Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Zaman diye bir şeye inanıyorsun ya. Oradan başlayalım. Ne var? Geçmiş, şimdi ve gelecek değil mi? İşte zihninde geçmiş ve gelecekle meşgulsen, hayaldesin. Yani o anda düşüncelerin geçmiş ya da gelecekle ilgiliyse, gerçekte değilsin. Diyelim ki yürürken, ‘Dün yediğim kuru fasulye ne güzeldi? Keşke yanında bir de pilav olsaydı,’ diye düşünüyorsun. Neredesin o anda? Dün diye tanımladığın o yerde; kuru fasulye ile beraber, pilavın hasretini çekmektesin. Ve orası bir hayal, yani zihninde peş peşe resimlerden ibaret değil mi? O oda, kuru fasulye, yemek masası, pilavı isteyen sen... burada mı onlar?” “Hayır,” diyorum ilgiyle dinleyerek. “Ya da diyelim ki yürüyorsun ve ‘İnşallah şu Ma yarın şehre iner de, ben de evde yalnız kalırım, o zaman şunu bunu yaparım evde vesaire,’ diye düşünüyorsun. Neredesin o zaman? Gelecekte. Çünkü zihninde evin salonunda benim olmadığım ortamda neyi yapmayı düşünüyorsan, orada onları yaparken görüyorsun kendini değil mi?” Başımı sallıyorum, giderek daha çok anlamaya başlıyorum. Düşüncelerim beni nereye götürürse, bana orayı yaşatıyor hesapta. Oysa o zaman dilimi sadece bir hayal yaşadığım zihnimde. “Yani geçmiş ve gelecek bir hayal, zihnimde peş peşe sıralanan resimler sadece.” “Evet ve ne kadar düşünürsen düşün, şu an onu gerçek kılma, yani gerçekten yaşama ve gerçekten deneyimleme imkânın yok. Neden?” “Neden sahi?” “Cevabı sen bulacaksın.” “Bir başka soruyla yardımcı olayım: ‘Yürüyorum,’ dediğinde neyi yaşıyorsun?” “Gerçekten yürüdüğümü.” “Nasıl? Neler fark ettin? Deneyimledin?” “Nasıl mı? İşte bacaklarım hareket ediyor, yeri hissediyorum, sonra etraftaki kuş sesleri dikkatimi çekti, havanın esintisini fark ettim, güneşin içimi ısıtması, ilerledikçe farklı ağaçlan gördüm.” “Bütün bunları ne sayesinde yapabiliyorsun? Burada ne var da zihninde geçmiş ya da gelecek adlı hayallere daldığında orada yok?” “O kuru fasulyeye dokunabiliyor musun? Ya da salonda bensiz oturabiliyor musun, popon o koltukta mı?” "Bedenim!” diye bağırıyorum. “Geçmişte ya da gelecekte o anı yaşayan bedenim yok.” “Bravo, nihayet!” diye gülüyor. "Deneyim beş duyu ile bedenimizle geliyor değil mi? Bu gerçeklik seviyesinde bedenin yoksa yaşayabiliyor musun?” “Hayır.” “Ha, o hayallerde yaşadığın duygularla bedeninde bazı etkilere sebep olabilirsin. Zihin bedeni direkt etkiler. Mesela geçmişle ilgili karamsar birtabloyu düşünürken miden yanmaya başlayabilir. Ama bu zihninin bedene dayattığına bir tepkidir, cevaptır. Beden burada, zihnin gittiği yerden dayattığına tepki verir. Ancak gerçekte o anda değildir. O geçmiş ya da gelecek anını yaşayamazsın.” “Vaaaay, anlamaya başlıyorum.” “Yani Minam, ‘Gerçeklikte bedenim dediğin araçla yol alabiliyorsun,’ desek doğru gelir mi sana? Duymak, görmek, koklamak, dokunmak, tat almak hep onunla değil mi?” Heyecanla onaylıyorum, galiba bu kadını anlamaya başlıyorum. “O zaman sadece bilincin buraya geldiğinde, bilinç ve beden aynı yerde yani aynı zamanda olduğunda gerçekten yaşayabilirsin o anı. ‘An’ın farkındalığı budur işte. Şimdide, beden denilen araç vasıtasıyla deneyimleri gerçekten yaşayabiliyoruz değil mi? Şimdi ne oluyorsa onu deneyimlemekten bahsediyorum. Yani ancak o zaman gerçekten yürüdüğümüzü yaşayabilir, deneyimleyebiliriz. O zaman odağım gerçekten o anı yaşamakta olan bedenimle birleşir. Ve yaşarım, o her ne ise gerçekten yaşarım, çünkü bu anın verilerini deşifre eden bir araca sahibim. O araç sayesinde yürümeyi, yürürken etraftaki güzellikleri görmeyi, kokulan duymayı, kuşları dinlemeyi, beş duyu ile alınabilecek ne varsa harmanlayıp yaşarım. Burayı, şimdi bedenimle yaşanın.
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.