Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

250 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
TÜRKAN SAYLAN VE ÇYDD’YE SONSUZ SEVGİLERLE
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin yayınladığı bu kitap hakkında iki tane inceleme yazacağım. 1. İnceleme çağdaş ve ilgili mefhumlar, çağdaşlık değerleri , çağdaş eğitim alanları ve o alanlardaki amaç ve yöntemler, bize düşen sorumluluklar konularını içerecek. Çağdaş eğitim konusuna geçmeden önce, çağdaş ve eğitim mefhumları üzerinde durmamız gerekiyor. Bilirsiniz ki Türkçemiz anlam açısından zengin mefhumlara sahip, çoğu mefhum lügatteki anlamından çok daha fazlasını kapsar. Çağdaş ve eğitim mefhumları buna örnektir. Çağdaş mefhumundan başlayalım: lügatteki anlamı aynı çağda yer alanlar demek. Çağ mefhumu bize insanlık tarihinin belli aşamalarından bahseder ve her çağın kendi ortak değerleri vardır. Bu ne demektir? Günümüz çağı endüstri ve teknolojinin gelişmiş olması ile beraber Teknik Çağ, Uzay Çağı, Endüstri Çağı vb. olarak isimlendiriliyor. Ancak Afrika gibi ülkelere baktığımızda orada hâlâ ilkel bir yaşamın devam ettiğini görüyoruz. Demek oluyor ki çağdaşlık mefhumu aynı çağda yaşıyor olmanın ötesinde bir anlam içeriyor. O hâlde çağdaş dediğimiz zaman, yaklaşık aynı uygarlık düzeyinde olan, kültürleri birbirinden farklı da olsa aynı temel değerleri paylaşan kimseleri anlıyoruz. Yani Ortaçağ’da yaşamış bir düşünürden söz ederken onun çağdaşları dediğimizde, onunla aynı temel değerleri paylaşan kimselerden söz etmiş oluruz. Ortaçağ dogmalara dayanan kültürü ve yaşamı biçimlendiren din baskısı ile bilinir. O çağın temel değerleri dogmatik düşünce, baskılayıcı din diyebiliriz. Peki bizim içinde bulunduğumuz çağın temel değerleri nelerdir? KISACA İNSAN VARLIĞINA VERİLEN DEĞER DİYEBİLİRİZ. EVET, İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÇAĞIMIZIN GENELGEÇER DEĞERİDİR VE İNSANIN YARATICILIĞINA VE YAPICILIĞINA OLAN İNANÇ, ÇAĞIMIZIN GENELGEÇER İNANCIDIR. Bu söylemler bize demokrasiyi hatırlatır. Dolayısıyla bu kabulde kültür, ırk, dinsel inanç ayrımı yapılmaz ve bundandır ki genelgeçer değerimizdir. Şimdi çağdaş düşünce mefhumundan bahsedebiliriz. Çağdaş düşünce şu ana kadar söylediklerimiz koşutunda şu anlama geliyor: özgür düşüncedir, dogmalara bağlı olmayan, koşullanmamış düşüncedir, bir konuyu nesnel düzlemde irdeler, eleştirir ve değişik yanlarından ele alarak doğruları açığa çıkarmaya çalışır. Bizleri Uzay Çağına getiren düşünce tam olarak bu düşüncedir. Eğitim mefhumuna geçelim. Eğitim deyince aklımıza önce eğitilecek kişiler ve bu kişileri eğiten kurumlar gelir. İlk çocukluk yıllarında kişileri eğiten, yönlendiren “aileyi” konumuzun dışında bırakacak olursak, örgütlenmiş eğitimin, ilk, orta ve yüksek öğretim kurumlarında yer alan öğretim kadrosunun, öngörülen amaç doğrultusunda izlediği yol, uyguladığı yöntem sonunda gerçekleştiğini bilmekteyiz. Eğitim olgusunu oluşturan bu ögelerin birbirinden bağımsız düşünülmeleri ve ele alınmaları olanaksızdır. Eğitim çünkü bu ögelerin toplamı değil, birbiriyle kaynaşarak oluşturdukları bir bütündür. Çağdaş eğitim konusuna geçelim şimdi de. Türkiye’de eğitimin amacı, Milli Eğitim Temel Kanunu ile saptanmış bulunuyor. Şöyle deniliyor kanunda: Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini “hür ve bilimsel düşünce gücüne… sahip… topluma karşı sorumluluk duyan yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Üçünü fıkranın son bölümünde ise şöyle denilmekte: Amaç, “Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin ortağı yapmaktır.”