Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri olsaydı eğer, tanrılarını öküz olarak çizeceklerdi; atlar da at olarak. Ksenophanes _İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. Niçe _Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Hume _Tanrı, düşüncedir. İdealistler _Tanrı, doğadır. Materyalistler _Tanrı, bilinçaltının ürünü bir hortlaktır. Psikiatristler _Tanrı, sadece bir isimdir. Adcılar _Tanrı, kimi bilgelerin sandıkları gibi tinsel ve soyut bir varlık değil, çok ince öğelerden kurulmuş bir nesnedir. Seneca _Osho: Tanrıların senden farklı olamaz. Onları sen yaratıyorsun. Seninki gibi gözleri ve zihinleri var! Eski Ahit'te Tanrı der ki, "Ben çok kıskanç bir Tanrıyım!" Şimdi bu kıskanç Tanrıyı kim yarattı? Tanrı kıskanç olamaz ve eğer Tanrı kıskançsa o halde kıskanç olmanın neresi yanlış olabilir? Tanrı bile kıskançsa neden kıskanç olduğunda yanlış bir şey yaptığın sana öğretilsin ki? Kıskançlık ilahi bir şey! Eski Ahit'te Tanrı diyor ki, "Ben çok kızgın bir Tanrıyım! Benim emirlerime itaat etmezsen seni yok edeceğim. Sonsuza kadar cehennem ateşinde yanacaksın. Ve çok kıskanç olduğum için başka kimseye ibadet etme. Buna katlanamam." Kim böyle bir Tanrıyı yarattı? Bunu sen kendi kıskançlığından, kendi kızgınlığından yaratmış olmalısın. Bu senin tasarımın, senin gölgen. Bu seni yankılandırıyor, başka kimseyi değil. Ve bu tüm dinlerin tüm tanrıları için geçerli. Bu nedenledir ki Buda hiçbir zaman Tanrı hakkında konuşmamıştır. "Tanrı hakkında uykudaki insanlara konuşmanın ne anlamı var? Uykularında dinleyecekler. Onlara ne söylesem rüyasını görecekler ve kendi tanrılarını yaratacaklar; bu da kesinkes sahte olacak. Böyle tanrılara sahip olmamak en iyisi" demiştir. Onun tek ilgilendiği seni uyandırmaktır. _Antropomorfizm - İnsan Biçimcilik: İnsanî niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesidir. Hayvanlar, tanrılar, melekler, şeytanlar, "Antropomorfizm" konusudur. Antropomorfizm, Homeros'un tanrıları insan gibi anlatmasıyla başladı. Tanrılara, insanlar arasında ne kadar ayıp ve kusur varsa hepsini yüklemişlerdir. Hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma. _Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi. Tevrat _Tanrı, Adem'i kendi biçiminde yarattı. Buhari _İslamda Allah, öfkelenir, intikam alır, tuzak kurar, düşünür, acır, bağışlar, küfreder... _Mutlu bir yaşam sür. Eğer Tanrılar varsa ve adilseler, o zaman senin ne kadar inançlı olduğuna aldırmayacak ve uğrunda yaşadığın erdemlere göre seni değerlendirecektirler. Tanrılar varsa ama adil değilseler, o zaman onlara tapmamalısın. Eğer Tanrılar yoksa, ölmüş olacaksın ama, sevdiklerinin anılarında yaşamaya devam edecek onurlu bir yaşam sürdürmüş olacaksın. Marcus Aurelius _Ben tanrıya inanırım, çünkü eğer yoksa ona inanmakla hiçbir şey kaybetmem, ama eğer varsa inanmamakla çok şey kaybederim. Lucretius _Tanrının var olduğuna ve sizden nefret ettiğine son derece eminim. Dindarlığınız övünmek için yapılmamalı yoksa siz bir soytarı olursunuz. Dinin temeli saflıktır, saflıkla Tanrıya bağlanmadır; ödül ve ceza için içten pazarlıkla değil! Epiktetos _Tanrı’nın olduğunu söyleyen, bildiğinden daha fazlasını söyler, bunun aksini söyleyen de öyle. Bu da şarlatanlıktır. Bundan, hiçbir zaman olası tecrübe sınırlarının dışına çıkamayacağımız sonucu çıkar çünkü bilgi alanı, duyu nesnelerinden daha öteye ulaşamaz. Akıl, görüngüler dünyasını yani gerçekliği hiçbir zaman terk edemez. Aklı aşan her şeyde, "kendinde şeyler dünyasında ve metafizikte hepimiz körüz. Kant _Kalp gözü, uyanıklıkta da alem-i melekuta açılır ve diğerlerinin rüyada gördüklerini o, uyanık iken görür. Çalışarak ilim kazanmak alimlerin yoludur. Fakat peygamberlerin ve evliyaların ilmi, doğrudan kalplere akar. Meleklerin ruhları güzel suretlerde onlara görünür. Gazali _Dünya; akIı oIup, dini oImayan ve dini oIup, akIı oImayanlar oIarak ayrıImıştır. Din ateş, akıl da sudur; ateşe karşı suyu yani aklı kullanmazsanız, o ateş sizi yakar. İbn-i Sina _Din adamı, dürüst, anlayışlı, hoşgörülü, sabırlı, yardımsever, açıksözlü, bilgelik timsali, kibar ve faydalı niteliklere sahip, yoksulun destekçisi, zenginin dostu, biçarenin ve ezilenin tesellicisi ve bir insanı duyarlı kılan tüm erdemlere sahip kişi olmalıyken tam tersi özellikler görüyoruz: Yalancı, anlayışsız, dar kafalı, bilgisiz, hoşgörüsüz, vicdansız, dünya nimetlerine düşkün… Marques de Sade ****** ****** _Zeka, bilgelik değildir. Lao Tse _Kurnazlık, zeka değildir. Kant _Yaşamındaki sınırlar yalnızca senin belirlediklerindir. Epiktetos _Zihnimizin sınırlarını aklımızla belirleyebiliriz. Kant _Yaralarını gözyaşlarıyla mı yıkıyorlar? Shakespeare _Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle. Aldous Huxley _İnsan kendisini kaybetmeden kendisini bulamaz. Cicero _Bulunamayan yerleri bulmak için önce kaybolmak gerekir yoksa herkes orayı bulur. Karayip Korsanları _İnsana kendini bil denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir. Cicero _Kendini bil! Görevinle, kalbinle bağlantı kurarak, bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, davranışlarının kaynağının güvenilir mi güvenilmez mi olduğunu bil. Kalbin karmaşık derinliklerine girmeye çalışan ahlaksal kendini biliş, insansı bilgeliğin başlangıcıdır. Kant _Ölümden değil, bir türlü hayata başlayamamaktan kork. Marcus Aurelius _Ölmek bir şey değil, yɑşɑmɑmɑk korkunç. Hugo _Hayatını kaybetmekten daha acı bir şey vardır. Hayatın anlamını kaybetmek. Seneca _Mezhebini bilirsem, neyi savunduğunu da bilirim. Emerson _Ben gerçi senin gizlediğin şeyleri bilirim. Fakat sen, yine onları meydana dök. Testinin içinde ne varsa dışına o sızar. Her odunun kokusu, dumanından meydana çıkar. İnlemesinden gördü ki, o gönül hastasıdır. Mevlana _Bir kişinin ailesini bilirsek, davranış ve tavırlarını daha kolay anlayabiliriz. Ahmet Mithat Efendi _İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. Marcus Aurelius _Birçok gerçek vardır ki insanın, kendi başından geçip de kafasına dank etmedikçe, bunların tam manalarını anlaması olanaksızdır. Stuart Mill _Vicdanımız, bize acı verecek bir noktaya ulaşmadıkça başkalarının yaşadığı acıları fark etmez. Mark Twain: _Hepimiz yeniden doğmalıyız, sonra bir daha ve bir daha. Bernard Shaw _İnsan 80 yaşında doğup 18 yasına kadar yavaş yavaş yaşasa daha mutlu olurdu. Mark Twain _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. Marcus Aurelius _Say ki öldün; yalvardın, yakardın, sana bir gün daha verildi. Bugünü o gün bil, öyle yaşa. Gazali _İkinci defa yaşıyormuşçasına ve ilk kez şimdi yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın. İlk önce şu anın geçmiş olduğunu ve daha sonra da geçmişin değiştirilip düzeltilebileceğini düşünmeye çağıran bu özdeyiş kadar iyi kamçılayamaz. _Kadına kaç yaşında olduğunu sorar. 