Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

148 syf.
·
Puan vermedi
Roman Gibi Üzerine İnceleme
Simyacının Doğuşu Okumak tıpkı diğer eylemlerimiz gibi zorlamaya gelmez. Zorla okuma yapılmaz yapılsa bile verim alınamaz ve elde bir hiçlikle karşı karşıya kalırız. Okuma eylemini yapsak da yapmasak da toplum her zaman buna bir kılıf bulacaktır ve bunu eleştirecek kişileri yargılayacaktır. Okusak hayatın akışını kaçırdığımızı okumasak cahil kaldığımızı söyleyecekler ve hep bir yargılama içinde olacaklardır. Okumak eylemini nasıl yaparsak yapalım kendimiz memnun olalım çünkü toplum hiç bir zaman olmayacak. Eski zamanlarda “rağmen” okumanın tadı bir başkaydı elektrikler gitmesine rağmen, ödevler yetişecek olmasına rağmen… Yazar çocuğuna okumayı sevdirmeye ona küçükken masallar okuyarak başlamış çocuğa bir ödev gibi yüklememiş zorlamamış. Çocuğuna okumayı sevdirmek kitaplarla arasında bağ kurmak için bir çok şey yapmış , üretmiş ,çabalamış. Çocuğuna sadece ona ait bir hayal dünyası kurmuş. Öyle bir düş dünyası yaratmış ki çocuğuna her anlatılan masalın kahramanı çocuğun kendisi olmuş bu da çocukta okurken empati yeteneği gelişmesine katkıda bulunur. Kendini yerine koyduğu kahramanın hissettiği tüm hisleri çocuk kendi yaşayarak , özümseyerek tatmış. Bu düş dünyasında yaşayan bir çocuğun dış dünya ile münasebeti onu hep kitaplara itecektir çünkü düş dünyasında hep etrafını ve kendini istediği gibi şekillendirebilir. Böyle bir çocuk nasıl olur da okumak istemez? Nasıl olur da kitapları sevmez? Tabii ki okumayı öğrenmek can atıyordur. Yazar kitapta şundan da bahseder bambaşka bir yerde olma arzusu güderken kitabın başında olamayız. Kitapta olmak istediğimiz zaman ise bambaşka bir yerde olma arzusu güdebiliriz çünkü kitaplar bize bambaşka düş dünyalarının kapılarını aralar. Başka bir yerde olma arzusu güderken kitap okumaya koyulmuş isek satır sonlarını iple çekeriz. Oysa kitap okumak bir çile işi değildir. Bir televizyon filmini veya dizisini okuma eyleminden ayıran şey onun kurgusunun bir başkası tarafından yapılmış olması oysa okur okuma sırasında dekoru sesi görüntüyü kendi yaratır. Yaratıcı düşünen ve aktif olan okurdur. Entelektüel yönümüzün anne ve babamıza yakın olmasının okurluğumuz üzerinde de ister istemez etkisi olacaktır. Yazar çağımızın çocuklarını cezbeden şeylerin eski dönem çocuklarınınkine hiç benzemediğine de değinir. Artık okumayan aşırılıklarla dolu çocuklar yetiştiğini ama önceden öyle olmadığını söyler. Örneğin kız çocukları okumak istemesine rağmen hayal dünyasını kullanmasını hoş karşılamayan büyükleri yüzünden okuyamadıklarına değinir. Şu an ise hayal dünyalarını kullanması istenilen çocuklar okuma eyleminden bir hayli uzaktırlar. Okuma eylemini çocukların gerçekleştirmesini bekleriz evet ama çocuklara yeterli olanakları biz sunuyor muyuz diye sorar yazar neden çocuklar okuma konusunda eleştirilir de çocuklara okumayı öğretirken yapılan yanlışlardan bahsedilmez der. Ayrıca her ülkenin çocukların okumasına yaptığı yatırımdan da bahsedilir. Yazar çocuğuna her gece okumalar yaptığını kitap boyunca söylediği gibi gece olunca o okuma heyecanını tüm ayrıntılarıyla çocuğun gözünden bize aktarmaya çalışır. Günün tüm yorgunluğunu çocuğuna yaptığı okuma ile bir ip çeker. Kitaplar sayesinde çocuğu ile arasında özel bir bağ kurmuş ve özel anlar yaratmıştır. Bu özel ve huzurlu hissettiren anların en güzel yanının ise hiç bir karşılığı