_Önerme (Görüş, düşünce, fikir)_
_Mantıkta, doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir ifadelere denir. En az iki terimden oluşan, içinde en az bir yargı ve bir doğruluk değeri taşıyan cümlelerdir. Soru ve emir tümceleri önerme olamaz çünkü bir soru ve emir doğruluk ifade etmez. Önermeler bir yargı bildirmelidir.
_Önerme Türleri_
_1- Nitelik bakımından: Olumlu ve Olumsuz.
_2- Nicelik bakımından: Tümel, Tekil ve Tikel. Tümel: Konu hakkında her şeyi kapsayan; “her insan canlıdır” Tekil Tek bir kişiyi veya parçayı ilgilendiren. Onur akıllıdır. Tikel : Bazılarıyla ilgili. Bazı öğrenciler çalışkandır.
_Her nesne ve olay tekildir. Bundan ötürü tüm öbür nesne ve olaylardan ayrılır. Ama her tekil nesne ve olay, aynı zamanda, öbür nesne ve olaylarla ortak yanlar da taşır. Bu ortak yanlar, bir grup nesne ve olaya özgüyse tikel, tüm nesne ve olaylara özgüyse tümeldir. Demek ki bir tür özellikleriyle tekil olan, başka bir tür özellikleriyle tikel, ve daha başka özellikleriyle de tümeldir. Demek ki tekil, belli koşullarda tikel ve tümel durumuna dönüşebilir.
_3- Yapıları bakımından: Basit(Kategorik) ve Bileşik. Tek yargı bildiren önermeye basit; birden fazla yargı bildiren ve bağlaçlarla bağlanan önermelere, bileşik önerme denir. Karmaşık önermeler : Bazı durumlarda özne ve yüklem açıklamalı verilmiştir. Bunlara, karmaşık önermeler de denir. Karmaşık önermeler, basit önermeler içerisinde değerlendirilirler. Mesela “Uzay, fethedilmiştir.” basit bir önermedir. “Tarih boyunca insanların ilgisini çeken uzay, meraklı insanlar tarafından fethedilmiştir.” cümlesi de basit bir önermedir; fakat aynı zamanda karmaşık önermedir de
_4- Kiplik bakımından: Yalın, Zorunlu ve Mümlün
_Kiplik, bir yargı üzerine verilen yargıdır. Kipli önermeler tek bir önerme gibi görünürler; fakat iç içe geçmiş iki önermeden oluşurlar. Kiplik, bir önermenin gösterdiği şeyin, yalın, zorunlu ve mümkün olup olmaması durumunun araştırılmasıdır.
_Assertorik - Yalın Önerme(iddia): Bir yargının öyle olduğunu öne sürme kipidir. Ancak apodiktik kipten farkı bu yargıyı zorunlu olarak doğru yapacak bir içeriğinin olmamasıdır. Ne zorunluluk ne de ihtimal iddiası vardır. Bir olguya, gerçeğe bağlı olmalarıyla diğer ikisinden ayrılırlar.
_Apodiktik - Zorunlu Önerme(kanıtlanmış): Başka türlü olması olanaklı olmayan, kesin önermelerdir. Doğru önermelerdir. Üçgen, üç köşelidir.
_Problematik - Mümkün Önerme(sorunlu): İhtimal, olasılık, imkan kipi de denir. Mümkün önermelerin doğruluğu, birtakım koşullara bağlıdır. Bir şeyin doğru olabileceğini öne süren önerme kipidir. Problematik önermeler çelişmezlik yasasına ters düşmedikçe muhtemel olarak nitelendirilebilirler.
__Not : Problematik kip keyfidir, özgür bir seçime işaret eder. Assertorik kip bir iddianın doğru veya yanlış olduğunun kabulüdür. Apodiktik kip akıldan ayrıştırılamayacak bir ifade içerir. Problematik önermelerde ihtimal, assertorik önermelerde gözlem varken, apodiktik önermeler analitiktir; yani doğruluğunu kendi içinde taşır. “2+2=4” veya “Üçgenin üç kenarı vardır” önermeleri dış dünyaya bakmaya gerek kalmadan doğruluğunu önermenin içinde taşır.
_Apagoji : Herhangi bir önermenin doğruluğunu kanıtlamak için karşıt önermenin saçmalığını göstermeye dayanan çıkarım şekli.
_Kant, Aristoteles’ten ilham alarak mantık anlayışı ve mantık kategorileri(Nitelik, nicelik, ilişki, kiplik) içinde bir kiplik kategorisi ve bunda üç adet önerme kipi(yargı kipi) olduğunu söyler. Bunlar problematik, assertorik ve apodiktik kiplerdir. Ona göre tüm yargılar kipe sahiptir. Kip ise diğer kategorilerden daha garip bir kategoridir ve içeriğe katkı sunmayan bir fonksiyondadır. Lakin kurulan alakanın düşünmenin geneline nazaran değerini belirler.