30 der kadın. Hayır 80 olduğunuzu düşünün. Geçmişe bakın ve zengin, bekar ve yalnız olarak hayal edin ve şimdi 80 oldunuz. Ne hissediyorsunuz_ Gezdim tozdum ve yaşlandım ama amaç neydi, zevk mi? Viktor. E. Frankl _Harcamaktan keyif aldığınız zaman boşa harcanmış zaman değildir. Bertrand Russell _Hiçbir şey yapmak istemedikleri için, hiçbir şey yapmayarak doyuma ulaşıp mutlu olan insanlar vardır. Arthur Rimbaud _Düşünceye dalmış adam işsiz değildir. Görünen iş vardır bir de görünmeyen iş. Hugo _Para hırsıyla durmadan çalışan adam, tutkularının esiri olmuştur, yani etkin görünmesine karşın, aslında, edilgindir (pasif). Öte yandan, kendini tanımak ve evrene kulak verebilmek için, hiçbir şey yapmadan oturup düşünen adam, edilgin gözükmesine karşın, aslında, etkindir. Fromm _Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zaman ölümdür ve diri diri gömülmektir. Seneca _Onur, erdemin armağanıdır. Cicero _Erdemin tek ödülü yine erdemdir. İyi yapılmış bir işin ödülü, onu yapmış olmaktır. Ralph Emerson _Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi? İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol. Marcus Aurelius _Evrende İyi istemeden daha iyi bir şey yoktur. Karakter ve mizaç özellikleri, zenginlik, itibar iyidir ama iyi bir istemenin olmadığı yerde insanı haddini bilmez yapar. İsteme yalnız kendi başına iyidir; isteme hiçbir şeyi başaramıyorsa da yine mücevher gibi parlar. İsteme dilek değildir. Tüm gücün harekete geçirilmesidir. Yararlılık veya verimsizlik bu değere ne bir şey ekleyebilir, ne de ondan bir şey eksiltebilir. Yararlılığı alışverişte dikkat çekilmesi için bir çerçeve gibidir, değerini belirtmek için değil. Kant _Hayalperest_ _Ne köşklerde ne sarayda, ne Dünya'da ne de Ay'da, benim yerim çok uzakta; Hayallerde yaşıyorum. _Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Evet, ben bir hayalperestim. Bir hayalperest yolunu yalnız ay ışığında bulabildiğinden cezası, şafağı dünyanın geri kalanından önce görmesidir. Wilde _Carl Sagan: Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler, kuşku ve hayal gücünden hız alarak gerçekleştirilmiştir. _Kendilerine ait hiçbir hayali olmayanlar sizinkileri de göremezler. John M. Coetzee _Hayal gücünün hazları ne kadar da enfestir! Bu enfes anlarda bütün dünya bizimdir; hiçbir varlık bize direnemez, dünyayı yerle bir ederiz. Yokettiklerimizi, ürettiğimiz yeni nesnelerle tekrar kurarız. Her suç aracı bizimdir, hepsini kullanırız, dehşeti yüze katlarız. Sade _Tao: Düşlerini neyle suladığına dikkat et. _Einstein: _Şükretmek köpeklere mahsustur. Özgür insan şükretmez. Mücadele eder. Özgürlük yolu _Şükretmek, küçük zihinlerin gulyabanisidir. O söze karşı bir şey duyduklarında hortlak görmüş gibi olurlar. Vasıfsız politikacılar, filozoflar ve ilahiyatçılar ise tapar ona. Şükürcülükte yüce bir ruhun yapacağı kesinlikle hiçbir şey yoktur. Duvardaki gölgesiyle ilgilenir. Ralph Emerson _Süperman: 200 kelimesi ikimizi de tarif ediyor; senin kilon, benim zeka seviyem. _Sodomun 120 günü: 8 sayısı ile aile arasındaki bağı biliyor musunuz? 8, 2 defa dörttür ve 4 kez 2’dir. Ya ailen? İyiler sağ olun. _Platon: 12 nedir? On iki, iki kere altıdır, yok üç kere dörttür, yok altı kere ikidir, yok dört kere üçtür demeyeceksin; çünkü böyle boş sözler söylersen, ben kabul etmem' diye ona önceden ihtar etseydin, böyle bir soruya kimsenin cevap veremeyeceğini herhalde bilirdin! sade _Önce kendinize inanın; hayır hayır, bilgelere inanın. _Buda: Sadece kendinize inanın. _Marcus Aurelius: Bilgelere inanın. _Ralph Emerson: Kendinize inanın. _Marques de Sade: Tabi ki kendinize inanın. _Cübbeli Ahmet: Evliyalara inanın yani bilgelere. _Max Stirner: Kendinize inanın. _Lao Tse: Akıntı seni nereye götürüyorsa oraya inan. _Darwin: Çevrenize inanın. _İbn-i Sina: Bilgelere inanın. _Atatürk: Kendinize inanın. _Einstein: Neye isterseniz ona inanın çünkü her şey izafidir. _Kant: Gündüz güneşe, gece karanlığa inanın. Ayrım yapın. _Hegel: Karışık var mı? Koy. _yıldız Tilbe: hepinizden nefret ediyorum ama yalnız da canım sıkılıyor _Schopenhauer, sürekli yalnızlıktan, bunalımlardan, kederden, insanlara karşı olan nefretinden bahsetmiş ama sürekli renkli eğlencelere katılırmış ve ona bu hayatındaki çelişki sorulduğunda ise: ne yapayıp sıkılıyorum, diye cevap verirmiş.. _Epiktetos: Dostum niye bir baston yutmuş gibi yürüyorsun? -Sokakta rasgeldiklerimin hepsi tarafından imrenilmek için «İşte büyük bir filozof!» sözünün sarf edilmesini duymak için mi? Hayranlığını istediğin bu kimseler senin deli dediğin kimseler değiller mi? Delilerin sana hayran mı olmasını istiyorsun? Ah! Ey koca deli! _Beni eleştirmek ve yüceltmek isteyenlerin, benden daha yüksek olmaları gerekir. Ralph Emerson _Kendinizden cok aşağıdakilerin -örneğin cocukların ya da hayvanların- verdiği onur ve saygınlığa değer vermezsiniz: ama eğer ona değer veriyorsanız, onur ya da saygınlık adına değil, herhalde başka bir nedenledir bu. Aristo _Düşmanlarından ziyade arzularını alt edeni daha cesur sayarım, çünkü en zor zafer kendine karşı alınandır. Aristo _En çok saygı duyulan insanlar, büyük sanatçılar, ünlü bilimciler, devlet adamları ya da sporcular değil, yaşadıkları kötü kaderin başı dik efendisi olmayı başaran insanlar olduğu anlaşılmaktadır. Viktor Frankl _Atatürk: Her şeyin çaresi var. Her zaman umut var. Çözülemeyecek sorun yok. Boş oturmak yok. Zaman kaybetmek yok. Vazgeçmek yok. _Gazali: Olmuyor deme! Yollar aç de. Yapamıyorum deme! Güç kuvvet iste. İlla istiyorum deme! Hayırlısını ver de. Ruhum daralıyor deme! Kalbime genişlik ver de. Ümidim kalmadı deme! Güzel günlere kapı aç de. _Epiktetos: Her ne hakkında olursa olsun: «Onu kaybettim!» deme. Fakat «Onu geri verdim!» de. Çocuğun mu öldü? Onu geri verdin. Karın mı öldü? Onu da geri verdin. Tarlanı mı elinden aldılar? İşte yine bir iade.— Lâkin onu elimden alan kötü bir adamdı! — Onu sana verenin falan veya filân vasıtayla geri almasının ne ehemmiyeti var? Onu sende bıraktığı müddetçe, yolcuların otellerden istifade ettikleri gibi, âdeta sana ait bir şey değilmiş gibi ondan istifade et. ****** ****** _1_Maske_ _Maske, en dipteki bastırılmış arzularını açığa çıkarıyor. Eğer derinlerde bir yerde biraz bastırılmış romantiksen, aşk delisi çılgın birine dönüşüyorsun. Maske filmi (Peki dinciler neye dönüştürdü?) _Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür düşüncesiyle birlikte maskeler atılır ve herkes kendisi olur. Rousseau _Persona, kişinin toplumsal beklentiler konusunda takındığı maskedir. Kişiler kişiliğinin öznel kısımlarını gizler. İnsanın birden fazla personası olabilir. Kişi, taktığı maskenin aslında kendisi olduğuna inanır ve kendisine yabancılaşır. Jung ego’nun persona ile özdeşleşmesini şişme olarak adlandırır. Örneğin: Personasının gerektirdiği rolleri gerçekleştiremediği için yetersizlik duygusuna kapılabilecek. İnsan bilinçdışı dünyasını bilinçlendirebildiği oranda kendisiyle uzlaşır Jung _İnsanı yoran yaşadığı hayat değil, taşıdığı maskelerdir. Tanrı size bir yüz vermiş; bir tane de siz eklemeyin. Shakespeare _Kimse bir maskeyi uzun süre taşıyamaz, çünkü uydurma şeyler çabucak kendi doğalarına geri döner. Seneca _Oyuncu, sevmediği bir kadının dizlerine kapanmış bir zampara gibi ağlar; sokakta acındıran dilenci gibi ağlar; ya da kollarınız arasında sanki kendinden geçmişe benzeyen bir orospu gibi ağlar. Duygularını gizlemek bu insanların en büyük meziyetidir. Diderot _Maskeli