Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yahudi mirası dünyayı değiştirecekti. Bu halkın kökleri Arabistan'ın göçebe Sami halkları arasında aranmalıdır ama haklarında kesin olarak bilinen fazla bir şey yoktur. Muhtemelen tarih öncesi dönemlerde ataları olan muhtelif halklar Bereketli Hilal'e girmeye çalışıyorlardı. Geleneksel Yahudi tarihinin başlangıcı İbrahim, İshak ve Yakup'un İncil'deki anlatımlarında var olan eski ataların çağıdır. Bu dev gibi efsanevi adamların kökenlerini oluşturan kişiler gerçekten var olmuş olabilir. Eğer öyle ise, Eski Ahit'ten öğrendiğimiz gibi Ur kentinin sona ermesini izleyen karışıklık döneminde, yani MÖ yaklaşık 1800 yıllarında İbrahim'in Kenan diyarına gelmiş olması mümkün görünmektedir. Her ne kadar onun soyundan gelenler sonunda "İbraniler" olarak bilinecekse de, bu "gezginci" anlamına gelen bir kelimeye karşılık gelmektedir ve MÖ 14. veya 13. yüzyıllardan önce Mısır yazılarında ve yazıtlarında görülmez. Bu tarih Kenan ülkesindeki ilk yerleşimlerinden çok uzun zaman sonrasıdır. Muhtemelen o dönemde ilgilendiğimiz kabileye verilecek en uygun isimdir, "Yahudi" adı ise daha sonraki bir çağ için ayrılmalıdır. İncil, İbrahim'in halkını ilk olarak çobanlardan oluşan, kuyular ve otlaklar konusunda komşularıyla didişen, hâlâ tehlikede olan, kuraklık ve açlık baskısı nedeniyle Yakındoğu'dan itilebilecek kabileler olarak gösterir. Yüzyıllar boyunca birçok benzer kabileden ayırt edilemez olmalıdırlar. Aralarından bir grup, İncil'de Yakup'un ailesi olarak bilinen bir kabile, belki de MÖ 17. yüzyılda Mısır'a gitti. Hikâye devam ettikçe Yakup'un büyük oğlu Yusuf'un firavunun hizmetinde yükseldiğini görüyoruz. Burada Mısır kayıtlarından yardım isteyebiliriz; belki de Hyksosların hâkimiyet döneminde böyle bir kraliyet hizmetkârı vardır ve geniş çaplı karşıklıklar Mısır bürokrasisinde bir yabancının normalde pek muhtemel olmayan şekilde öne çıkmasına yol açmış olabilir. Maalesef bunu teyit veya reddedecek bir delilimiz yok. Sadece gelenekler var, tıpkı MÖ 1200 yıllarına kadar İbrani tarihindeki her şeyin sadece geleneğe dayanması gibi. Bunları ihtiva eden Eski Ahit kitapları halihazırdaki biçimlerini MÖ 7. yüzyılda aldılar ki bu muhtemelen Yusuf'un hikâyesinin sekiz yüz yıl sonrasına denk düşmektedir. Bunun içerisinde daha eskilere ait unsurları tespit edebilmek de mümkündür. Şayet daha sonraki birçok olayın kökü bu küçük ve kolayca tanımlanamayan halkın kendine has dini bakışında yatıyor olmasaydı bunların hiçbiri Yahudiler ve bilim insanlarından başkasını ilgilendirmeyebilirdi. İbraniler bildiğimiz kadarıyla, soyut tanrı kavramına ulaşan ilk halktır ve gerçekten de tanrının imajlarla temsil edilmesini yasaklamışlardır. Gene muhtemeldir ki, eski Yakındoğu'da bu çağın başka güçleri de tektanrılı dini görüşleri cazip hale getirmiş olabilir. İlk Babil İmparatorluğu'ndan sonra bölgedeki halklar ardı ardına büyük karışıklıklar ve felaketlerin önünde sürüklendikçe, yerel tanrıların korunması muhtemelen güvenilir olmaktan çıkmıştır. Akhnaton'un dine getirdiği yenilikler ve Mezopotamya'ya ait Marduk kültünün giderek artan iddiası buna bir çözüm getirme girişimi olabilir. Bununla birlikte bütünlüksel ve uzlaşmaz bir tektanrıcılığa sadece İbraniler vardılar ki, bunun temel unsurları yaklaşık MÖ 8. yüzyılda tamamlandı. En erken İbrani dini muhtemelen çok tanrılı fakat diğer Sami halklarda olduğu gibi inanılan birçok tanrı arasında sadece birine, kendilerine ait olana tapınma şeklinde olabilir. Bunun bir sonraki aşaması, (Yakup'un kabilesine verilen isim olan) İsrail halkının sadece kabile tanrısı olan Yahweh'e bağlılık göstermesi fikriydi ki, bu daha sonra dünyada Yehova olarak bilinecekti. Yehova kıskanç bir tanrıydı, onları vaat edilmiş topraklara getirmek üzere halkı ile bir antlaşma yapmıştı ve burası İbrahim'i Ur'dan çıkarıp getirdiği Kenan ülkesinden başka bir yer değildi. Antlaşma bir ana fikirdi. İsrail, bir şey yaptığı takdirde, arkasından arzu edilen bir şeyin geleceğine söz veriyordu.
Sayfa 100 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.