Kaçımız iki kere iki dört eder derken üstünde düşünerek bir sonuca varmışızdır? Diye soruyor yazar. Evet kim ezberden ya da herkesin bildiği gibi konuşmak, davranmak yerine özgün olmayı seçmiş ki? Hiçbirimiz. Hepimiz bir ad, bir inanç, bir dilin olduğu, geleneklerin, sınırların, yasakların olduğu toplumlarda doğuyor ve üzerinde yeteri kadar düşünmeden bize dayatılanları benimsiyor sahipleniyor, sanki toplum dayatmamışta biz onları var etmişiz gibi uğurlarına can alıp veriyoruz. Bunu yazar "selamlaşma" eylemiyle çok güzel ispatlıyor bize.
Bu kitabı okurken aklıma 1984 kitabı geldi meğer zaten makinalardan farkımız yokmuş. Toplumun kodladığı makinalar...ve bunun farkına varsak bile o kalıptan dışarı çıkamıyoruz çünkü çoğu kez yıpratıcı ve acı verici oluyor.
Herkese tavsiye ediyorum harika bir kitap. Yazarını da tebrik ediyorum birey ve toplumu güzel ele aldığı için.