balolar, insanların kendileri gibi oldukları tek yer. Bazıları ise maskelerini hiç çıkarmıyor. Yasak Aşk _Medeni dünyamız, şövalyelerle, askerlerle, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığınız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Fakat göründükleri kişiler değillerdir bunlar; sadece birer maske ve kural olarak da onun arkasında daima servet avcılarıyla karşılaşırsınız. Örneğin birisi hukuk maskesini geçirir yüzüne; bir başkası yurtseverlik maskesini seçer; bir üçüncüsü ise din ilkesini benimser; birçokları ise her türlü amaç için insanseverlik maskelerini geçirmiştir yüzüne. Kadınlar, nispeten daha önemsiz seçimler yapar. Kural olarak da ahlak, alçakgönüllü, evcimenlik ve uysallık maskelerinden istifade ederler. Ardından da tıpkı domino taşları gibi kendilerine belirli herhangi bir karakter atfedilemeyecek genel maskeler gelir. Bunlara her yerde rastlanabilir: İnsanların iddia ettikleri nezaket, duygu paylaşmada içtenlik, yüze gülen dostluk bu türe dahildir. Kendilerini oldukları gibi dışavuran biricik insan topluluğu onlardır. Bir insanın hayata adım atar atmaz kendisini içinde bulacağı maskeli balo hakkında haberdar edilmesi son derece önemlidir. Zira aksi halde pek çok şeyi anlamakta ve onlara katlanmakta başarısız olunabilir. Schopenhauer _Tiyatroda tanrının sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün. Eğer senin bir dilenci rolü oynamanı istiyorsa elinden geldiği kadar iyi oynaman lâzımdır. Hasta idim, çünkü siz böyle istemiştiniz, ben de öyle istedim. Fakirdim çünkü siz böyle istemiştiniz ve ben fakirliğimden memnundum. Size bin kere şükrediyorum." Mezarında Ben; esir, sakat, fakirlik ve sefalette bununlar beraber Allahın sevgilisi bulunan Epiktetos’um. Epiktetos _2_Fizyonomi_ _Beden, ruhun biçimidir. Kant _İnsanın yüzü, yüreğinin aynasıdır. Ahmet Mithat Efendi _Dış görünüşün, senin ne olduğunu o kadar yüksek sesle haykırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum. Ralph Emerson _Sen içini biliyorsan, dıştakini hoş gör, susarak onu kendi gafletiyle baş başa bırak. Epiktetos _Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder. Gazali _Görünmeyenleri anlamak için görünenlere bakmak gerekir. Aristo _Sokrates şöyle der: “Konuş ki seni görebileyim.” Bizimle girdiği kişisel ilişki, meydana getirdiği yüzeysel bir büyülenmeyle önyargısız gözlemcileri bizlerden uzaklaştırır. Şöyle demek daha doğru olabilir: Konuşma ki seni görebileyim. _Her insanının çehresi bir haritadır. Bir insanın çehresinin şekli şemali, ikiyüzlülüğün hakim olamadığı yegâne sahadır. Bir insanın çehresi, dilinden daha ilginç şeyler ele verir çünkü onun yüzü, söyleyip söyleyebileceği her şeyin özetidir. Dil bir insanın sadece düşüncelerini ele verir, oysa çehre tabiatın düşüncesini dışa vurur. Herkesi gözlemlemek zahmete değer bir uğraştır; konuşmak ise böyle bir zahmete değmese bile. Adi, bayağı ve sefil düşüncelerin, kaba, bencil, kıskanç, günahkâr arzuların her biri çehreye damgasını vurur ve bütün bu işaretler, kırışık ve lekelere dönüşmüştür. Çehre hakkında tamamen nesnel bir izlenim veren tam anlamında ilk bakıştır. Çehrelerin çoğu ne kadar da sefildir! Güzel ve entelektüel olanların dışında bir çehrenin duyarlı bir kimsede sarsıntıya benzer bir duygu uyandıracağına inanıyorum. Öyle kimseler vardır ki çehrelerine hayvanlardakine benzer sınırlı bir akıl seviyesi gibi bayağılığın ve kişilik düşüklüğünün damgası vuruludur. Öyle ki insan nasıl olup da böyle bir çehreyle toplum içerisine çıkabildiklerine ve bir maske takmayı tercih etmediklerine şaşırır. Hatta öyle çehreler vardır ki tek bir bakış insanda kirlenme hissi uyandırır. Schopenhauer _3_Altın Domuz İnsan_ _Mark Twain: Altın insanlar, teneke insanlar vardır. Bakır, kurşun, çelik... Böyle devam eder. _Diyojen: Sadece dış görünüşünüz insana benziyor, ruhen bir maynumsunuz. _Epiktetos: Senin içinde aslan, ejderha ve domuz vardır. Onlara hakim olarak onları yenip kahraman olabilirsin. Korkuya, cimriliğe, azgınlığa hakim ol. Biz, birbirinden çok farklı iki tabiattan müteşekkiliz: Hayvanlarla müştereken sahip olduğumuz bir vücut ve ilahlarla müştereken sahip olduğumuz bir ruh. Bazıları tâbir caizse kötü ve fâni olan birinci akrabalığa düşkündürler. Bazıları da sonuncusuna. Bu güzel ve İlâhî akrabalığa. Bu yüzden bir kısım insanların düşünceleri asildir, çok fazla miktarda olan diğerlerinin de düşünceleri sadece sefil ve âdidir. Bana gelince ben neyim? Bedbaht, küçücük bir adam; onların arasında bu kadar canavar, kurt, aslan, kaplan ve domuz vardır. Kendine dikkat et ve bu canavarların sayısını kabartmamağa çalış. Şehveti dizginlersen ondan daha büyük bir zevk olan yenmiş olan hazzını yaşarsın. _Gazali: İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. Senin batınında toplanan sıfatların bir kısmı, umum hayvanlara, bir kısmı yırtıcı hayvanlara, bir kısmı şeytanlara, bir kısmı da meleklere mahsus sıfatlardır. Sen hangisisin? _Schopenhauer: Pek çok insan bir başkasını gerçekte olduğu gibi görebilseydi eğer dehşete kapılırdı. İnsan, zalimliğiyle bir kaplan ve bir sırtlandan hiç de aşağı kalır bir yaratık değildir. Gerçekte vahşi ve korkunç bir hayvandan başka bir şey değildir insan. Biz, onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ki uygarlık dediğimiz şey de budur. Bu yüzden de arada bir gerçek tabiatı ortaya çıkarsa dehşete kapılıyoruz. Her insanın kalbinde sadece esip gürlemek için bir fırsat bekleyen, başkalarına acı verme arzusu duyan hatta şayet yoluna çıkacak olurlarsa onları hiç gözünü kırpmaksızın öldüren vahşi bir hayvanın yattığı kesin bir gerçektir. Ben yine de bunun, varoluşun daimi acılarıyla gittikçe daha çok acılaşmış bir yaşama isteminin kendi acılarını, başkalarına acı çektirerek hafifletme arayışı olduğunu düşünüyorum. Başkalarının başına gelen talihsizliklerden duyulan haince bir zevk, insan tabiatındaki en kötü özellik olma niteliğini korur. Başkasının felaketinden alınan zevk, şeytani bir şeydir ve onun alayları cehennemde atılan bir kahkahaya denktir. _Platon: Bir insanın ruhunda iyi olan bir yanla kötü olan bir yan var. Doğası gereği iyi olan yan, kötü olana egemen olduğu zaman, buna 'kendi kendine egemen olmak' diyorlar ama kötü bir eğitim ya da kötü bir çevre yüzünden iyi olan yan azınlıkta kalarak, çoğunluktaki kötü yana yenilirse, bu bir ayıp gibi, eksiklik gibi görülür. Buna 'kendi başına buyruk olmak', denir.'' _Leonardo, insanı hayvanlar aleminin efendisi değil, yırtıcı canavarların en azgını diye nitelerdi. Freud _Viktor E. Frankl: İnsanlar kendilerini yaratırlar. Bazıları domuzlar gibi bazıları azizler gibi yaşarlar. İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, kararlara bağlıdır. ****** ****** _1_Övgü_ _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. William James _Övülme, tahta kaplamaların hem parlamasını sağlayan, hem de ömrünü uzatan cilaya benzer. Francis Bacon _Bir iş övülmezse, ölür gider; ardından gelecek binlerce iyi işi de yok eder. Övülmek bizim gündeliğimizdir. Mahmuzlamakla bize bir adım attıramaz iken, binlerce fersah yol aldırabilirsiniz tatlı bir öpücükle. Shakespeare _Korkutulamayanlar, çok övmekle kazanılır. Her insan ve toplum, hoşlandıkları yem ile avlanır. Önemli olan böyle oltalara gelmeyecek kadar toplumu eğitebilmektir. Bir ahmağa akıllısın demek kadar sempatisini kazanmak için kolay bir yol olamaz. Hüseyin Rahmi Gürpınar _2_Eleştiri_ _Emerson: Beni eleştirmek ve yüceltmek isteyenlerin, benden daha yüce olmaları gerekir. _Jung: Hiç kimse başkasını eleştirecek kadar kusursuz değildir ama kendinde bu hakkı görecek kadar hadsizdir. _Kendinin ne oIduğunu biIen insan, bazı kendini biImezIerin, onun hakkında söyIedikIerinden etkilenmez. İbn-i Sina _Epiktetos: Eleştirildiğinizde korkmayın. Yalnızca zayıf kişiler, kendilerini savunma çabası içine girerler. Eleştirilere karşı cevap vermediğin zaman erdem kalkanı seni koruyacak ve onurlandıracaktır! İşte o zaman kâmillik yolunda yürüdüğüne emin olabilirsin! Bir gün bir kimse çıkar da senin hiçbir şey bilmediğini ileri sürerse ve sen bu iddia karşısında öfkelenmezsen o zaman bilge olmaya başladığım anla. Zira koyunlar ne kadar yem yemiş olduklarını çobanlarına gidip göstermezler, fakat yedikleri yemi iyice hazmettikten sonra süt ve yün yaparlar. Sen de cahillere güzel vecizeler sayıp dökme. İyice hazmetmişsen bunları hareketlerinle göster. _Gazali: Karşındaki adam sana ölçüsüz davranır, küstahlıkta bulunursa sen de nezih ve ağırbaşlı davran. Seni kızdıracak olursa, yine ölçülü konuşmaya çalış, kendi şerefini düşün. Nasihat etmek kolaydır. Mühim olan onu tutup gereğince amel etmektir. Bu ise çok zordur. İlmi ile amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. _İncil: Günahsız olan ilk taşı atsın. _3_Karşıtlık_ _Platon: Her şey karşıtı ile var olup anlam kazanır. Mutluluk ancak acıyı bilenler tarafından anlaşılabilir. _Yol ikidir. Biri aşağıdan yukarıya çıkmak, di¬ğeri de yukarıdan aşağıya düşmektir. İbn-i Sina _Ya paralayıp yiyeceksin; ya paralanıp yeneceksin. İşte hayatın bir takım ahlak çiçekleriyle örtülen gizli anlamı! Hüseyin Rahmi Gürpınar _İnsan aynı ana hem iyi hem de kötü olamaz. Bu çelişkidir. Kant _Daima karşı olanlardan birinin doğru, öbürünün yanlış olması gerekli değildir. Söz gelimi, sağlık ve hastalık zıttır. Öyleyse ne biri, ne de öteki doğru veya yanlış değildir. Aristo _Doğada hep iki çizgi varolmuştur. Biri zirve, diğeri diptir. Zirveye çıkanlar daha fazla yükselemeyecekleri için düşerler, diptekiler ise daha fazla aşağı düşemeyecekleri için yükselirler. İşte doğada iyiden kötüye, kötüden iyiye bir gidiş vardır. Machiavelli _Bütün olgularda 2 karşıt etmenin aynı sürecin 2 ayrı yolunu oluşturacak şekilde birlikte etki gösterdiği doğrudur. İnsan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ıstırabını tatmaya muhtaç; açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi ama istenen bir kere ele geçti mi verdiği haz sönüp gidiyor. 2 dayatmanın çarpışmasından uyuşma sonucu başka oluşlar doğduğunu da bilirsiniz. Freud _Lao Tse: Her şey karşıtıyla vardır. (Ying Yang.) Tao, her şeyin kaynağı olan “HİÇLİK”tir. HİÇ iken Bir oluruz. Bir’ken İki oluruz. İki iken Üç oluruz. Üç’ten bin bir tür oluruz. Hiçlik, karşıtlıklar dünyasının kaynağıdır. Birinin içinde ötekinden, erkekte kadından, kadında erkekten, ışıkta gölgeden, toprakta güneşten bir şey vardır her zaman. Tao içerdiği yol olma niteliğinin yanı sıra rehber olmasıyla, aslında aynı anda yapan ve yapılmakta olan gibi iki kavramı içinde barındırır: Hem yönetmen hem aktör, hem besteci hem melodi, hem seyrüsefer cihazı hem seyrin ta kendisi. Dünyadaki herkes güzeli güzel olarak bilir Ve çirkinlik de bu yüzden vardır. İşte böylece, varlık ve yokluk birbirini doğurur, zor ve kolay birbirini tamamlar, uzun ve kısa birbirini şekillendirir, yukarı ve aşağı birbirini doldurur, sesler ve tonlar birbiriyle uyuşur, önce ve sonra birbirini izler. Ying aydınlık, Yang gizemli, karanlık ve ikisini birleştiren yaşam soluğu uyum. _Şeyh Sadi: Denize bakın, içinde inci varsa sedef de vardır; bahçelere bakın, uzun boylu ağaçlar varsa, bodur ağaçlar da vardır. Ey akıllı, güzel huylu insanlar; bilgili ve olgun hiçbir insan duymadım ki, bir kusur bulacağım diye uğraşıp dursun. Bir kaftan, nakışlı ipek kumaştan da olsa, yüzü ile astan arasında kıtık bulunur. Sözümün kumaşı hoşa gitmezse de, kerem buyurun, onu kıtığiyle kabul edin, giyinin. İşittim ki, kıyamet gününde kerîm olan Tanrı, kötüleri iyilere bağışlarmış. Siz de sözümün fenasını görürseniz, Cenabı Hakkın sıfatiyle muttasıf olunuz. Şayet bin beyitten birisi hoşa giderse, lütfen onun hatrı için ötekilerini gözden düşürmeyin. ****** ****** _1_Akıl – İçgüdü_ _İlkelerin zaferinden başka hiçbir şey sana huzur veremez. Ralph Emerson _İlkelerinizin, sizi sınırlarınızın ötesine geçmeniz için aklınızı çelmesine izin vermeyin. Marques de Sade _Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle. Yaşlı Cato _Büyük bir yeteneğin kanıtı; duyulardan aklı anımsamak ve düşünceleri alışkanlıklardan ayırmaktır. Cicero _Şehveti dizginlersen ondan daha büyük bir zevk olan yenmiş olan hazzını yaşarsın. Bana ihtiraslarına hâkim olduğunu ve kanaatlerinde hakikatin yolunda gittiğini göster. Ne zindandan, ne sürgünden, ne ıstıraptan, ne fakirlikten ne de ölümden kormadığma beni inandır. Bunlar olmayınca şuna inan ki sen henüz bir toysun! Epiktetos _Aklını ve sağduyusunu kullanmayan insan, sonunda sanal bir dünyada yaşamaya başlayacak ve içinde bulunduğu bu durumun farkına da asla varmayacaktır. Bildim ve anladım ki hiçbir şey bilinmemiş ve hiçbir şey anIaşıImamıştır. İbn-i Sina _Arzulardan arın, esrarengizi gör; arzulara bürün, arzu uyandıranı gör. Nesnelere ve kavramlara verdiğimiz anlamlar arzuları ve amaçları doğururlar. İyi ve kötü, alçak ve yüksek, aydınlık ve karanlık gibi. Bu anlamlardan kopmamız arzu ve amaçlarımızdan ayrılmamız sonucu eylemsizliğe varırız. Eylemsizlik bir kere kavrandığında uyumlu yaşama geçiş kapısı açılır. Geçmişin pişmanlıkları ve gelecek kaygısı ve planları gibi gerçek yaşamdan koparan etkiler aynı zamanda insan yaşamında bir tür dengesizlik hali yaratır. Uyumlu yaşam ve doğal akış insanın içinde bulunduğu an ile bütünleşerek yaşamasını sağlar. Bu uyuma yolu izlemek denir. Lao Tse _Tesla: İçgüdü, bilgiyi aşan bir şeydir. Hiç şüphesiz, mantıksal çıkarım ya da beynin istemli herhangi bir çabası sonuç vermediğinde bize gerçeği gösterecek ince sinirlerimiz vardır. İlk gayretlerimiz tamamen içgüdüseldir. Büyüdükçe mantık öne çıkar ve daha planlı insanlar oluruz. Ama o ilk dürtülerimiz, en büyük cevherlerimizdir ve kaderlerimizi tayin edebilirler. Şimdi görüyorum ki bu dürtüleri bastırmak yerine anlayıp geliştirseydim dünyaya bıraktığım mirasa sağlam bir katkı yapmış olacaktım. Ancak yetişkin bir adam olana kadar içimde bir mucit yattığını fark edememiştim. Çoğu kimse dış dünya üstüne öyle derin bir tefekküre dalmıştır ki kendi içlerinde neler olup bittiğinden habersizdirler. Milyonlarca vakitsiz ölümün ana sebebi burada bulunabilir. Özenliliği düstur edinmişler dahi hayal gücünden sakınıp asıl tehlikeyi gözardı etme hatasına düşerler. Birey için geçerli olan, aşağı yukarı, toplum için de geçerlidir. _Marcus Aurelius: Her şeyde usa uygun davranan