. Yükseköğretim Kanununa baktığımızda da, aynı amaçların yer aldığını görmekteyiz. Burada da Yükseköğretimin amacının “hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı” öğrenciler yetiştirmek olduğu belirtilir. Şimdi bu amacın içeriği nedir, yani eğitimde amaçlanan “özgür ve bilimsel düşünce” nelerdir? “Özgür düşünce”, yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, bağımsız düşünce olarak nitelendirilir. Kısıtlama, sınırlama tanımaz. Dogmaların kısıtlayıcı, sınırlayıcı, buyrukçu tavırlarının karşısında yer alan, güveni otoritelere sığınarak değil, önce kendinde arayan düşüncedir. Karar verme durumlarında seçimi kendi yapan, başka otoritelere bırakmayan düşüncedir. Özgür düşünce, otorite ve dogma doğrultusunda davranışlardan aklın, usun yardımıyla kurtulma, dolayısıyla ergenlikten kurtulma, reşit olma, yani kendi kararlarını kendi verebilme demektir. “Bilimsel düşünce” ise, dogmanın, yani sadece inanılan ama kanıtlanamayan görüşlerin aksine, elindeki verileri, konusunu açıklamaya, kanıtlamaya, gözlemlemeye, ölçmeye, deneylerle öğrenmeye, yorumlamaya, anlamaya yönelik bir düşünce biçimidir. Öyleyse bu amaçlara neler yapılarak ulaşılır? Bu sorunun yanıtları çoğunlukla eğitim kurumlarını, eğitimcileri ilgilendirdiği için çok fazla detaya inmek istemiyorum. Kısaca yapılması gerekenler: bilgiyi değil öğrenciyi odak noktası yapmak -bilgi öğrenci içindir, öğrenci bilgi için değil-, öğrenciyi sorgulamaya ve araştırmaya teşvik etmek dolayısıyla kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, öğrencinin kendi fikirlerini paylaşması için gerekli ortamı sağlamak vs. Amaç öğrenciye bilgi yığmak değil, öğrencinin bilgiyi anlayabilmesi, kavrayabilmesi, gerektiğinde kendi başına da bağıntılar kurarak bilgi üretebilmesidir. Öğrenci bilgi yığılan bir obje değil, anlama ve bilgi üretme sürecine giren bir özne niteliği kazanmalıdır. O zaman bizde de öğrenci mefhumunun yerini, başka ülke ve dillerdeki (etuidant, Student) inceleme ve araştırmayı içeren bir mefhum alacaktır. Çağdaş eğitime katkı sağlayan birçok alan mevcut: tarih, felsefe, din vs. Bu alanlardaki eğitim çok önemlidir. Özellikle felsefeden bahsetmek istiyorum, zira kitapta fazlasıyla yer verilmiş. “Felsefe”, doğal ve insansal dünyaya ilişkin tüm bilgilerin ve kanıların güvenilirliklerini, anlamlı olup olmadıklarını, insansal yaşama katkılarını eleştirel bir yaklaşımla tartışıp değerlendirmektir. Yani, insan yaşamına giren her şey, felsefeye konu olabilir. Yaşamla felsefe arasındaki gerçek bağı göremeyen ve de kuramayan, bir yaşam boyu tam siper yaşayıp “Büyük kalabalıklar beni anlayamazlar. Ben, yalnız belli seçkinler grubu için yazarım.” diyen biri, felsefeci olamaz. Çünkü, insan