumalar.
Olan Biteni Kaçırma Keyfi
Olan Biteni Kaçırma KeyfiSvend Brinkmann · İletişim Yayınları · 2023189 okunma
·
218 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.