kişi; ölçülü, kararlı, neşeli ve ağırbaşlıdır. Herkes bağıra çağıra sana karşı dilediği suçlamayı yöneltse de; yabanıl hayvanlar seni saran şu yumuşak kili pençeleriyle parçalasalar da, özgürce, sevinç içinde yaşa. Bütün bunlar hakkında doğru yargı vermekten ne alıkoyabilir seni? Başkaları ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, ben kendi adıma iyi bir insan olmalıyım. Tıpkı zümrütün kendi kendine durmadan şöyle diyormuş gibi: “Başkaları ne söylerlerse söylesinler, kendi adıma ben zümrüt olarak kalacağım, rengimi koruyacağım.” _Zihinsel etkinliğin başlıca özelliği, kendine sınırlar koymak ve hiçbir zaman duyuların ya da içgüdülerin etkisine yenik düşmemektir. Bunların ikisi de hayvansal doğamıza aittir, us ise, uşak olmayı değil, egemen olmayı amaçlar. _İmgeleminin seni sürüklemesine izin verme. İçgüdülerinin seni bir kukla gibi çekip çevirmesine izin verme. Dikkatini şimdiki zamana çevir. Yönetici ilkeni özgür kıl. Olmayan şeyleri, varmışlar gibi düşünme, var olan şeyler arasından en hoşuna gidenleri seç. Ama sahip olmaktan mutluluk duyduğun şeyleri aşırı değerlendirmemeye alıştır kendini; yoksa bir gün onları yitirirsen sarsılırsın. _Kant: Acı çekiyor olabilirim ve çaresizlik içinde diğerlerinin bana davrandığı gibi, haksızca davranmayı isteyebilirim. Eğer böyle yaparsam, yaralı hislerimin neden olduğu eğilimler tarafından yenilgiye uğratılmış olacağım. Fakat acı çekiyor olmama rağmen, ödev duygusuyla adilce hareket ediyorsam, o zaman ahlaklı bir şekilde hareket ediyorum demektir. _Duyular dünyası ve akıl dünyası farklıdır. Duyular dünyasında aynı nesneye bakan herkes farklı şeyler görür. Akıl dünyasında herkes aynı şeyi görür. Aklı dünyası duyular dünyasının da sınırlarını çizdiği için daha yücedir. Özgürlük, doğa yasalarının, ahlakın temelinde olduğu gibi akıl dünyasının da temelini oluşturur. Kendimizi ozgur olarak duşunduğumuz zaman, akıl dunyasında ve ahlaklılıkla birlikte kabul ediyoruz. Kendimizi yukumluluk altında duşunduğumuz zaman ise, kendimizi duyular dunyasına ve anlama yetisinin dunyasına ait sayıyoruz._Akıl dünyasında ahlak, duyular dünyasında mutluluk vardır. Duygu dünyası da zaten akıl dünyasının içindedir. _İnsan ne kadar çok bilgiyle zenginleşirse o kadar yük yüklenir ve mutsuz olur. Akıllarını kullanmayan ve içgüdüleriyle yaşayan cahiller ise hafif ve mutludur. Bilgili insanlar cahilleri küçük görmekten çok onların mutluluklarına imrenirler. _2_Adalet – Tarafsızlık_ _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. Platon _Tarafsız olmak o kadar zor ki, mutlaka bir yerden araya bir duygu kırıntısı karışır _Eşit olmayan insanlara, eşit davranmaktan daha büyük eşitsizlik olamaz. Eğer bir adamdan küçük bir çocukken giydiği ceketi bugün de giymesini isteyebilirsek ancak o zaman medeni bir toplumdan barbar atalarından kalma bir yönetim altında yaşamasını isteyebiliriz. Jefferson _Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir. Aristo _İyilik bilmez gökyüzü. En büyük iyiliği de budur işte .“Sevgi, iyilik, insaniyet, bağlılık”…Taoculuk bu tür sevgiyi reddeder. Böylesi sevgi, kimilerini başkalarına karşı kayırmak demektir. Oysa TAO’nun, doğanın, dünyanın iyiliği, tarafsızlığında, kimseyi sevmeyip, kimseyi kayırmamasındadır. Aydınlanmış kişi arkadaş edinmekle ilgilenmez, ne de düşman kazanmakla; iyi ya da kötü ile, övgü ya da suçlama ile. bu tür bir tarafsızlık* insanın en üst halidir. Tao _3_Depresyon_ _Herkes mutlu olmak istemez çünkü depresyon denen bir şey var. Depresif olduklarını dogrulamak için mutlu olmak istemezler. Mutluysalar o zaman depresyonda olamazlar ve hayatla yüzleşmek zorunda kalırlar. Daha yaklaş. _Kötümser, kendine her gün başka var olma nedenleri icat etmek zorundadır: bir hayatın "anlamı" kurbanıdır. İnsanlarla düşüp kalktıkça düşüncelerimiz kararır; ve bunları aydınlığa kavuşturmak için yalnızlığımıza döndüğümüzde, düşürdükleri gölgeyi buluruz. Cioran _Depresyon, beyindeki bilgi akışının azalmasından oluşur. Bilgi akışı çoğalırsa, buna da potansiyasyon denir. _4_Kompleks – Ruhsal karmaşa_ _İnsanı başka bir kişilik yaratmaya zorlayacak kadar güçlü bir travma, kişiyi doğru ve yanlışın uygulanmadığı bir dünyaya iter. Duygular, daima adaletin düşmanıdır. Batman Daima _Jung: İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama kompleksler tarafından kuklarar gibi yönetilmektedirler. Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeylere karşı düşünce ve enerji dönüşüme uğrar. Aşırı bir tutku ya da duygu patlaması çok fazla enerji çekerek büyüsel bir etki yaratır ve bu olay bilinci daraltırken, bilinçaltının güçlendirerek bilinci etkisi altına almasına ve gömülü halde duran içgüdüsel dürtülerin bilinci ele geçirmesine neden olur. Bunlar komplekslerdir. _Einstein: Önyargıları parçalmak, atomu parçalamtan daha zordur. İnsan gençliğinde sonraki yıllarda kurtulamayacağı korkunç önyargılarla beslenmiş olabilir ve böylece yurttaşların içine itildikleri düşünsel tutsaklıktan kurtulma olanakları tümüyle ortadan kalkar. _Spinoza: Bir şeyin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veren, akıldır. Aklın rehberliğine ulaşmamız için kendimizi güvende hissetmemiz gerekir. İçgüdüsel durumdayken akıl, duyguların egemenliğindedir. Böyle bir durumda koşullar değişse bile insan aynı şekilde düşünmeye devam eder. Bu da rasyonel olmayan duygulara yol açar. Sahip olduğumuz korkular ve arzular hatta takıntılar geleceğimizi ve yazgımızı belirleyen bir şey olarak karşımıza çıkar. Cisimler var olmasa bile, ruh onları hazırmış gibi görebilir. Atın izlerini gören bir asker at düşüncesinden hemen bir atlı düşüncesine ve buradan da savaş düşüncesine geçecektir. Bir köylü ise, tersine, bir at düşüncesinden bir saban, bir tarla vb. düşüncelerine geçecektir; -bu, fikirler zincirlenmesinden başka bir şey değildir. Hayaller büsbütün birbirine karışır karışmaz Ruh da hiçbir seçme yapmaksızın bütün cisimleri bulanık olarak hayal edecek ve onları sanki Varlık, Şey vb. gibi bir sıfat içinde anlayacaktır. Kanatlı bir at hayal eden kimse, bundan dolayı bu atın var olduğunu kabul etmez; yani bunda asla aldanmaz, yeter ki bu kanatlı atın var olduğu sanısına kapılmasın. _Freud: Hızla birbirine bağlanan düşünceler kavrıyor beni. Geçmiş zamanlar içinden çekip götürüyor. Ruhsal yaşamdaki her şey birbirine zincirleme bağlıdır ve bir bütünlük içindedir; yaşamımız, rüyalarımız, umutlarımız, çocukluk travmalarımız, canlılığın dölütsel başlangıcı, nöronların izlediği yol vs. Kişi komplekslerini yok etmeye değil onlarla uyumlu olmaya mücadele etmelidir. Dünyadaki davranışlarını uygun şekilde yönlendiren onlardır. Bellek taraflıdır. Çocukluk izlenimleri saklanır ve gelecekte hiç fark etmeksizin kararlarımızı etkiler. Bilinçli dediğimiz eylemler, kalıtımsal etkenlerden oluşan bilinçsiz bir özden alır kaynağını. Bu öz atalara ilişkin ırksal ruhu oluşturur. Fazla önemli olmayan bir karar verirken lehte ve aleyhte her şeyi gözden geçirmeyi faydalı bulmuşumdur. Ama eş ya da meslek seçimi gibi hayati konularda, karar bilinç dışından gelir. İçimizde bir yerlerden. Özel hayatımızın önemli kararlarında, sanırım, mizacımızın