olmadığından bahseder. Çocukların kitaba uzak durmasının sebebinin hep içinde bulunduğumuz çağ olduğunu söyleyerek içimizi rahatlatmaya çalışırız der. Oysa çocuklar kitaplardan uzaksa içinde bulunulan çağ kadar bizim de (ebeveynleri kast eder) suçumuz vardır. Ne bu çağı ne görselliği ne betimlememler ne de ekran medyası değil olay okumanın gerekliliğinin bilincine tam manasıyla varamamaktır. Farkında olmadan yapılan hatalardan biri de her akşam çocuklarımıza masal okurken onları alıştıkları bu durumdan tehditle ve meşguliyetlerimiz olduğunu söyleyerek soğutmaktır. Bir süre sonra bu alışkanlık onlara çok şey katacakken ya masal okumam bak diyerek tehdit ederek hayal dünyalarını kapattık ya da onları başkalarından masal dinlemeye mahkum bırakarak soğuttuk. Okumayı devam ettiren ve bize sevdiren şey okuma zevkidir ve bu herkesin içinde vardır ya bulunmayı bekler ya da kaybolmuştur ilgi alanımıza giren bir okumayla tekrar beliriverir. Okumaya yeni başlayan çocuğumuzla çalışmalar yaparken ve onun gelişimini izlerken bir şeyler istediğimiz gibi gitmiyorsa onun gözündeki o masalcı ideal okura ne yaptığımızı sorgulamalıyız ve eğer biz onun ideallerine giremediysek onu da bu yüzden suçlayamayız. Okumak Gerek (Dogma) Çocuklara verilen okuma ödevleri veya kendileri isteyerek okudukları metinlerde sadece okuma yapmakla kalmaz kahramanla yaşarlar, hayatlarını kıyaslarlar , onlarla gülerler , üzülürler ve kahramanlar farklı kültürlere sahipse yadırgarlar , şaşırırlar tüm bunlar olurken de hem zevk alırlar hem de gelişerek öğrenirler. Ebeveynlerin en çok yakındığı şeylerden biri de çocukken çok okuyup büyüdüğünde bu alışkanlığı kaybeden çocuklarıdır. Tekrar bu alışkanlığı edinmesi için televizyonu vb. Unsurları yasaklamak da onlara göre bir çözümdür. Bu çözümleri etkili olmadığında ise öğrenciye tüm imkanları sağlamalarına rağmen neden hala aynı olduğu konusunda suçlamalarda bulunurlar oysa çocukken yaptıkları masal okuma buluşmaları akıllarına bile gelmez ve suçladıkları iki şey vardır televizyon ve çocuk. Kendi başarısızlıklarının sonucunu çocuğa başarması için tüm imkanları önüne sererek örtmeye çalışırlar. Eğitim sisteminde ve etrafta okumanın gerekliliğine sık sık vurgu yapanların sarf ettikleri cümlelerle hiç okumayan insanlar olmalarına vurgu yapar. Aynı zamanda okumanın neden gerekli olduğuna örnekler verir. Okumanın gerektiğini herkesin öğrencilere söylediğini ama oku demelerinin amacının öğrencilerin okulda başarılı olmalarını istedikleri için olduğunu söyler. Devlet okullarında verilen derslerin edebiyatın canlılığına dair hiçbir şey barındırmadığını edebiyata dair ne edindiyse okul dışında edindiğini vurgular. Öğrencilere dersleri sevdirecek ve canlılığı edindirecek kişi gayretli ve erdemli bir öğreticidir kurumlar bu eğitimcilerle üstün nitelikli olduğu için değil tesadüfen karşılaşırlar dolayısıyla okumak okulda öğrenilir evet ama okumayı sevmek tamamen öğrencinin karşılaşacağı tesadüfi eğitimciye veya kendinin bu farkındalığı yaşamasına bağlıdır. Okumak eyleminin aslında tüm sıradanlıklara karşı koyma direnişi olduğundan bahseder. İyi sürdürdüğümüz bir okumanın ile bizi kendi esaretimiz de dahil her şeyden kurtaracağını söyler. Aynı zamanda okuma eyleminin bir kabuğa çekilme ve sessizleşme sağladığından okuduğumuz yazın bittikten sonra içimizde etkilerinin hala sürdüğünden ve bizi sessizleştiren asıl şeyin de bu olduğundan bahseder. Okurken