Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ADAM SMİTH ve KİTAB-UL HARAC...
İktisat tarihçileri derler ki, ekonomi her ne kadar bir mesele olarak eski Yunan’da ortaya çıkmışsa da 18. yy’da Batılı aydınlar ona el atıncaya kadar müstakil bir ilim olamamıştır. Hep fikrî veya ahlâkî bütünlük içinde ele alınmış, Adam Smith’ten önce müstakil bir kitabı bile olmamıştır. Bu doğru değildir. İmam Ebu Yusuf’un Kitab’ül Harac’ı, Milletlerin Serveti’nden 1000 yıl önce yazılmıştır. Adından her ne kadar maliye (vergilendirme) konularıyla ilgili olduğu düşünülürse de muhtevasının zenginliği, çağının hemen bütün siyasî iktisat (ekonomi politik) meselelerini ele alışı ile Adam Smith’in yaptığını ondan 1000 yıl önce yaptığı bir bakışta görülür. Ve yine her ne kadar iktisadı -eskilerin yaptığı gibi- ahlâkiyatın bir şubesi olarak ele almak daha doğru bir usûlse de bağımsız bir ilim olarak düşünüldüğünde de -ki bu artık zorunludur- onun ilk örneği Ebu Yusuf’tadır. İmam Ebu Yusuf bilindiği gibi, Ebu Hanife’nin iki en büyük talebesinden biridir (diğeri Muhammed Şeybanî) ve Halife Harun Reşid tarafından başkadı tayin edilmesiyle Ehl-i Sünnet ilk defa muhalefetten iktidara yönelmiştir. Ebu Yusuf’un halifeye nasihatleri ve iktisadî tedbirler üzerine yazdıkları Abbasilerin altın çağını yaşamasına sebebiyet verir. Onun ardından -her ne kadar Ali evlâdını desteklediği için bir müddet yasaklanmışsa da- İmam Şeybanî başkadı olur. Bu mevzularda kafası bir hayli karışık olan Abbasiler -ki sonradan yine dönecekler- Ehl-i Sünnetin her mevzuda güzelliği ve üstünlüğünü görürler. Daha sonra Türklerin bu mezhebi bir devlet görüşü halinde ortaya koymasının zeminini hazırlarlar. Ebu Yusuf’tan sonra İslâm dünyasında pek çok âlim, “kitab’ül harac” adında müstakil iktisat eserleri kaleme aldı. Ancak Osmanlılara gelindiğinde bu ilim tamamen terkedilmiş bir haldeydi. Eğer Osmanlıların da iktisat âlimleri olsa, Osmanlı halifelerine nasihat eden eserler kaleme alsaydı, dünya ne kadar farklı olurdu. O kadar ki, Ebu Yusuf ısrarla vergi toplamada mültezim usûlünü yerdiği, bunun kötülüklerini anlattığı halde, Kanuni döneminde Osmanlı toprak düzeni tımarlı sipahilerden alınıp mültezimlere verilince -pek çok çağdaş iktisatçıya göre- sistem altüst oldu. Halkın elindeki zaten padişaha ait olan topraklar, zorbaların hüküm sürdüğü arpalıklar haline geldi. A. Smith ve Marx’ın ortak özelliklerinden biri, ikisinin de tahlillerini İngiliz tarihine dayandırması, İngiliz tarihini genelleştirmesi, bunu yaparken Rusya’dan Amerika’ya, Çin’den Hint’e kadar pek çok ülkeden örnekler vermesi, ama burunlarının dibindeki Osmanlı’dan ve İslâm iktisat düzeninden tek kelime bahsetmemeleridir. Bu durum elbette siyasî iktisadın kusurlu temeller üzerine kurulmasına yol açmıştır. Biz tabiî öyle yapmayacağız. Meselelere, Batıya sırtımızı dönme lüzûmu hissetmeden, istikbâlin siyasî iktisadını, İslâmın iyi örneği (ve kötüleşme sebepleri) (ve dünya tarihinin iyi örnekleri) ve Batı ahlâkının doğurduğu kötü örnek ve iyi görünme sebepleri üstüne kuracağız.
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
, adimlardergisi.com 19 Aralık 2023
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.