derinlerindeki ihtiyaçlara göre davranmak en iyisidir. Hiçbir şey kaza veya tesadüf değildir. Zihnimize öylesine gelen hisler bile aslında bilinçaltına ait bir arzunun anlaşılmaz biçimidir. _Hegel: Önyargılar veya değişik görüşler, bilincimizin doğasını oluştururlar ama usun alanına getirildikleri zaman birer yanılgıdan başka bir şey değillerdir. Felsefe ile onların tüm bölümleri çürütülür ya da felsefeye girişleri yasaklandığı için, girişte kendileri yadsınmalıdır. Eski metafizik bu bakımdan düşünce üzerine modern zamanlardakinden daha çok önem taşıyordu. Çünkü düşünülen şeylerin gerçeklik taşıdıklarını kabul ediyordu. Bu metafizik düşünme, şeylerin özü olduğunu, düşüncenin ve şeylerin gerçek doğalarının aynı olduğunu savundu. Derin-düşünen Anlak, felsefeyi gasp etti. Gerçekliğin duyusal olgusallık üzerine dayandığı, düşüncelerin yalnızca düşünceler olduğu, ve bunun ilkin duyusal algının onlara içerik ve olgusallık vermesi anlamında böyle olduğu, usun kendinde ve kendi için kaldığı sürece yalnızca beynin kuruntularını ürettiği görüşünü dayatır. Usun bu kendini yadsıması üzerine gerçeklik kavramı yiter; us yalnızca öznel gerçekliği, yalnızca görüngüleri, yalnızca olgunun kendisinin doğasının karşılık düşmediği bir şeyi bilmeye sınırlanır; bilme sanıya indirgenir. _4_Melankoli_ _Bernard Shaw: Çılgın mı doğmuştum, yoksa fazla mı akıllıydım bilmiyorum; benim dünyam yeryüzüne uygun değildi. Düş dünyasından çıkıp gerçeklerle karşılaşınca tedirgin oluyordum. Toplumun dışında, siyasetin dışında, sporun dışında, kilisenin dışındaydım. O günlerde, eğer öyle bir deyim bulunsaydı,” her şeyin dışındaki ” denebilirdi bana _Sade: Düşünme tarzımın onaylanamaz olduğunu söylüyorsunuz. Eh! Çok da umrumdaydı! Başkaları için bir düşünce tarzı benimseyen çok daha delidir bence! Benim tarzım, düşüncelerimin meyvesidir; varoluşumdan, yapımdan kaynaklanır. Onu değiştirmek benim elimde değil; elimde olsaydı da yapmazdım. Ya beni öldür ya da olduğum gibi kabullen zira değiştirilirsem lanetlenirim. Kimsenin görmediği kadar ahlaksız bir hayal gücüyle, buyurgan, huysuz, öfkeli, her şeyde aşırı, bağnazlığa varacak derecede tanrıtanımaz, az ve öz olarak buyum ve beni tekrar öldürün ya da olduğum gibi kabullenin çünkü değişmeyeceğim. Benim bahtsızlığım boyun eğmeyi asla bilmeyen ve asla da boyun eğmeyecek sağlam bir ruhu gökten almış olmaktır. _Einstein: Ben, tek başına bir insanım. Tek başıma düşünürüm. Hiçbir zaman ne devlete bağlı kalmışımdır, ne anayurda, ne dostlar çevresine, ne de aileye. Bütün bu bağlara karşı hiç eksilmeyen bir yabancılık ve yalnızlık duygusu beslemişimdir. _Atatürk: Çocukluğumdan beri bir huyum vardır. Oturduğum evde ne kız kardeş, ne de ahbap ile beraber bulunmaktan hoşlanmazdım. Ben, yalnız ve bağımsız bulunmayı çocukluktan çıktığım zamandan itibaren daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır. _Jean-Jacques Rousseau: İşte, yeryüzünde yalnızım. Kendimle baş başayım. Artık ne kardeşim var, ne bir benzerim, ne dostum ne de ait olduğum bir toplum. İnsanlar, huyumu tanımadıkları kadar yüzümü de tanımasalar, aralarında yine rahat yaşardım. Hiçbir şeye bağlanmayarak yalnızca kendime dayanıyorum. Hiçbir gereksinimi olmayan insanlara hangi boyunduruk dayatılabilir? Ancak yalnız olduğumda kendimi bulurum. Bunun dışında çevremin oyuncağıyım. Uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı'nın kendisi gibi duygusuz. Dünyaya yabancı bir gezegenden düşmüş gibiyim. Endişeli ve dalgındım. Bu hâli anlatmak hayli zor. Bundan böyle elimden gelebilecek tek iyiliğin, istemeden ve bilmeden kötülük yapmamak için hiçbir sey yapmamak. ****** ****** _Gerçeklerin gizli anlamlarını taşıdığı o yüksekten bakışa erişmeli ve onu sürdürmelidir. Gelişen insan, edebiyatta -bütün masallarda ve bütün tarihte- ne kadar derin bir varlığı olduğunu keşfeder. İlk keşişleri ve münzevileri, denizleri ya da çağları aşmadan gördüm. Evrensel akla erişebilen, olan ya da yapılabilen her şeye bir taraftır, zira bu tek ve bağımsız bir aracıdır. Ralph Emerson _Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletlerin edebiyatını kendi dilinde, kendi idrakinde tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. Hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet aleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. Hasan Ali Yücel _En son ve en yüksek basamağa yükselmiş olan kimse, varlıkların gerçekliklerini görmüş, öğrenmiş, bunların gerçekliklerine ermiş, adalet ve hak doğrultusunda bunlar üzerinde tasarruf yapma hakkını kazanmış olur. İbn-iSina _Niçe: _Bernard Shaw: Asla bir domuzla güreş tutmamayı öğrendim. Her ikinizde çamur içinde kalırsınız ancak domuz bundan hoşlanır. _İbni sina: Ben öküzden korkarım çünkü onun silahı var ama aklı yok. _Kendisinden nefret eden insan_ _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar. Kendini bulmak istemez. Çünkü kendini iyice görebildiği zaman, istediği gibi olmadığını anlar, içinde müthiş bir zavallılık, hiçbir zaman dolduramayacağı uçurumlar, boşluklar bulur. Blaise Pascal _Herkes, kendinden kaçar. Ama eğer kaçmazsa, neye yarar? Kendi kendinin yoldaşı olarak kendini zorlar. Böylece zahmet çektiğimiz zaafın, kendimize ait olduğunu bilmemiz gerekir. Hiçbir şeye katlanamayan bizler, her şeye katlanmaya yöneldiğimiz zaman zayıflarız. Bu, bazılarını ölüme sürüklemiştir. Yaşam ve dünyanın kendisi iğrençlik dolu olmaya başlar. Seneca _Kendi başına yalnız kalabilen tek bir kişi yoktur. Günümüzdeki felaketlerin nedeni budur. Kendi başına yaşaması gereken herkes alelacele televizyonu ya da radyoyu açıyor. Hükümetin biri televizyonu ortadan kaldırsa, sanırım insanlar sokaklarda birbirini öldürürdü, çünkü sessizlik onları dehşete düşürürdü. Yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil. İnsanlar arasında acı çekendir. Kendi çölünü peşi sıra panayırlarda sürükleyen ve mütebessim cüzzamlık, tamiri imkansızlık komedyenliği sergileyendir. Eski zamanlardaki büyük yalnızlar mutluydular, ikiyüzlülüğü bilmiyorlardı, gizleyecek bir şeyleri yoktu. Bir tek kendi yalnızlıklarıyla söyleşiyorlardı. Cioran _Neden-Sonuç_ _Doğa olaylarının nedenleri doğadır. Seneca _Her hâdisin var olması için bir sebebe ihtiyaç vardır. Evren, hâdistir. O hâlde evrenin de var olması için bir sebebe ihtiyaç vardır. O sebep de Tanrı'dır. Gazali _Sığ insanlar şansa ve kadere inanır. Güçlü insanlar ise sebep ve sonuç ilişkisine. Neden ve sonuç, bir olgunun iki yüzüdür. Emerson _Neden sonuç ilişkisi aklımızın eseridir. Zihnimizin sınırlarını aklımızla belirleyebiliriz. Kant _Açıktır ki, önce var olmayıp sonra var olan her şey, kendinden başka bir şeyle belirlenir. İbn-i Sina _Şeylerin hakiki nedenlerini bilmeyenler, her şeyi birbirine karıştırırlar. Tanrının tabiatını insan tabiatı ile karıştıranların hepsi, kolaylıkla Tanrıda sırf insan duygulanışlarını var sayarlar. Gerçekten, bir cismin bütün duygulanış tarzları, duygulanan cismin tabiatından ve onu duygulandıran cismin tabiatından çıkar. Spinoza _Her zaman bir bilgi dalına ait konuyu bir başkasına ait olanla karıştırmamaya büyük özen göstermeliyiz. Diyalektiğin sahasına ait