hislerimizin de aktif olduğundan bazen bir okumayı sevdiğimiz birini tekrar hatırlamak için ya da onun verdiği kitaptaki onun hislerini anlamak için bile yapabileceğimizden bahseder. Öğrencilere dinleme zeki veren şeyin öğretmenin kitaplarla ne kadar donanımlı olduğu, üslubu ve anlatım biçimi olduğunu vurgular. Öğretmen öyle bir anlatıcı olmalıdır ki öğrenciler ondan bir metin veya yazın dinlediklerinde diğer öğretmenleri ile olan farkı ayan beyan görmeli dinleme zevkine vararak okuma zevkine de merak salmalıdır. Öğretmenler kahramanları öyle anlatmalı ki kahramanlar öğrencilerin sadece ismini bildikleri putlaşmış varlıklar olmamalı aksine onların kardeşi, komşusu, arkadaşı, ebeveyni.. Olarak onlarla iç içe bir dünya sunmalı. Aynı zamanda yapılan okumanın yüksek sesle olmasının dinleyici olan öğrencide okuma arzusuna bir güven yarattığından bahseder. Öğrencilerin öğretmenlerini öğretmen olarak değil halk ozanı olarak gördüklerini söyleyerek sesli okumada yüksek sesin önemine ve hitap ettiği kesime olan üslubuna vurgu yapar. Okuma Ödevi Vermek Öğrenciler kendilerini dil bilgisini yapamıyorum, kitaplarda yabancı kelimeler çok fazla, konsantre olamıyorum , anlamıyorum vb. Cümlelerle yaftalayarak kendilerine okuma eylemini gerçekleştirmemek için bahane üretirler. Kendilerini sevmedikleri ve kendilerini için bir çaba sarf etmedikleri için de gelişimden ve değişimden uzaklaşırlar. Bunun sebepleri arasında da okulda alınan notlar ve okulun onlara kattığı hisleri sayabiliriz. Okul öğrencilere kaderciliğin verdiği rahatlığı sezdirerek kendilerini tanımlamalarına sebep olan hisler ve duygular tanımlar. Bu duygular da çoğu zaman bahane üretmeye sebep olur öğrenci temel yok bende , kelime haznem zayıf gibi yakınmalarla kendi için gayret sarf etmemeye başlar. Oysaki bu bahaneler sadece okumayın sevmemekten kaynaklıdır. Öğretmenler okumayı sevmeyen var mı dediğinde sınıfta kalkan parmaklar ve öğretmen bir metin okumak istediğinde sıkılıp, bunalan yüzler de bunun ispatıdır. Oysaki bu yüzler sadece bir metnin verdiği dinleme zevkine sahip olmayan bireylerdir. Öğretmenin etkili anlatımı ve dinleyiciye zevk veren üslubu sayesinde ise bu durum değişebilir. Tabi aynı zamanda okunan metin de nasıl okunduğu kadar önemlidir. Düşündürücü, okuma zevki veren ve okuyucuyu, dinleyiciyi diri tutan satırları kişilere sunmak okuma zevkini ve dinleme zevkini de aynı oranda etkileyecektir. Öğretmen bu dinleme zevkini ve kitapların şahane dünyasını öğrenciye sunduktan sonra öğrenci artık bir süre sonra kitabı öğretmenin sesinden değil iç sesinden dinlemeyi tercih ederek onunla baş başa kalmak isteyecektir. Yani öğretmen öğrencileri kitaplarla barıştırmak için yalnızca bir aracıdır fakat mühim bir aracıdır. Öğretmenin bu tavırları sonucunda okuduğunu anlayamama bahanesine girenler de bunun ne kadar yersiz ve asılsız bir bahane olduğunu kavrayacaktır. Öğretmenin metni dinleyici olan öğrencilere sunduğu vakit ise zamanın hızla akıp geçmesi dinleme zevkine dalmış öğrencilerin okumak için vakit yok yakınmalarını da çürütür nitelikte olacaktır. Okumaya vakit olmaması konusuna günlük ve toplumsal işlerimizin vaktimizi çaldığını bahane gösteririz oysaki günlük ve toplumsal işlerimizin okumamızın vaktini çaldığını hiç fark etmeyiz. Mesele okumaya vakit bulup bulamamak değil okur olma zevkini tadıp tadamamaktadır. Okumak zevkini tadabilmek için de karşılık beklemeden okuma yapmaktan geçer