___
_Totoloji (hepdoğru - eşsöz):
_Bileşik önermenin kendini oluşturan önermelerin her değeri için daima doğru sonuç vermesi durumu. Eski Yunanca’da "aynı şeyleri söylemek" anlamında. Adam gibi adam. Ama bu tanımlar kendi başlarına yeni bilgi vermez. Onur, adam gibi adamdır, totolojidir. Açıklama için getirilen bilginin aslında söz konusu olan düşüncenin bir tekrârı olması. Mantıkta öznesiyle yüklemi aynı içeriğe sahip olan önerme. Totoloji; psikoloji, mantık, felsefe ve mantık terimi olarak bütün yorumlamaları doğru olan önermedir. Doğruluk değeri daima 1 olan bileşik önerme manasında bu alanlarda kullanılmaktadır. Daima yanlış olması halinde bileşik önermeye çelişki denilmektedir. Aynı şeyleri türlü şekillerde tekrarlamak olan davranış şekli de totoloji olarak belirtilmektedir. Klasik mantıkta tutarsız olmadığı sürece reddedilemeyecek kadar açık olan bir ifade manasını taşımaktadır. Totoloji, mantık önermelerinin doğruluğunu ispat etmek amacı ile kullanılmaktadır.
***************
_Çatışkı - Antinomi (Yunanca: karşı yasa):
_İki yasanın birbirleriyle uyuşmazlığıdır. Çelişik iki önermenin oluşturduğu dizge, iki düşünce, iki kavram arasındaki karşıtlık.
_Çatışkıların, mantıksal akıl yürütmenin sınırlarına önem vermediği de tartışılabilir. Çünkü bir (varsayımsal) sınırlama olduğu sonucu çatışkıdan mantıksal akıl yürütme ile çıkarılır; dolayısıyla mantıksal akıl yürütmenin geçerliliği konusundaki herhangi bir sınırlama , mantıksal akıl yürütmenin sınırları olduğu konusundaki sonucun geçerliliğine de bir sınırlama getirir. Kısacası çatışkıların sonucunda ortaya çıkan mantıksal akıl yürütmenin geçerliliği konusu yalnızca o çatışkı için bağlayıcıdır ve mantık alanının genelini bağlamaz. Çatışkıları mantıksal alanın içindeki düzensizlikler olarak görebiliriz. Bu düzensizlikler kendileri içinde izole olup alanın geneli üzerinde etkisi yoktur. Dolayısıyla da çatışkıların bu süreksizlik olarak beliren konumu klasik mantığın "ex falso quodlibet" (yanlıştan ehven çıkar) yasası ile uyuşmazlık içinde olmalarına neden olur.
_Kant felsefesinde bu terim özel bir önem kazanmıştır. Kant çatışkı terimini duyusal algı evrenine ya da deneysel (fenomenal) evrene özgü aklın kategori ve kriterlerini, saf düşünce evrenine uygulamanın akla yatkın olduğu kadar da çelişkili olan sonuçlarını tanımlamak için kullanır. Kant'ın epistemolojik çalışması, deneyin olanaklılık koşullarının belirlenmesi üzerine kuruludur. Dolayısıyla da aklın olanaklı deney alanı ötesinde ortaya bir bilgi koymak mümkün olmadığı tezinden hareketle, Kant, bu terimi öne sürer ve bu alana ilişkin önermelerin kaçınılmaz olarak aporik/çatışkılı olduğunu belirtir. Bu tanımlamalar Kant’ın bilimsel ve felsefi araştırmanın sınırlarını belirlemek için oluşturduğu eleştirel çalışmaların bir parçasıdır. Kant her ne kadar karşı-tezi savunanlar tarafından gerçek olduğu tasarlansa da ya da eleştirel bir aydınlamadan geçmeden akla gerçek gibi görünse de hiçbir durumda çelişkinin gerçek olmadığını söyleyerek bu çelişkileri çözdüğünü savunmuştur. Kant'a göre sorun, fenomenler ve numenler dünyasının birbirleri ile karıştırılmasından ortaya çıkmaktadır. Kendinde şeyler olarak numenler akılsal kavrayışın ötesindedir ve aslında akılcı bir kozmoloji olası değildir.
_Birbiriyle bağlantılı ikisi matematiksel ikisi fiziksel olan ve saf mantığın deneysel sonuçlarla çeliştiği dört çatışkı tanımlanır:
1_ Uzay ve zamanda evrenin sınırlanması, (Evren sınırlıdır- Evren sınırsızdır)
2_ Bütünün bölünmez atomlardan oluştuğu teorisi (Bütün bölünmez atomlardan ibarettir – Bütün sonsuza kadar bölünebilir).
