Tanrı inancının insanla düşük hayvanlar arasındaki yalnızca en büyük değil, aynı zamanda da en eksiksiz fark olduğu sık
sık öne sürülmüştür. Oysa gördüğümüz gibi insanda bu inancın
doğuştan veya içgüdüsel olduğu savunulamaz. Öte yandan tinsel etkenlerin her yanı kuşattığına duyulan inanç tümel görünmektedir. Bu inancın, insan aklının kaydettiği kapsamlı gelişmeden ve hayalgücü, merak ve sorgulama yetilerinde meydana
gelen daha kapsamlı gelişmelerden ileri geldiği anlaşılmaktadır. Birçok insanın, içgüdüsel olduğu varsayılan Tanrı inancını
Onun varlığını destekleyen bir argüman olarak kullandığının
farkındayım. Ama bu argüman temelsizdir, çünkü bu durumda
acımasız, kötücül ve insandan yalnızca biraz daha güçlü olan
birçok ruhun varlığına da inanmak gerekir; sonuçta onlara duyulan inanç, iyiliksever bir Tanrı'ya duyulandan çok daha yaygındır. Öyle görünüyor ki evrensel ve iyiliksever bir Tanrı'nın
var olduğu düşüncesi, insan zihninde ancak uzun-süreli bir
kültürel ilerlemeden sonra ortaya çıkmıştır.