okuma üzerine ödevlendirme , sorular sorma, okunana bir şeyler ekleme ve çıkarma olmadan salt ve karşılıksız bir okuma ancak bu zevki tattırabilir. Yüksek sesle okuma dışında okunanı anlatma ve onların zihinlerindeki boşlukları doldurarak bilgisizliğin hat safhada olduğu kıyılar özenle işlenmelidir. Bazen okunan kahraman bazen yazar bazense yazarın kahramanı yaratmasına sebep olan unsurlar anlatılarak dinleyicinin dinleme iştahı kabartılmalıdır. Yazar öğretmen bu okumaları yaparken yetişecek bir müfredat bulunmasına da vurgu yapar ayrıca öğretmenin okuduğu kitapların öğrenciler tarafından neden bu kadar hızlı okunduğuna ve ilgi çektiğine de müfredatta olmamasını gerekçe gösterir. Buradan da anlarız ki zorunluluk ve baskı bulunmadığında öğrenciler okumayı sevebilmektedir. Burada da en büyük iş öğretmene düşer onlara bunu gösterecek ve aşılayacak olan eğitimcilerdir. Okuduğunu anlayamama tezi de bu şekilde çürütülebilir. Yani iyi bir edebiyat eğitimi ve metnin çekici kılınması yönünde uygulanan strateji öğrenciyi anlayamama bahanesinden kurtaracaktır. Gençlere okunacak bir eser verip bunu tartışmalarını veya üzerine bir şeyler yapmalarını beklemek faydalı gibi görünse de amaç eserin kendisi olmalıdır. El Alem Ne Okur? Ya Da Okurun Zamanaşımına Uğramayan Hakları 1.Okumama Hakkı Okurların çoğu kendilerine okumamak gibi bir hak tanırlar. Fevkale kütüphaneleri olan insanlar bile sıkı sıkıya bir okuma alışkanlığına sahip olmayabilir. Ya ihtiyaç duymazlar ya da başka meşguliyetleri vardır. Kısacası bu o insanların okumayı sevmemelerinden kaynaklanır. Yazar eğitme görevinde ise şöyle bir durumdan bahseder; çocuklara okumayı öğreterek ve onları edebiyata alıştırarak kitaplara ihtiyaçları olup olmadıklarına serbestçe karar vermeleri için gerekli araçları sunmaktan ibaret olduğunu söyler. 2.Sayfa Atlama Hakkı Abisinden ödünç aldığı Savaş Ve Barış romanının akıcı kurgusundan ve kahramanın ne yaptığını merak ettiği bölümler dolayısıyla kitabın dörtte üçünü atlayarak okuduğundan bahseder. Çocukların da okuma yaparken sıkıldıkları ve ilgilenmedikleri bölümleri atlayarak okumalarını kitabı bırakmamalarını tavsiye eder. 3. Bir Kitabı Bitirmeme Hakkı Okumaya başladığımız kitabı anlamadığımızda, bize ağır geldiğinde vb. Bir sürü şey olduğunda ona tekrar dönmek üzere kitaplığımıza bırakabiliriz der yazar. Burada da olgunluk kavramının devreye girdiğinden belli bir yaşa gelmeden bazı kitapları ve okumaları yapamayacağımızdan bahseder. 4.Tekrar Okuma Hakkı Bir defasında bizi reddeden bir kitabı, okuma hazzını tekrar yaşatan bir kitabı, sayfalarını bu sefer atlamadan okuyacağımız bir kitabı tekrar tekrar okuyabiliriz. 5.Canının İstediğini Okuma Hakkı Öğrenciye istediği kitabı okuma hakkı verilerek kendi zihnindeki ve ona hitap eden yazınları bulmasına olanak tanınmalıdır. Böylece kendine göre iyi ve kötü yazın ayırdını yapacaktır. 6.Bovarizm Hakkı ( Metinlerden Bulaşan Bir Hastalık) Yazar bunu duyularımızın ani ve kesin tatmini olarak tanımlar. Kitaptan etkilenmemiz ve kendimizle kıyaslamamız bazen kendimizi kahramanlarla bile kıyaslayarak küçük gördüğümüzden bahseder. Geçici olarak gündeliği romantize etme halidir. 7.Canının İstediği Yerde Okuma Hakkı Herkesin okumasını istediği yerde yapabileceğinden ve buna kısıtlama getirilmesi durumunda okuma zevkinin okurdan alınamayacağından okurun bir yolunu bulup yine bu eylemi gerçekleştireceğine dair kısa bir kurgudan bahseder. 