Martin Eden ~ Jack London . Bu ay Livaneli seçkisi sayesinde okumayı hep ertelediğim birbirinden güzle klasikleri okuyorum Martin Eden bunların başında gelen kitaplardan biriydi. Hep okumak istediğim ama zamanı olduğunu düşündüğüm bir kitaptı. Şimdi okudum ve neden bu kadar zaman beklediğimi sorguluyorum. Kült haline geline bu eser Jack London’ın hayatından izler taşıyan yarı otobiyografik bir romanmış. Bunu okuduktan sonra hem kitabı hem de yazarın hayatını daha çok merak ettim. Önce kitabı okuyup sonra yazarın hayatını biraz araştırdım ve gerçekten birçok noktayı benzer buldum. Martin denizci ve taşralı bir adamdı. Kurtardığı bir adam onu evine yemeğe davet edince Ruth ile karşılaşılıyor ve vazgeçilmez duygumuz olan aşka kapılıyor. Ama sosyal sınıf farklılıkları, sınıf atlama çabası ve bu uğurda değişimi de çok net görüyoruz. Benliğinden uzaklaşan karakterin aşka kapılması, edebiyata bakışı ve farklılıklarıyla beraber harmanlanan bir kurguydu. Başta kitabın kalınlığı ve bir klasik oluşu nedeniyle acaba dili ağır mı diye çok tereddüte düştüm ama yoğun olduğu kadar kendini okutan bir anlatımı vardı. Bunun yanında beni düşünmeye iten bir sürü duygu geçişi de mevcuttu. Karakterin aşkını bir güç olarak kullanıp o aşka erişmek için verdiği emek ve ardından yaşananlar hem çok gerçek hem de hüzünlüydü. Martin’in düşüncelerini yansıttığı anlarda yargılanması, yazmaya olan ilgilisi ve aldığı dönüşlerle toplum baskısını yaşayan ve yaşatan bir karakterdi. Etiket düşkünlüğü ve sonrasında insanı tüketen sosyal yapıyla bir sürü mesajı olan bir kitaptı. Son sayfayı da okuduktan sonra bu kitabı bir kere daha okuyup özümsemem gerektiğini hissettim. Sınıfsal farklar, hayaller, çabalar ve aşkla yoğurulmuş bir kitaptı. Benim gibi okumak için bekleyenler bence daha fazla zaman kaybetmemeli •

Martin EdenJack London · İnkılâp Kitabevi · 202391,3bin okunma

·

26 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Zeynep