3_ Evrensel nedensellik ilkesi ile ilişkili olan bağımsızlık sorunu (Her şey evrensellik nedensellik ilkesine gore birbiri ile bağıntılıdır – Hiçbir şey birbiri ile bağıntılı değildir).
4_ Evrensel bir varlığın varoluşu (Evrenin oluşunda bir evrensel varlık vardır – Evrenin oluşunda bir evrensel varlık yoktur).
********************
_Konsept – Kavram_
_Anlayış, görüş, fikir, tarz, düzen demek.
_Konsept, bir nesne veya düşüncenin zihindeki soyut tasarımıdır. Benzer özellikleri olan aynı cinsten bütün şeyleri kapsayan genel fikir.
Kavramlar, soyuttur ve gerçek dünyada yoktur. Sanat eserlerinde de bir konsept bulunur. Bu, eserin bütününde etkisi hissedilen temel prensip olarak tanımlanabilir. Mekanlar için Modern, klasik veya etnik konsept çeşitleri vardır bu konsept mekanın tarzını oluşturur.
_Kavram yanılgıları ise daha çok kişisel deneyimler sonucu oluşmuş, bilimsel gerçeklere aykırı, anlamlı öğrenmeyi engelleyici bilgilerdir. _Kavramlar dille ifade edilirse buna terim adı verilir. Eğer bir kavram bir sınıfın tümüne işaret ediyorsa tümel, sadece bir elemanına işaret ediyorsa tekil kavram adı verilir. Kavram bir cisme veya varlığa işaret ediyorsa somuttur. Ancak kavram bir oluş tarzını ifade ediyorsa soyuttur.
_Kavramcılık: Zihnin meydana getirdiği tasavvurlardır, zihnî varlıklardır.
_Kavramlaştırma: Nesnelerin, olguların ve durumların ortak özelliklerini genel bir tasavvur altında toplayıp kapsayıcı olarak tanımlamak.
___
_Duygu - Duyum - Algı_
_Duygu: Bir şeyin insanın iç dünyâsında uyandırdığı etki.
_Duyum: Duyma, hissetme. Herhangi bir uyarı sonucunda bir duyu organının faâliyetiyle vücûda gelen psiko-fizyolojik olay.
_Duyumsamak: Duyular aracılığıyla algılamak, hissetmek, sezmek.
_Duygudaşlık - Empati: Başkalarının duygularını anlama, paylaşma, birlikte duygulanma, bir kimsenin kendisini başkasının yerine koyabilme yeteneği
_İzlenim: Gözlem, görüş, etki, duyum
_İzlenim > Duyum > Algı
_Algı: Çevredeki uyarıcılara anlam verilmesidir. Duyumsal bilgilenme.
_Algıda seçicilik: Organizmanın, dikkatini birçok uyarıcı içinden belli uyarıcılar üzerinde yoğunlaştırmasıdır.
_Algıda değişmezlik: Farklı durumlarda farklı şekillerde görülen nesnelerin, önceki öğrenme ve deneyimlerin etkisiyle gerçekte olduğu gibi algılanmasıdır. Dikkat, güdü ve ihtiyaçlar, geçmiş yaşantılar, ortam, psikolojik durum vs. algılamayı etkiler. Beyaz önlüklü birinin hastanede doktor, okulda öğretmen, lokantada garson olarak algılanmasını etkileyen faktör ortamdır.
_Derinlik algısı: Gerçekte üç boyutlu olan varlıklar, gözün ağ tabakasına iki boyutlu düşer. Ancak yine üç boyutlu algılanır. Paralel uzantıların kesişen noktalarının uzakta algılanması doğrusal perspektif dediğimiz derinlik ipucundan yararlanılarak gerçekleşmektedir. Tren raylarının giderek daralıyormuş gibi görülmesi derinlik algısına bir örnektir.
_Uzay zaman algısı: Varlıkların birbirine göre uzaklığı uzay algısını, değişen sürenin göreli algısı da zaman algısını ortaya koyar.
_Algı Yanılmaları: İlüzyon, halüsinasyon. Bireyler, iç veya dış çevreden gelen uyarıcıları farklı şekillerde algılarlar.
_Sezgi: Bilginin, duyuların, düşünce, akıl ve akıl yürütmelerin yardımı olmaksızın ve hiçbir delîle ihtiyaç duyulmadan birdenbire şüphe ve tereddüde yer verilmeyecek şekilde elde edilmesi.
_Sezgicilik: Doğru ve kesin bilginin ancak sezgi yoluyle elde edilebileceğini kabul eden görüş
_Duyum – Algı farkı_
_Duyum: İç veya dış dünyadan gelen uyarımların beyne ulaşmasıdır. Algı ise beyne ulaşan bu duyumlara anlam verilmesi, onların tanınması demektir. Örneğin dildeki uyarılma duyum, dildeki bu uyarılmanın naneli şeker olduğunu anlamamız ise algıdır.