8.Çöplenme Hakkı Kitaplıktaki herhangi bir kitabı alıp herhangi bir yerini açıp o sayfadaki kurguya aniden dahil olmaktır. 9.Yüksek Sesle Okuma Hakkı Yüksek sesle okuma hakkının ebeveynler aracılığıyla gerçekleşmese de , okulda sessiz okuma yapılsa da bireylerin bu baskılar dolayısıyla da merak duyup yüksek sesle okumayı deneyimlemek istemesinden bahseder. Deneyimleyen okurların ise yüksek sesle okumanın kendilerine kattıklarından bahseder. 10.Susma Hakkı Okurun okudukları üzerine susma hakkı olduğundan büyüklerinin de bu hakkı ona hep tanıdığından yani okumaları üzerine onu soru yağmuruna tutmadıklarından bahsederek satırlarını onlara armağan eder. Kitabın Dili Ve Üslubu Okurla sohbet eder biçimde yazılmıştır. Çok sade ve yalın bir üsluptan bahsedemesek de çok fazla mecazlı söyleyiş , atasözü ve deyimler, betimlemeler kullanılmış da diyemeyiz ikisinin de ortasında bulunan bir kitaptır. Bazen kurgusal olaylara yer verildiği için de öyküleyici anlatımı görmek mümkündür. Bazense bilgilendrici, tartışmacı ve sohbet eder bir üslup hakimdir. Noktalama işaretleri bakımından değerlendirildiğinde çok sık kullanıldığı söylenebilir. Bazı kelimelerde italik yazı biçiminin tercih edilmesi okurun dikkatini diri tutmak ve ilgi çekmesi açısından yine önemlidir. Ara sözlere yer verilmiştir örneğin; Kendisini ciddiye alan her hak sıralamasında olduğu gibi, okuma konusundaki haklar da önce onları kullanmama hakkından -yani okumama hakkından- başlamalıdır. (syf.127) Yazar sık sık metinde kendini belli ederek parantez içinde fikirlerine yer verir örneğin ; Kısaca, bütün kitaplarda süzülen, yabancı eserlerde pasaportsuz gezinen ( özellikle yabancılarda: o İngilizler , o İtalyanlar, o Ruslar , o Amerikalılar, ‘müfredattan’ uzak durma ustasıdırlar.) (syf.116) Yabancı yazarlar ve eserlerin sık sık geçmesi sebebiyle yer yer yabancı kelimelere de yer verilmiştir diyebiliriz. Bu bakımdan Türkçenin zenginliğini ve güzelliğini ne tamamen başarıyla yansıtır ne de bundan tamamen mahrumdur. Kitabın çevirmeni ise Mustafa Kandemir’dir. Oldukça başarılı bir çeviri faaliyeti gerçekleştirmiştir. Yazarın oluşturduğu o sohbet ve kurgu havasını okur birebir sezecektir. Kaynakçanın Değerlendirilmesi Kitapta kaynakça bulunmamaktadır. Biçimsel Değerlendirme Kitabın kapak resmi Gustave Dore’un Don Quijote için yaptığı bir illüstrasyondur. İlgi çekici ve yorumlanmaya açık bir kapak resmine sahiptir. Kapak tasarımı ise Semih Sökmene aittir. 4 ana bölümü vardır son bölüm ise 10 alt başlığa sahiptir. Her bölümün adı içeriği ile örtüşür şekilde seçilmiştir. Kitap içinde herhangi bir resimlendirme, tablo, grafik bulunmaması yönü de eksikliklerinden sayılabilir. Kim Niye Okumalı Ve Kaç Yaş İçin Uygun? 15+ yaş için uygun olduğunu düşünüyorum. Biraz bilgilendirici ve kişisel gelişim kitabı kategorisinde yer alabilir. Yazarın düşüncelerini aktarması , kitaptaki sohbet havası ve kurgusallıklar nedeniyle küçük yaşlara çok hitap ettiği söylenemez. Eğitimciler, ebeveynler , okurlar, okumaya hazırlananlar , kitaplar üzerine düşünenler vb. Daha birçok konuda kitaplara ve okumaya dair bir kaynak arayanların cevaplarını bulabileceği ve kendilerine fayda sağlayabileceği bir kitaptır. Ayrıca her okur haklarını bilmeli haklarını bilmek isteyen okurlar da muhakkak okumalı.
Roman Gibi
Roman GibiDaniel Pennac · Metis Yayınları · 2021738 okunma
·
421 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.