Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİR SONUCA BAĞLAMALIYIM
Ömer İncelikli açık havada, bir banka oturmuş düşünüyordu. Zaten hayatı boyunca hep düşünüp durmuş eyleyen bir adam olamamıştı. Ve işte yine düşünüyordu. Düşünüp duruyordu ya da düşünüp oturuyordu. Çok düşünmekten hasta olabilirdi, fakat bu ihtimalden korktuğu hâlde çok düşünmeyi bırakamıyordu. Gerçi sadece çok düşünmüyordu Ömer, dediklerine göre, ince de düşünüyordu. Hatta çok ince düşünüyordu. Bazı arkadaşları onu suçlar gibi "Çok ince düşünüyorsun." diyorlardı. Ömer utanıyordu. İnsan, hadi diyelim bir hata yaptı ve düşündü, bir de ince düşünmeye nasıl kalkışabilirdi? Böyle gitmezdi, gitmemeliydi. "Artık" dedi, "şu düşünme işine bir son vermeliyim." Zıpladı. Kendisini bir gören olup olmadığına baktı. Durduk yere zıpladığını sanabilirlerdi. Umursamadı. "Oley!" dedi, bir daha zıpladı buluş yapmış gibi sevinerek. Sonra bir daha... Hareket iyi gelmiş gaz çıkarmıştı. Gülümsedi. Sonra düşündü: "Yazın güzel bir tatile çıkayım. Şöyle bir ay kadar aralıksız düşüneyim. Şimdiye kadar neleri düşünmüşsem hepsini enine boyuna bir kez daha düşüneyim ve bir daha da kafamı o meselelere takmayayım ya da kafama o meseleleri takmayayım. Hangisi doğru veya daha uygun oldu? Kafamı, kafama... Ayrıntı bu, hayır, olmaz, buna da takmamalıyım. Ya da bunu da takmama... Of of, yeter! Kes artık! Evet, böylelikle hayatımın geri kalanında düşünceli biri olmayayım. Batı Karadeniz'de veya güneyde bir yerde bir tatil köyü ayarlayayım. Bir ay... Tam bir ay. Bir ay kadar, demiştim. Kadar'ı atıyorum, tam bir ay, sürekli düşüneyim. Ama boş düşünmeyeyim, düşündüğüm her şeyi bir sonuca bağlamalıyım. Evet, kesinlikle. Acaba faydası olacak mı? Gerek yok şimdi Ömer, daha yolun başında sonucun ne olacağına bakma. Evet, kesinlikle, bir sonuca bağlayayım ve bir daha..." Dikkati dağıldı. Çünkü, telefon... Baktı. Aynı numara. Arayanların cibilliyetine sövdü. "Kaç oldu bu? Nasıl bir şirket, nasıl bir pazarlama taktiği...? Cibilliyet? Ha ha! Vay be!" Uzun zamandır cibilliyetli küfür etmemiş olduğunu fark etti. "Neyse, tel mel engel olmamalı, nerede kalmıştım?" Yine başladı. "İşte, yani... Bir sonuca bağlamalıyım. Sonra? Oh! Hayatım daha iyi olacak, mutlu olacağım." Gülümsedi. "Neden olmasın? Hadi mutluluk falan neyse de bir şeyler olacak işte. Olmalı. O kadar düşündükten sonra... Bir şeyler değişmeli. Değişecek, yapacağım." Hava karardı. Hem akşam oluyor olduğu hem de kara bulutlar biriktiği için. Gökyüzüne baktı Ömer. Sevindi. Islanacaktı. Yağmuru seviyordu. Islanmayı da tabii. Doğruldu. Evine doğru yavaş adımlarla ilerledi. Yağmur taneleri bu sefer nazlanmadı, birer ikişer inmeye başladı. Nedense demin az da olsa hissettiği yaşamına yön verme gücü, belki de düpedüz yaşama gücü, yağmurda eriyip akan boyalar gibi silinip gitti. Nedense? Ben de bilmiyorum ki sevgili okur. İnan bana bilmiyorum. Ömer'le ilgili pek çok şey biliyorum ama bunu bilemiyorum. Kusura bakma!
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.