Gönderi

Tabiatları birbirine yakın olmak şartıyla tecrübeli bir ihtiyar için genç bir kadın kadar kim dost olabilirdi? Genç gelin zamanla Molla Beyin biricik arkadaşı oldu. Bu, ilk önceleri kendine de biraz garip geliyordu. Fakat düşündükçe bunu tabiî bulmaya başladı. Bilgi, tecrübe, hikmet, bütün ömrünce peşinde koştuğu şeylerin hiçbiri, hattâ her çeşit çehresiyle aşk ona şimdi çok donuk görünüyordu. Atiye'nin, ince kaşlarını kaldırarak, yüzünün mânasını her an değiştire değiştire, sırasına göre küçük kahkahalarla veya dikkatlerle anlattığı havadisleri, mânasız dedikoduları dinlerken kendisini çok ehemmiyetli bir şeyin karşısında, âdeta hakikatlerin hakikatini yakalamak üzereymiş gibi sanırdı. Gerçekte ise, sadece bir güzelliğin, genç bir vücuttan, insan tecrübesiyle henüz yıpranmamış bir zekâdan taşan bir yığın esrarın karşısında olduğunu biliyordu. Gene biliyordu ki her ömrü kemiren bir yığın ihtiras, erişmek, ele geçirmek kaygıları hayatı boyunca bu saadeti kendisinden gizlemişti. Şimdi ise bütün defter dürülmüş, hesaplar kapanmıştı. Ne kadar kuvvetli olursa olsun, ufukta kendisini çekecek hiçbir serap, hiçbir aldatıcı ışık yoktu. Bir adım atar atmaz kendisini yutacağını bildiği bir karanlığın eşiğinde, duvarları dış dünyaya kapalı bir bahçede bir akşam gülünü koklar gibi yaşıyordu. Kendisine bu lezzetleri veren mahlûk, din kitaplarının insanoğluna bir nevi tuzak gibi gösterdiği, hayat mücadelesinin ileriye bakan her göze tehlikeli bir engel gibi işaret ettiği mahlûktu.
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.