_Duyum, uyaranın ilk olarak tespitini; algı ise hissettiklerimizin yorumlanmasını içerir.
_Duyum nörofizyolojik bir olayken, algı psikolojik ve bilişsel bir olaydır.
_Duyumlar nesnel bir olay iken, algı (her bireyin yaşantısı ve deneyimleri birbirinden farklı olduğu için) öznel bir olaydır. Örneğin, gece yolda yürürken yerde görülen bir ip parçasını herkes aynı şekilde duyumsar ama kimi insan onu ip olarak algılarken kimisi de yılan olarak algılayabilir.
_Her duyum algı ile sonuçlanmayabilir çünkü organizmaya bir anda birden çok uyarıcı gelmektedir. Organizma bunların hepsini anlamlandırmak durumunda değildir.
_Duyu organları yoluyla iç ve dış çevreden gelen uyarıcıların alınarak sinirler yoluyla beyne ulaşmasına duyum denir. İzlenim duyumdan önce, algı duyumdan sonra gerçekleşir. Duygu teriminden titizlikle ayrılmalıdır: Duygu, bir tasarımın; duyum bir etkinin sonucudur. Örneğin sevinç bir duygu, açlık ise bir duyumdur.
************
_Kahraman_
_Kahraman; cesareti, zekası ve gücüyle, tehlikeli şeylerle mücadele eden ana karakter. Kahramanların amacı; korumak, şan ve şöhret kazanmak, iyilik yapmak vs’dir. Klasik kahramanlar genellikle yarı ilahidir ve tehlikeli durum anlarında destansı karakterlere dönüşen olağanüstü yeteneklere sahiptir.
_Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk, Türkiye'de bir milli kahraman kabul edilir ve Türk Kurtuluş Savaşı'nın yanında Çanakkale Savaşı'ndaki rolü nedeniyle "Anafartalar Kahramanı" olarak bilinir.
_Anti kahraman_
_Ahlaki açıdan kötü olan ana karakter. Olumsuz özellikleri olan başkahramanlar. Kahramansı olmayan kahramanlar. Ezik, alçak, yalancı, takıntılı hatta pislik ve ruh hastası olabiliyorlar ama yine de seviliyorlar. Anti-kahraman "kötü adam"dan farklıdır. Anti-kahraman gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırken klasik bir kahramanın dürtüleri ile hareket eder. Klasik kahramanlar gibi verilen görevleri başarı ile yerine getirirler ama bunu yaparken yöntemleri daha farklıdır.
_Anti kahramanlar : Joker, Leon, Dövüş Klübü karakteri,
_Sevginin Gücü'nün Leon anti-kahramanı kiralık bir katildir, ama kendisine hayranlık duyan 12 yaşında bir kız çocuğuna yardım eder.
_Anti-Kötü Kahraman : Antikahraman tabirinin kötü kahraman için kullanılmış halidir.
_Vigilante: Vigilanteler yasal yetkileri olmamasına rağmen düzeni korumaya çalışır. Bunu amaç edinmesinin sebebi yetkili makamların ve kanunların düzeni korumak için yetersiz kaldığını düşünmesindendi
_Trajik kahraman: Muhakeme ve eylemlerinde yaptığı hataların sonunda kaçınılmaz olarak kendi mahvına sebep olan edebi karakter
_Kadim Yunan tiyatrosunda protagonist baş aktördür; oyunun kahramanıdır. Karşısında ise mutlaka bir antagonist (anti-aktör), kahramana karşı çıkan, genellikle kötü adam vardır.
_Kendinin yapamadığı, akıl erdiremediği doğadaki olayların çok daha güçlü birileri tarafıdan yapılmış olması gereğine inanmaya başlayan, bu inanca sığınan insan, mitleri (efsaneleri) üretmeye başlamış. Mitoloji böylece doğmuş (Mythos: Masal, hikâye + Logos: Söz). Kutsal öykülerle, yaratılışı, olup bitmiş olayları, fakat aynı zamanda doğa üstü olayları, mucizeleri gerçekmiş gibi kabul edip aktarmış. Böylece doğmuş tanrılar – tanrıçalar, yarı tanrı – yarı insanlar. Kimilerini kahraman yapmışlar, karşılarına da hasımlarını koymuşlar.
_Yunan mitolojisinde 12 büyük tanrı-tanrıça var, hep kahramandır bunlar. Tanrılar – tanrıçaların insanlarla birleşmelerinden yarı tanrı/yarı insanlar çıkıyor mu ortaya! Bunlara da kahramanlık hikâyeleri uydurup yapıştırmak gerek oluyor elbette. Nasıl olacak bu? Karşılarına birer düşman – hasım bulmak lazım ki kahramanlık mertebesne yükselsinler.
