Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Denemeler I Şarkılar ve "Nağmeler"i Emri Olur / Mustafa Cihad . . . Sevgilin kahrı âşık için nîmettir. Mâşuk, âşığını bâzen azarla, bâzen nazarla, bâzen de gözüne görünmemesini istemek... kaydı ile onun nazarında kendisini dahi aradan çıkarmak sûretiyle terbiye eder ve böylece aklını, kalbini, rûhunu besleyip büyütmek diler ki; âşığı (saklı, gerçek, hakîki...) murâdına tez zamanda kavuşabilsin... Şâyet âşık, mâşukunun bu tavrına isyan etmez ve buyurduklarını emir bilir, gereğini yapar, bu cihette onu hoşnut etmiş olursa hem mâşukuna, hem de bildiği ve bilmediği nice muradlarına kavuşabilir... Hüzün gibi neşe de aşktandır ve aşk gibi mâşukun da sonu yoktur... Âşık her an bir başka aşktadır, aşk şehrinin hemen hemen her ân başka bir sokağında, aşkın merdiveninin başka bir katında, görmediği bir pencerenin dibinde; mâşuk ise merdivenin dayandığı, binbir katlı ve yüz-bin-bir pencereli bir yapının teras katında... Teras kat... sonu olmayan tavansız balkonundan aylar doğan, odasından güneşler açan, salonunda sayısız ve renk renk yıldızların seviştiği bir evin; mahalle, sokak, kapı numarası... bilin(e)meyen, bulun(a)mayan, bölün(e)meyen bir dâiresinin has odası, gül bahçesi, cennet köşkü... Bir sevgili kendisini seven samîmi âşığına; kendisiyle ilgilenmemesini istiyor, bakışına dâhi tahammül göstermiyor ve kendi ismini onun dilinden bile kıskanıyorsa; derdi âşığını diri iken öldürmek ve henüz hayatta iken ölümsüzlük şarabını tattırmak içindir... Mâşukun emri, âşık tarafından her ne pahasına olursa olsun yerine getirilmesi icâb eden bir vâzifedir; velev ki ucunda ölüm bile olsa... Aldığı emri yerine getirmek için yola düşen âşık menzile vardığında, girdiği sokağın başında, evin damında, yolun kenarında... sürü sürü uçuşan, bakışan, ötüşen ölüm kuşlarını görecek olsa ve; "buyrun..." dese, içinden geçirse, gülse-korksa-ağlasa... bu hâli (halleri) onun, sevgilisinin emrini yerine getirme niyet ve gayretine, sevdiğine olan aşkına ve mâşukuna bağışlanır da ölüm, kargaların ağzından değil büllerin dilinden cân bulur ve mest içinde rûhunu, sahibine (mâşukuna) teslim eder ve vuslat sevinciyle ebedî dirilir.. Bu vâzife için niyet ederek gayret gösterenler o emrin gereğini tam olarak yerine getirememiş olsalar bile taltife hak kazanırlar ve başını mâşukun çektiği aşk kervanının ölümsüzler bölüğüne dâhil olur... Sevgili; sevdiklerini, sevenlerini, sevilenleri -meşrebeleri icâbı- kâh celal (hasret, keder, dert...) ile kah cemâl (vuslat, neşe, derman...) ile maksatlarına vâsıl eder... Mâşuk evvela ve nihâyette âşıkının (ona emrettiği, ondan dilediğini, ona mahsus dile getirdiği arzularını yerine getirmek noktasında) gayretine değil niyetine yani kalbine nazar eder... Sevilenin arzusu, sevenin gâyesidir... Ankara, 10.08.2017 / 12:35
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.