açık bir fikir oluşturmak için (mantığın işi olan) nesnel hakikate aldırış etmemeliyiz; onu bir tartışmada en iyi sonucu elde etme sanatı olarak görmeliyiz sadece. Schopenhauer _Din işleri ile devlet işlerinin ayrı olduğunu öne süren bir müslüman, hacca gidip haccın duvarları dibinde ölse bile kafirdir. Gazali: _Her şeyin bilgisi, onun meydana geldiği yerden elde edilen sebepleri öğrenmekle kazanılır. Metafizik ilmi, 'ilk Felsefe' dir, çünkü varlıktaki şeylerin ilkinin yani ilk illetin ve genel kavramların ilkinin, yani varlık ve birliğin bilgisidir. Ve metefizik, en yüksek felsefi alandır. Müzik ilminde fiziki ilkelerin yer almasının nedeni müzik ilminin konusunun fiziksel olmasıdır. Havadaki dalga parçacıkları, sesin tiz ve pes olma sebeplerinden biridir. -Eğer herhangi bir seçkin hekim, elementlerin temelini akıl yoluyla ispat etmeğe çalışacak olursa hata yapar: O tıbbın içine, ona ait olmayan meseleleri sokmuş olur. Eğer, Galen gibi bir hekim bazı konuları mantık ve akıl yoluyla açıklamaya teşebbüs etseydi, onu, bir hekim olarak yapmayacaktı; fakat filozof olmak isteyen birisi olarak bu işe teşebbüs edecekti. Bu durum, tıpkı hakim (filozof) olmaması gereken bir kişinin, bir fikrin sonucunun değeri hakkında, yüksek bilgisinden dolayı, hüküm vermeğe çalışmasına benzeyecekti. -Gök cisimleri ve insan nefsinin huyları (ahlak) ile müzikal ses aralıkları arasında kurulan benzerliklere iltifat etmeyeceğiz. Zira gök cisimleri ve müzikal ses aralıklan arasında ilişki olduğu şeklindeki bu görüş; ilimlerin konularını birbirinden ayırt edemeyen, asli olanla olmayanı birbirinden farklı görmeyen, felsefeleri eskimiş bir grubun yoludur. Bu görüşleri ayıklamaksızın miras olarak almışlardır. İşlenerek kusursuz hale getirilmiş bir felsefeye ulaşmaktan ve farklı konuları birbirinden ayırmaktan aciz kişiler de bunlara. (Laiklik) İbn-i Sina _Kant: Nasıl oldu da 1000 yıldır ordu gibi birbirine kenetlenen bu millet, kurdun saldırdığı sürüye döndü? Farkında mısınız ayağımızın altındaki zemin her gün biraz daha kayıyor ve tutunmak için sarıldıklarımız bir bir elimizde kalıyor. Cumhuriyetle birlikte eğitim reformuna girişip eksiklikleri gidereceğimize, daha da güdük hale geldik. _Einstein: Biz aydınlar, «Tanrının buyruğu ile» saltanat süren krallar ve imparatorların sonu gelince, insanlık için daha mutlu bir çağın başlayacağına inanıyorduk. Eh, artık köklerinin kazındığı söylenebilir ama insanlığın durumu çok daha iyi değil. Halkı kandıran politika cambazları gidenlerin yerlerini ustaca doldurdular. _Marx: İnsanca yaşamanın tek yolu, insanlığa düşman olan şeylerle savaşmaktır. _Atatürk: Devrimlerimizin asıl amacı, ülkemizi çağdaş uygar düzeye yükseltmektir. Bu gerçeği kabul etmeyen kafaları tarumar etmek zorunludur. Gericilere hoşgörü göstermek yüce bir terbiye göstergesi değil, bir milletin mutluluğuna, şerefine ve namusuna göz dikenlere hoşgörüdür. Düşmana merhamet acizlik ve zaaftır. Bu, insaniyet göstermek değil, insanlık özelliğinin yok oluşunu ilân etmektir. _Hedefim, insanları sürünün parçaları haline getiren, uyuşturan, güdükleştiren tüm inançları, kurumları birer birer çökertmektir. Sade _Karın, karanlık, gizli, sırlı hakikatin simgesidir. tao _Karın bölgesi, şimdiye kadar insanlıktan gizlenen karanlık bir kıta mı. Freud _Hayat_ _Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız? Lukretius _Hayatının bütün yıllarım tetkik et. Bugün yaptığını her zaman yapmış olduğunu anlıyacaksın! Nasıl bir hayat sürüyorsun? İyice uyuduktan sonra, ne vakit istersen o vakit kalkıyorsun, esniyorsun, oyalanıyorsun, yüzünü yıkıyorsun, ondan sonra vaktini öldürmek için ya eline kötü bir kitap alıyorsun. Sonra ' çıkıyor; geziyor, dolaşıyorsun. Eve dönüyorsun, banyoya giriyorsun, yemek yiyorsun, yatıyorsun. Sürdüğün bu karanlık hayatın sırlarını sana açacak değilim, onlan keşfetmek gayetle kolay Dostum; ya âdetlerini değiştir yahut konuştuğun dili. Epiktetos _Toplandığımız zaman arkadaşlarımızın çoğu ağlaşır durur, gençliğin zevklerini, aşkı, şarabı, cümbüşleri, o çağın buna benzer daha başka hazlarını hatırlar, özlerler. Sanki büyük nimetlerden mahrum kalmışlar, vaktiyle pek iyi yaşadıkları halde, şimdi hiç yaşamıyorlarmış gibi kederlenirler. Ölçülü, uysal olsalar, yaşlılık da o kadar zorlarına gitmez. Halbuki öyle olmayanlara yaşlılık da gençlik de ağır gelir. Platon _Hayat, hayat kadını gibidir. Bu yüzden sadece zevk almaya bakın. Yığınla insan var. Şehvet onları belaya iteklediğinde edepsizlik yapmayan yığınla insan; ateş bu insanların bedenlerinin dışına çıkar, sakin ruhları huzurla fazilet yoluna girer ve böylelikle nifaktan günaha, günahtan da pişmanlığa giden hayatlarıyla dünyada canlandırdıkları rollerinin ne olduğunu anlatamayacakları biçimde günlerini geçirirler. Bu gibi kişiler, kesinlikle zavallıdırlar: ebediyen serseri, mütemadiyen kararsız, bütün hayatları her sabah önceki gece yaptıklarından iğrenmekle geçmiş. Bir anda dönüştükleri 'suçta erdemli, erdemde suçlu' türde, tadına vardıkları hazlardan tövbe edeceklerini bilerek, hazları titreyerek alırlar. Sade ****** _1_Seviye_ _İnsanın kendi neyse gördüğü de odur. William Blake _Hangi dili kullanırsanız kullanın, olduğunuzdan fazla bir şey söyleyemezsiniz. Hepimiz başkalarını kendi yüreğimizde taşıdığımız biçimde görürüz. Ralph Emerson _Hiç kimse, kendi seviyesinden fazlasını göremez. Herkes, başkasında kendisi olabildiği kadarını görür çünkü onu ancak kendi zekası ölçüsünde anlayabilir. Bu zeka düşük türden ise, tüm zihinsel yetenekler, en büyükleri bile, onun üzerinde etkide bulunamayacaklar ve o da bu yeteneklerin sahibini algılayamayacak, sadece onun bireyselliğindeki en düşük olanları, kendisiyle ortak olan zayıflıkları, mizaç ve karakter eksiklikleri algılayacaktır. Kendisi için o kişi bunlardan ibaret olacaktır. Aynı adamın daha yüksek zihinsel yetenekleri, onun gözünde, bir körün gözünde renklerin olabileceği kadar vardırlar. Çünkü zihin sahibi olmayanın gözünde hiçbir zihin görünmez. İnsanın her konuştuğu kişinin düzeyine inmesinin, daha önceki her üstünlüğünün ortadan kalkmasının ve hatta bunun için gerekli yadsımanın bile farkında olmamasının nedeni budur. İnsanların çoğunun düpedüz düşük zekalı ve düşük yetenekli yani kesinlikle seviyesiz olduğunu düşünüldüğünde, insan kendisi de zaman içinde(elektrik dağıtımına benzer şekilde) seviyeyi düşürmeden onlarla konuşmanın olanaksız olduğunu görecektir ve o zaman seviye düşürmek deyiminin asıl anlamı ve isabetliliğini iyice anlayacaktır. Salaklara ve delilere karşı aklını kullanmaktan başka bir yolu olmadığını, bunun onlarla konuşmamak olduğu görülecektir. İşte o zaman kimi insanlar toplumun içinde bir baloya gelip de sırf kötürümlerle karşılaşan bir dansçının durumuna düşeceklerdir. Kiminle dans edebilirler ki? Schopenhauer _2_Elit – Avam_ _Alt işçi kesimi en çok ibadethaneye gitmektedir. Eğitimli üst yönetici kesim ise, sanat müzelerine, kütüphaneye ve konferanslara gitmektedir. Bohn Berger _Platon: Köleler ve kötüler için baskı rejimi en üstün iyiliktir. Şehir halkı huy ve tabiat itibariyle iyi olmadıkları zamanlarda istibdat idaresine ihtiyaç