********
_Lider_
_Lider, doğuştan gelen karizması ile ya da öğrenilen teknikler ile çevresini etkileyip önderlik eden, hükmeden, yol gösteren, sürükleyen kişi. Bir yönetimin başı durumundaki söz sahibi kimse. Lider, yönetmek için sorumluluğu; sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişiye denir. Aldığı kararların ve sonuçlarının ardında durmasını bilir.
_Liderlik bilgidedir. Büyüklük ve güçte değil. Oktay sinanoğlu.
_Lider ve efendi farklı şeylerdir. Biri emrederken, diğeri yol gösterir. Rousseau
_Liderlik ve yöneticilik farklıdır. Liderler programları ve hedefleri oluştururken, yöneticiler koordinasyonun eksiksiz ilerlemesine odaklanır.
_Liderlik özellikleri:
_Gerçek bir lider, saygının duyulan değil duydurtulan bir şey olduğunu bilir. Kendi saygı görmek istiyorsa başkalarına saygı duyması gerektiğinin farkındadır. Bu nedenle gerçek liderler saygılı ve saygın kişilerdir.
_Sorumluluk almaktan hiç korkmaz.
_Lider, yanlış da yapsa arkasında durur. Gerekirse tek başına ipi göğüsler. Lider kendinden emindir. Bir duruşu vardır. Elinizi sıkarken bile lider olduğunu anlarsınız çünkü özgüven henüz tanışmada başlar.
_Başka fikirlere de daima açıktır. Yenilikten korkmaz.
_Doğru sorular sorarak olaylara farklı bakış açısı kazandırır. İşleri yönetmekle kalmaz, ilişkileri de iyi yönetir. Bir olaya tek bir bakış açısı getirmez; çok yönlü düşünür. Her yönüyle tartar ve ilgili konularda strateji geliştirir. Bu stratejilerde gökkuşağının her rengi vardır. Bu nedenle tek bir pencereden bakmaz, geniş açılardan ele alır her konuyu. açılardan ele alır her konuyu.
_Daima adildir. Taraf tutmaz ve her iki tarafı da dinler. Gerçek bir liderin pusulası doğruluktur.
_Emir vermez.
_Liderler vizyon sahibidir. Hedefleri doğrultusunda sahip oldukları vizyonu baz alırlar.
_Kriz yönetimini çok iyi başarırlar. Kriz anlarında, panik butonuna basıldığında soğukkanlı olmayı çok iyi bilirler. Mantıkları her zaman alarm halindedir bu nedenle düşüncelerinin kontrolünü de kendileri sağlarlar. Ani karar vermekten kaçınırlar; önce süzgeçlerinden geçirirler ve en doğru hamleyi yaparlar.
_Korkusuz, kararlı, cesur ve bir o kadar alçakgönüllüdür. Ben egemenliğinden çıkalı çok olmuştur önemli olan “biz” bütünlüğüdür.
_ En Önemli 10 Liderlik Özelliği: Güçlü iletişim yeteneği, Örnek bir rol modelidir, Sorumluluk almaktan korkmaz, Motivasyon, Potansiyeli keşfetmek ve açığa çıkarmak, Toleranslı davranmak, Esneklik, Hedef ve beklentileri belirlemek, Kendini doğru tanımak, Kendiniz olun.
_Liderlik türleri: Otoriter Liderlik. 2-Katılımcı Liderlik(Demokrasi- sorumluluk ekip üyelerine devredilir) 3 –Karizmatik Liderlik (Doğuştan çekiciliği olan kişilerdir)
*******
_Prolepsis – Analepsis_
_Prolepsis: Geleceğe dönüş. Muhtemel itirazları önceden sezerek cevaplandırma. İlerisini düşünerek önceden belirtme. Konuşmacının kendi argümanına itiraz ettiği ve ardından hemen cevapladığı bir konuşma şeklidir. Bunu yaparak, izleyicileri onları dile getirmeden önce olası karşı-argümanları ele alarak argümanlarını güçlendirmeyi umarlar.
_Analepsis: Geriye dönüş. Flashback veya deja vu. Anlatımın mevcut sahneyi kesip geçmiş bir zamana dönmesidir. Geçmişe dönüşler, genellikle ana hikayenin arka planını doldurmak, tutarsızlıkları engellemek ya da yeni bir hikaye akışı kazanmak için yapılır. Zaman içindeki bu gerilemeler önemlidir, çünkü anlatıya karmaşıklık ve derinlik katarlar.
__
_Olguculuk_
_Olgu: Bir gerçek; var olduğu, doğru olduğu veya gerçekleştiği kabul edilen şeydir.
_(Yeni Pozitivizm Mantıkçı Pozitivizm, Mantıkçı Deneycilik, Analitik Felsefe, Eleştirel Akılcılık vb..)
