Kitap kısa olmakla birlikte zevk, sefa, gösteriş, sahte mutluluk ve sahte haranlıklarla dolu yaşama alışmış bir kadının yalnız kaldığında ve yaşlandığında nasıl da yitip gittiğini ve sahte olan hiçbir şeyin de hatırlanmayacağını anlatıyordu. Öyle ki ana karakterimiz sürgün edildiği yerde önce insanlarla vakit geçirip doğanın tadını çıkarsa dahi bu denli bir özveriye ve yalnızlığa alışmamış ruhu bu şekilde de huzur bulmadı. Gerçek sevgiyi hiçbir zaman tatmamış ruhu da anlık tatminlerden öteye gitmeyen başka çıkarlar sebebiyle verilen ilgiye açlığını yenemedi. Sonu ise yine bu sebepten bu ilgiyi istemesinden ileri geldi ve ölümü dahi o ilgiyi uyandıramadı. Esasen ana karakterimiz bu çöküşün çok öncesinde bir ahlaki çöküş yaşamış, bu çöküş sadece bunun bir sonucu olmuş. Kitap kısa olması sebebiyle bir çırpıda okunuyor, dil akıcı işliyor.