Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hristiyanlık yani Christianity kısa sürede İsa'ya verilen ve mesh edilen anlamına gelen Christ'ten türemiş bir kelimedir. Bununla birlikte İsa kısa sürede gentile arasında da vaaz edilmekteydi. Bu karar MS 49 yılında Kudüs'te onun takipçileri tarafından toplanan bir Hristiyanlar (bu kelime söz konusu tarihte takipçileri tarafından kullanılmaya başlanmıştı) konseyinde alınmıştı. Ayrıca, onu kişisel olarak tanıyanlar (kardeşi James ile takipçisi Peter de onların arasındaydı) arasında Hellenleşmiş Tarsuslu bir Yahudi olan ve daha sonraları Aziz Paul (St. Paul) olarak tanınacak olan Saul bulunmaktaydı. Paul, İsa'dan sonra Hristiyanlık tarihindeki en önemli kişidir. Çok sayıda gentile zaten bu yeni öğretiyle ilgileniyordu, fakat dünya dinleri arasındaki en başarılı din olan Hristiyanlığı ilk ortaya çıktığı dönemde koruyan Yahudi kabuğundan kurtaranlar, Paul'ün misyonerlik çalışması ile Kudüs Konseyi'nin gentilelerden Yahudi kanunlarını terk etmelerini istemesidir. Bu, Yahudi dininin tüm katılığını reddederek sünnet ve orucu terk etmeleri yolundaki kararıdır. Her ne kadar İsa bildiğimiz kadarıyla hiçbir zaman öğretisinde kanunların ve peygamberlerin entelektüel dünyasının ötesine geçmemiş ve kendi dini usullerini uygulama konusunda titizlik göstermişse de, Hristiyanlık artık Yahudi toplumunun dışına çıkmaya ve Paul aracılığıyla kendisini Yahudilerin fikri dünyasından ayırmaya başlamıştı. Yunanca konuşan ve eğitimli bir kişi olan Paul, her halükârda İsa'nın mesajını Yunancaya çevirmiş ve bu süreçte Hristiyanlığı Yunan felsefesinin diline ve fikirlerine yaklaştırmıştı. Ruh ve vücut arasındaki fark ve görünen maddi dünya ile gözle görülmeyen ruhani dünya arasındaki bağlarla ilgili Yunan fikirlerini, mesajını vaaz ederken kullanmıştı. Tanrı olan bir Isa, vaaz ederek ortodoks Yahudileri kızdırmıştı, çünkü böyle bir fikir asla Yahudilik içinde yer bulamazdı. Paul'ün Hristiyanlığın gerçek kurucusu olduğu tartışılabilir. Kesin olansa, Hristiyan kilisesine ait teolojinin kökünün, Paul'ün İsa'nın öğretilerine getirdiği yorumlara dayandığıydı. Burada sadece, onun barış içindeki bir dünyanın sunduğu fırsatı kullandığını, insanların kolayca ve güvenle seyahat edebildiği bir yönetim ve kanun çerçevesiyle korunduğunu, Hristiyanlığı büyük genişleme kariyerine hazırlamak için kullandığı yaygın Yunan dilinin iletişimi kolaylaştırdığı bir dünyada yaşadığını kaydedebiliriz. Hristiyanların kısa bir sürede Roma İmparatorluğu'nun tanrı tarafından hakikatin yayılmasını mümkün kılmak için yaratıldığını düşünmeleri şaşırtıcı değildir: Bazıları onun Hristiyanlığı ilerletmek için ilahi bir amacı olduğunu düşündüler. Bazıları ise zaman geçtikçe daha fesat düşünmeye başladı: İşin sonunda İsa'yı öldürenler Romalılar değil Yahudilerdi. Paul hakkında son duyduğumuz şey onun Kudüs'teki Yahudi liderler tarafından tapınakta fesat çıkarıp hürmetsizlikle suçlandığı zaman, bir Roma yurttaşı olarak haklarını kullanarak Caesarea'daki valinin hükmü için Roma'daki imparatora başvuru yapmasıdır. Mahkemeyi beklemek üzere başkente doğru yola çıktı. Bundan sonra başına ne geldiğini bilmiyoruz, ancak erken dönem Hristiyan anlatılarına göre MS 67 yılında Roma'da şehit edildi. Şayet durum buysa, öldüğünde çoktan tarihi değiştirmişti.
Sayfa 149 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.