_Felsefe ve bilim, mantık işidir. Bu yüzden yeni olguculuk, bilim felsefesi ya da mantıkçı olguculuk adlarıyla da anılır.
_Doğru bilginin kaynağının, yalnızca deneysel verilerde bulunduğunu belirten bir felsefe disiplinidir. metafizik içermeyen, sadece maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır. Bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular. Felsefeyi dil çözümlemelerine indirgeyen, bilimi de dille sınırlayan idealist akım. Kant’tan gelen ‘’olaylardan başka hiç bir şeyi bilemeyiz’’ var sayımına dayanır. Yeni kantçılık, yeni gerçekçilik, yeni hegelcilik gibi bütün idealist öğretiler, az çok, zorunlu olarak olgucu bir sonuca varırlar. Olaylardan başka hiçbir şeyi bilemeyeceğimize göre, bilim de sadece olayları incelemekle yetinecek ve ‘kendiliğinde şey’in alanına el uzatmayacaktır. Felsefeyi dilbilgisi çözümlemesine indirgemek, onu yok etmek demektir. Yok edilen bir felsefeye bilim felsefesi adını vermekse yeniolgucu bulanık kafalılığın yapabileceği bir şeydir. Bundan ötürü yeniolguculuk ‘sözde bilim felsefesi’ adıyla anılır. Bu akıma göre tüm konular modern matematiğin yöntemlerine göre çözümlenebilmelidir ve tüm önermeler doğrulanabilir olmalıdır.
__
_Kurgul felsefe (Spekülatif felsefe ) :
_Deney ve gözlemlere başvurmadan yapılmaya çalışılan salt düşünsel felsefedir. Metafizik ve onun çeşitli idealist biçimleri bütünüyle kurgul felsefelerdir. Özellikle Alman idealizmi anlayışının ünlü üçlüsü Fichte, Schelling ve Hegel’in felsefeleri de Spekülatif felsefe adıyla anılmaktadır. Felsefe, çağının bilimlerinden daha hızlı gelişmesi ve çağının bilimleriyle doğrulanma imkânından yoksun bulunması yüzünden, yüzyıllar boyunca spekülatif kalmıştır. Metafiziğin doğuşu da bu yüzdendir. Nitekim, doğa bilimlerinin gelişmeye başlaması ve bilimlere karşı genel ilginin gün geçtikçe güçlenmesi metafiziği ve idealizmi çöküşe doğru itmiştir. Çağımız felsefesi tümüyle bilimselleşmiş bulunmaktadır.
___
_Taviz_
_Özveri, Fedakarlık, Ödün, Müsamaha, Ayrıcalık_
_Bir ideal uğruna, kendi yararlarından vazgeçme erdemi. Uzlaşma sağlayabilmek için haklarının, isteklerinin ya da savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına olacak şekilde vazgeçmek, karşılıklı birtakım özveride bulunmak.
_Büyürken izlediğimiz yol ve benimsediğimiz değerler bizi bugünkü halimize getirdi, biz biz yaptı. İçinde olduğumuz koşullar ve günlük hayatımız bazen bizi sevdiğimiz şeyler arasında seçim yapmaya zorlayabilir. Hatta bazen iş, benimsediğimiz bu değerlerden taviz vermeye kadar gidebilir. Ancak eskiden sahip olduğunuz değerlerin bu yeni durumlar karşısında değişmesine izin vermemelisiniz.
_Taviz vermemeniz gereken durumllar:
_1- Öz Saygınız ve Öz Disiplininiz : Biri sizi değersiz hissettiriyorsa, arkadaş ya da sevgili, kim olduğunu önemsemeden oradan uzaklaşmalısınız. Gereken şey sadece biraz cesaret. Kendinize olan öz saygınız karşınızdaki kişinin statüsünün önüne asla geçmemeli. Kimse sizden daha değerli değil. Öz saygı beraberinde öz disiplini de getiriyor. Kendinize olan saygınız, kendinize verdiğiniz sözleri tutmanızı sağlar. Beslenme düzeniniz, işiniz, çalışmalarınız, egzersizleriniz. Disiplininizden ödün verirseniz hedefinize asla ulaşamayacağınızı unutmayın.
_2- Manevi inançların bazıları küçüklüğünüzden beri sizinle gelebilir, bazıları ise sonradan edinilebilir. Sizi olduğunuz kişi yapan değerler arasında inançlar önemli bir yer tutar. Bu nedenle inandığınız şey için özür dilememelisiniz. Başkasını memnun etmeye çalışırken hiçbir zaman inançlarınızı gizleme ihtiyacı hissetmeyin. Kendiniz olmakta özgür olun. İnsanların değerlerine ve inançlarına, zararlı olmadığı takdirde, her zaman saygılı olun.
