Sigmund Freud'un "Ödip (Oidipus) Kompleksi"ne adını veren hikâyedir bu. Bir kehanetin kurbanı olarak, terk edilen Oidipus, ne yaparsa yapsın kehanetten kaçamaz. Çevirmen Bedrettin Tuncel'in kitabın başındaki bilgilendirmede belirttiğine göre bir tiyatro oyunu (tragedya) olarak, MÖ 430'da Atina'da sergilenen oyunu izleyenlerin ne hissettiği bilinmese de günümüz okuruna hem Yunan mitolojisinin tadı hem de okumanın hazzını yaşatıyor. Tuncel'in bilgilendirmesindeki nahif cümleler de insan nezaketinin örneği olarak kayıtlara geçmiş.