bir monad değildir. İnsan, çevresi ile birlikte vardır. Nitekim, çağımızın ünlü düşünürlerinden olan “Ortega y Gasset, “Ben, kendim ve çevremim. Eğer çevremi kurtaramazsam, kendimi de kurtaramam.” diyor. Bireysel ve toplumsal sorumluluğun nasıl iç içe dokunmuş olduğunu bu anlatım açık seçik dile getiriyor. Demek ki, gerçek anlamda felsefe, aynı zamanda önemli bir sorumluluk da içermekte. Felsefe, insana duyduğu saygı gereği bireyleri özerk ve özgür kişiler sayar, onlara olumlu ya da olumsuz yarglılarla yanaşmayıp yalnızca aydınlatma işlevini üstlenir. Seçme ve karar aşamasını bireyin kendisine bırakır. İşte bu nedenle, felsefe ve bilimin ilerlemesi ve yanılsamalardan kurtulunması için, koşulsuz bir düşünce ve tartışma özgürlüğüne gerek vardır. Zira içinde yaşadığımız dünyada, insanın ve dünyanın sorunlarına özgürlükçü olmayan bir yaklaşımla çözüm yolları aramak olanaksız. Öyleyse, felsefe deyince, düşünmeyi, tartışmayı, eleştirmeyi, anlamlı bir biçimde “evet” ya da “hayır” demeyi, özgür ve özerk seçim yapıp karar vermeyi öğretecek donanım ve birikimi sağlayan bir bilgi dalını anlıyoruz. Bu bağlamda çağdaş felsefe eğitiminin amacı da insana gerçekçi işlevi olan ve ona insansallığını kazandıran “düşünmeyi” öğretmek oluyor. Zaten gerçek anlamında insan denilince de “sürekli olarak kendini geliştiren, yenileyen, yaratan varlık” anlaşılıyor. Gelişmek ve ilerlemek, doğruluğa ulaşmak isteniliyorsa bu sürekli araştırmanın ardı arkası kesilmeden sürüp gitmesi gerekiyor. Çünkü insan, ancak bu süreç aracılığıyla kendini gerçekleştirmekte, gizil güçlerini açıp gerçek özgürlüğe erişmekte. Düşünmeyi öğrenememiş yani, felsefe geleneği olmayan toplumlarda kolay tanımlar ve hazır formüller, büyük kitlelerce hemen benimseniyor. Kitleler, kendilerine kolay gelen ve emek harcamalarını gerektirmeyen çözümleri çabucak özümsüyorlar. Böylece, gerek üretkenlikleri gerekse yaratıcılıkları, yozlaşıp yavaş yavaş yok oluyor. İşte çağdaş felsefe eğitimi, toplumdaki bu önemli eksikliği gidermeye yönelik olmalı. Yani, amaç, düşünmeyi bilen, anlamlı eleştiri yapan, sorunların neden ve sonuçlarını, çözüm yollarını aydınlatmaya çalışan etkin bireyler, sorunlar karşısında belli bir tavır alma bilinci olan çağdaş insanlar yetiştirmek. Tarih eğitiminden de kısaca şöyle bahsetmek istiyorum: Mustafa Kemal der ki ”Milli benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin avı olacaktır.”. Böyle bir sorunla karşı karşıya kalmamak için, milli benliğimizi bulmalı yani tarihimizi bilmeliyiz ama doğru bilmeliyiz. Tarihi bilme konusunda yaşadığımız sorun, tarihi bilme korkusu içinde olmamız. Tarihi doğru bilmek, belli geleneklerden ve saplantılı düşüncelerden toplumu uzaklaştıracaktır. Osmanlı sevdası içinde yaşayan, Mustafa Kemal’in yaptıklarına saldırmak isteyen güruh için elbette ki tarihi bilmek yanaşmayacağı bir eylem olacaktır. Bu yüzdendir ki tarih eğitimi okullarda doğru biçimde, ezbere dayalı değil de anlamayı öncelik kabul eden bir eğitimle öğrencilere kazandırılmaya çalışılırsa bahsi geçen sorunun önüne geçilecektir. Bu bahsettiklerimizin sonucunda, eğer amaçlar doğrultusunda doğru