_3- Her zaman dürüst olmaya özen gösterin. Kendi doğrunuz ya da gerçeğinizden ödün vermeyin.
_4- Hayatınızda sahip olduğunuz her rolde daima istikametinizi korumaya çalışın. Sürekli değişen, farklı yollara yönelen bir insan olamazsınız. Kendinize bir yol ve hedef belirleyin. Rolünüzü kavrayın ve ona göre hareket edin. Sizi hedefinizden ya da istikametinizden alıkoyacak hiçbir duruma ve kişiye izin vermeyin.
_5- Hayatınızdaki insanlar tarafından sadık ve güvenilir bir kişi olarak anılıyorsanız muhteşem ve çok kıymetli bir hazineye sahip olduğunuzu söyleyebiliriz. Asla sevdiğiniz insanların sizden şüphe duymasına neden olacak bir şey yapmayın. Ne kadar mutsuz, ne kadar çıkmaz bir durumda da olsanız çevrenizdeki insanlara insan olduğunuzu gösterecek vasıflarınızı yansıtmaktan çekinmeyin. Sadık olmak insaniyetin getirdiği özelliklerden biri. Nazik, düşünceli, sempatik, affedici olmak dünyamızı değiştirebilecek ve güzelleştirebilecek vasıflardan bazıları.
_6- Kendinizi asla duygularınızı görmezden gelmek zorunda kalacağınız bir konuma koymayın
__
_Antropomorfizm - İnsan Biçimcilik_
_İnsanî niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesidir. Hayvanlar, cansız varlıklar, doğa güçleri, monoteist ve politeist dinlerdeki tanrılar, melekler, şeytanlar, cinler ve daha başka kavramlar da "Antropomorfizm" konusu olabilir. Eski Yunan dinlerinde antropomorfizm, Homeros ve Hesiodos'un tanrıları insan gibi anlatmasıyla başladı.
_Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” (YARATILIŞ 1:26 TCL02) Peygamber İşaya rabbi gördüğünü, O'nun tahtta oturduğunu, elbisesinin eteklerinin tapınağı doldurduğunu ifade etmektedir. (İşaya, 6/1)
_Kitâb-ı Mukaddes’te Tanrının yüz, ağız, dudak, göz, kulak, kol, bilek, parmak ve ayakları bulunur. Konuşması, görmesi, işitmesi, yazması, oturması, dinlenmesi, uyanması, yürümesi, gülmesi gibi davranışlar sergiler. Tanrı tıpkı bir çömlekçi gibi yerin toprağından insanı şekillendirir (Tekvîn, 2/7), bir bahçıvan gibi ağaç diker (Tekvîn, 2/9), günün serinliğinde bahçede dolaşır (Tekvîn, 3/8), savaşır (Çıkış, 14/14-25), duvarcı ustası gibi bir sunak yapar (Çıkış, 15/17), tufan gelince geminin kapısını kapatır (Tekvîn, 7/16)
_Tanrı Âdem'i kendi biçiminde yarattı. Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Buhari
_Yüce tanrı, yaratıkları yaratma işini bitirince, sırt üstü uzandı. O sırada bir ayağını öbür ayağının üstüne koymuştu. Bunun benzerini yapmak hiç kimseye uygun değildir. Müslim
_İslamda Allah kızar-öfkelenir, "öç alma" yoluna gider, yatışır, düşünür, acır (Rahim), bağışlar; "efendi (Rabb) ve "kral" (Melik) olur, evi ve "tahtı" vardır. Kıyamette "8 taşıyıcı" üzerinde gelir. (Hakka 17) "Zorba" (Cebbar), "sevecen, "(Vedûd), öfkeli (Celil)dir. Kur'anda insansı bir dil ile Muğire Oğlu Velid’e zenim (18 yaşına kadar babası bilinmediği için soysuz denmiştir.) şeklinde hakaret edilir. (Kalem 8–13 Celaleyn 2/230)
_Antropomorfizm, kelamcılar tarafından İslâm'daki Müşebbihe i'tikadî mezhebinin eşdeğeri olarak algılanmış ve bu durum putperestliğe denk olarak gösterilmiştir.
_Müşebbihe - Teşbîh: İslâm dininde Allah'ı yaratılmış olanların sıfatlarıyla anan ve kendisinin yarattıklarına benzeten i'tikat mensuplarının oluşturdukları i'tikadî mezheplerin tamamına mal olan bir tâbirdir.
_İslam toplumunda Allah inancının teşbih-tenzih tartışmaları üzerinden belirli değişimler geçirdiği, Örneğin Kur'an ve hadislerde Gökyüzünde Arş' (Koltuk)ta oturan, iki eli (Sad 75), yüzü (Bakara 115; Rahman 27), "gözler"i (Hud 37, Mü'mimun 27, Tur 48, Taha 39), karnı, bacağı gibi insani sıfatlarla tanımlanan yaratıcı inancının daha sonra kelamcılar tarafından sorgulandığı, bu kapsamda farklı görüş ve mezheplerin ortaya çıktığı görülür.