duyabilir. İdareci karakter itibariyle müstebitse istibdat o zaman kötülenebilir. _Stuart Mill: _Aristo: Kimilerinin gerçekten özgür olabilmesi için ötekilerin köle olması gerekir. _Cioran: Gercek yurtsever, ulkesindeki insanlarin buyuk cogunlugunun olmesini isteyendir. _Ağır iş yükü, tıpkı bir kaya parçası gibi durmadan perişan olmuş işçinin üzerine düşer. Aynı zamanda, bu fabrika işi, sinir sistemini tükettiği gibi, kasların çok yanlı çalışmasını engeller ve hem vücut, hem zihin faaliyetlerindeki özgürlüğün her zerresini tümüyle elinden alır. Karl Marx _Ralph Emerson: _Hitler: ****** _Başarmak_ _Ralph Emerson: Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını, çocukların sevgisini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek. İşte "başarmış olmak" budur. _Rudyard Kipling: Çevrende herkes şaşırsa. Bunu da senden bilse. Sen aklı başında kalabilirsen eğer. Herkes senden kuşku duyarken, hem kuşkuya yer bırakır, hem kendine güvenirsen eğer. Bekleyebilirsen usanmadan. Yalanla karşılık vermezsen yalana. Kendini evliya sanmadan, kin tutmayabilirsen kin tutana. Düşlere kapılmadan düş kurabilir, yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer. Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir, İkisine de vermeyebilirsen değer. Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz, kandırabilir diye safları, dert edinmezsen. Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz, koyulabilirsen işe yeniden. Döküp ortaya varını yoğunu, bir yazı turada yitirsen bile, yitirdiklerini dolamaksızın dile, baştan tutabilirsen yolunu. Yüreğine, sinirine dayan diyecek direncinden başka bir şeyin kalmasa da, Herkesin bırakıp gittiği noktada, sen dayanabilirsen tek. Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen. Unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken. Dost da düşman da incitmezse seni. Ne küçümser ne büyültürsen çevreni. Her saatin her dakikasına emeğini katarsan hakçasına. Her şeyi ile dünya önüne serilir. Üstelik oğlum, adam oldun demektir. _Epiktetos: Bana ihtiraslarına hâkim olduğunu ve kanaatlerinde hakikatin yolunda gittiğini göster. Ne zindandan, ne sürgünden, ne ıstıraptan, ne fakirlikten ne de ölümden kormadığma beni inandır. Bunlar olmayınca şuna inan ki sen henüz bir toysun! _Osho: Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir noktadan geri dönebilirsin. Yaşam sevdiğin birine yemek hazırlamaktır; kendine yemek hazırlamaktır, çünkü kendi bedenini de seviyorsun; elbiselerini yıkamak, yerleri silmek, bitkileri sulamaktır – yaşam işte bu ufak şeyler, ufacık şeyler. Bir yabancıya merhaba demek, hem de hiç gerek olmadığı halde, çünkü onunla hiçbir işin olmayacak. Bir yabancıyı selamlayabilen bir insan bir ağaca da merhaba diyebilir, bir çiçeğe de; kuşlara şarkı söyleyebilir. Kuşlar her gün şakır ve sen bugüne dek bunu hiç dikkate almadın, ama bir gün onların çağrısına cevap vermelisin. Sadece küçük şeyler, küçücük şeyler... Yaşamına saygı göster. Bu saygı sayesinde başkalarının hayatına da saygı göstereceksin. _Aşk - Cinsellik_ _Schopenhauer "Seks gerçekten bütün davranışların görünmez noktasıdır. _Freud: Aşk yoktur; libido vardır. Cinsellik tüm aktivitelerin yegane motivasyonudur. Milyonerler ve hayalperestler ateşli bir aşkla aynı şeyi isterler; değerini göstermek ve ulaşmak; sahip olmak. Bir devrimci aşkına ulaşmak için dünyanın yarısını yakmaya hazır biridir. Onun için devrim dahi bir tür cinselliktir. Toplumsal mücadele ve güç mücadelesi de bilinçaltında bir kadın için verilen mücadeledir. _Aşk, psikolojik bir hastalık türüdür. Bu kişiye nasihat edilmelidir. Ta ki duyguları olabildiğince hafiflesin. Ya da daha başka işlerle düşüncesinin meşgul edilmesi gerekir. Aşktan acı çekenlerin akli dengesini kaybetmesinden korkulur. Bu durumda sıvı yiyeceklerle beden nemlendirilmelidir. Her gün hamama götürülür. Menekşe yağı koklatılır. Bu bedenin ilacıdır. İbn-iSina _Karl Marx: Çirkinim ben, ama en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi ve iticiliği, para karşısında yok oluyor bu dünyada. _Darwin: Güzellik, evrensel değildir. Eşeysel seçme, erkeklere ve bazen kuşların ve kelebeklerin erkeklerine ve dişilerine, en parlak renkleri, en alımlı çizgiler vermiştir. Kuşlarda erkek kuşun sesi, bizim kulağımıza olduğu kadar, dişi için de ahenkli kılınmıştır. Çiçekler ve yemişler, böceklerin çiçekleri kolayca görebilmesini ve dölleyebilmesini, kuşların tohumları yaymasını sağlamak için, yapraklara karşıt çekici renklerle donatılmıştır. İçgüdüler doğal seçmeyle yavaş yavaş edinilmiş yeteneklerdir. Var olma savaşı sırasında kayırılmış bireylerin sağ kalmasında “seçme”nin güçlü ve hiç durmadan işleyen bir biçimini görüyoruz. Doğada güzelliğin neden bu denli çok olduğunu da belirli bir ölçüde anlayabiliriz; çünkü bu, büyük ölçüde, doğal seçmeye yorulabilir. _Huxley: _Aşk Sanatı: _Kuran: ************************** ************************** ************************** _Ben doğaya aşığım. Kitabımdan çam kokuları gelip börtü böcek vızıltıları yankılanmalı. Penceremdeki kırlangıç, gagasında taşıdığı sap samanı benim örgüme de katmalı. Ralph Emerson _Marcus Aurelius: _Spinoza: _Jung: _Atatürk: _ _İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur. Cioran _Suçluyu koruyup ve masumu öldürerek siz zaten hasta bir toplumu iyileştirmeye çalışıyorsunuz. Sade _Maslow: _Jefferson: _Kendimize güvenme konusunda gözümüzü korkutan bir başka dehşet kaynağı da tutarlılığımız, geçmişte yaptıklarımıza ve söylediklerimde duyduğumuz derin saygıdır. Peki neden sağduyu sahibi olmanız gerekiyor ki? Öyle ya da böyle insan içinde söylediklerinize çelişmeyin diye neden hafızanızın cesedini sürükleyesiniz ki? Ralph Emerson _Marki de Sade: _Max Stirner. _J. J. Rousseau: _Kant: _Freud: _İnsan yığınları büyük hırsıza ve yalancıya kızmazlar çünkü kendileri de hırsız ve yalancıdırlar. Yığın toplum değildir. Yığın otoriteye itaat ederek hareket eder. Toplum bireylerden oluşur sorgulayıp örgütlenir. Kitlenize bakın, anlarsınız. Yığın mıdır toplum mudur. Machiavelli _Bu dünya için yaratılmış biri değilim ben. Yabanıl ve ürkeğim. Ruhuma ve kafa yapıma en uygun olan şey, münzevi bir hayat yaşamak. Bu dünyaya neden geldiğimi sorup durmuşumdur kendi kendime. Marques de Sade _Nuh geleceği görseydi, hiç şüphesiz gemisini batırırdı. Cioran _Bu küçük çamur yığınının yüzeyine bir anlığına fırlatılmış sefil yaratıklar. Neyin iyi neyin kötü olduğunu ilan etmek size mi düştü? sade tao _İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler. Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar; koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir. Marx _William James: _Doktor kendini kaybetmiş bir hastanın huysuzluklarına sinirlenmez. İşte akıllı bir adamın da insanlara yapacağı muamele böyle olmalıdır. Seneca _Epiktetos: _Güzel yaşamak için hayatın zehrini için. Diri kalmak için ölümü sevin. Uçun ve belirli bir yuva edinmekten kaçının. Çünkü kuşları hep yuvalarında avlarlar. İbni Sina Atatürk _Zamanında kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü be
··
4.387 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.