adımlar atılarak hareket edilirse, çağdaş eğitimin sonucu çağdaş insanlar olacaktır. Çağdaş insan, gerçekte kişiliği olan insan olduğu için, çağdaş bir toplumun yapıtaşı. O, kendi yaratıp ürettiği değerleri bile yeri ve zamanı gelince didik didik eleştiren, yeni değerler sunan, toplumu yönlendirme ve değiştirme sorumluluğunu üstlenebilen kişidir. Onda bilgi ve eylem el eledir. Çünkü, bilginin amacı, bildiğini tutup eylemektir. İnsana eylemleri varlık, benlik ve kişilik kazandırır. Yaşanmayan, kitaplarda kalan, günün sorunlarıyla ilgili olmayan bilgiler, kuru akılcı felsefeler ve ahlak öğretileri boş ve yararsızdır. Çünkü, bilgi ezberlenip yinelendiği zaman değil, yaşandığı, insanlığa yarar ve katkısı olduğu, insanın kendini ve dünyayı anımsamasını sağladığı zaman, değerlidir. Eğer, insana ve düşünceye saygı duyan, insanlar değerleri yücelten, eylemin gücünü bilen, karşılıklı hak ve özgürlüklere saygılı, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı ve kendisine yalnızca gerçeği ışık yapan (Buddha: “Kendiniz, kendinize ışık olun. Kendinize yalnızca gerçeği ışık yapın.”) sağlıklı insanlardan oluşan bir toplum öngörüyorsak, ona ulaşmada her türlü zorluğu yenmeyi de göze almamız gerekir. Çünkü sözü edilen niteliklere sahip üyeleri olan bir toplum ve devlet, güçlü ve saygın bir toplum ve devlet olarak dünyadaki yerini de güvence altına almış demektir. Şimdi, bize ne bunlardan, ben tek başıma neyi değiştirebilirim ya da neden değiştirmek için çabalayayım diyenler olacak. Çağımızın ortak değerleri diye “insanın varlığı” dedik. Biz, millet olarak bu değeri ve diğer bahsi geçmiş değerleri Cumhuriyet devrimleri ile kazandık. Kolay mı kazandık peki? Şu anda o değerler ne durumda? Hepimiz her şeyin farkındayız, bu da bize bir sorumluluk yüklüyor. Bize emanet edilen bir vatan var, milli değerler ve miraslar var. Bunları muhafaza etme bilincinde olmak zorundayız yoksa bedeli çok ağır olur, tarihimizden çok iyi biliyoruz bunu. Benim tuzum kuru, ben unumu eler eleğimi duvara asarım düşüncesi insanın en çok kendisine zarar verir. Türkan Saylan diyor ki: “Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile…”. Bu ülkenin her çocuğu, daha doğrusu her bir bireyi bizim, onlardan vazgeçmeye, onları göz ardı etmeye hiçbirimizin lüksü yok. Bunun için de bu çağdaş eğitim konusu bizi ileriye götürecektir. Ben bir anne ya da bir öğretmen değilim, şu an için çağdaş olmaya çalışırım, kardeşlerime ve etrafımdaki insanlara bu yolda öğrendiklerimi aktarırım. Sorumluluk yine üzerimde yani. Bu da hepimiz için geçerli. Nietzsche’nin dediği gibi insan sürekli kendini aşması gerekendir. Ki bu çağdaş eğitimin gereklerindendir. Kendimize ve birbirimize ışık olarak, çağdaş yarınlara çağdaş insanlar olarak yürüyelim diyelim.
Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim
Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş EğitimÇağdaş Yaşamı Destekleme Derneği · Cem Yayınevi · 19903 okunma
·
126 görüntüleme
Mete Han Yılmaz okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş,eline sağlık
Zehra’ okurunun profil resmi
çok teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.