__
_Anamorfoz - Yeniden form vermek: Bir çeşit yanılsama yöntemidir. Görme duyusuyla algılanamayan, belirli bir biçime sahip değilmiş gibi görünen çizim, fotoğraf veya nesnelerin özel bir bakış açısından algılanabilir olması anlamına gelir. Görsel sanatlarda, bir resmin belirli bir noktadan bakıldığında normal, başka bir noktadan bakıldığında ise çarpık ve bozuk halde görülen bir perspektif tekniğidir. Darmadağınık bir odada belirli bir açıdan bakıldığında Atatürk fotoğrafı ortaya çıkması gibi. Anamorphic perspektifiyle ilk olarak deney yapan Leonardo da Vinci’dir. Onun 1485’te yaptığı bir göz, anamorphic çizimi ile perspektifin bu geometrisine en erken katkıda bulunanların biriydi.
_Evrensel : Dünya çapında olan ve tüm insanlığı ilgilendiren. Aynı zamanda birbirinden ayrı özellikler taşıyan şeylerin paylaştığı ortak özelliği dile getiren felsefi kavram. Örneğin, tekerlek, yemek tabağı ve halka birbirinden ayrı özellikteki nesnelerdir. Bu nesnelerde ortak olan dairesellik özeliğinin evrensel olduğu söylenebilir.
_Ahde vefa: Verdiği sözde durma. İyi niyet ilkesi. Taraf devletlerin yaptıkları antlaşmalara uyma zorunluluğu. Antlaşmalar hukuk kuralıdır. Bu kuralın bağlayıcı niteliği, iyi niyet ilkesine dayanmaktadır. Ahde vefa ilkesi, devletlerin imzaladıkları antlaşmaların kurallarını kendi iradeleri ile kabul etmiş olmaları gerçeğine dayanmaktadır. Devletler genel hukukunda "bağlayıcılık" sorunun çözülmesine büyük katkısı olmuştur. Ahde vefa ilkesi sözleşmelerin bağlayıcılığını ve geçerliliğini temsil eder. Bu ilkeye göre sözleşme tarafları sözleşmenin hükümlerine bir kanun hükmüne uyarmışçasına uyarlar. Normlar hiyerarşisinde en tepede yer alır ve devletler genel hukukunda tüm devletlerin aslında onlardan daha üst bir kuvvet olmamasına karşın sırf yaptıkları anlaşmalara riayet edecekleri düşüncesi ile ortaya çıkmış bir kuraldır.
_Masumiyet karinesi – Suçsuzluk ilkesi : Suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrini. Evrensel hukuk kurallarına göre, bir kişinin masum olduğunun kanıtlanmasına gerek yoktur; kişinin suçluluğunun kanıtlanamamış olması yeterlidir. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrini olup; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer almaktadır. Masumiyet karinesi, sanığın masum olduğunu değil suçsuz olduğunu öne sürer ve yargılama süreci kesinleşinceye kadar hiç kimse haksız yere suçlanmaz.
_Kadının beyanı esastır. Cinsel suç ve cinsel şiddet vakalarında delil yetersizliği durumunda kadının ve çocuğun beyanının esas olduğunun kabul edilerek soruşturmanın başlatılması ve ifadenin delil olarak kabul edilmesine dair ilkedir.
_Tahrik: Başkalarına, belirli yönde hareket etmeleri için, açık bir psikolojik baskı demektir. Kişiyi harekete getirici, iradesi üzerine doğrudan doğruya psikolojik etki yapmaya yönelik bir davranış anlamındadır.
_1 Yasa : Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde 216
_Suç ortaklığı : Suça azmettirme, belli bir suçun işlenmesi hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Suça azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır (TCK m.38/1).
___
_Refleks – Tepki : Dıştan gelen bir uyarı sonucunda doğan istem dışı sinir etkinliğidir. Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık ve ses gibi bir uyarıda ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Latince "yansımak" anlamına gelir. Refleks mekanizması omurilik tarafından yönetilir ve ikiye ayrılır : Doğuştan gelen refleks ve sonradan kazanılan refleks(bisikleti sürmek, Pavlov'un köpeğinin zil çalınca ağzının sulanması - Pavlov'un köpekler üzerinde yaptığı klasik koşullanma deneyleri ünlüdür; Köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Köpek buna tepki vermez. Sonradan zil çalınır ve et verilir. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin salya salgıladığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur.) Yürümek, yüzmek, bisiklete binmek, enstruman çalmak vb. refleks davranışlar olmayıp motor davranış veya beceridir. İlkel refleksler, belirli uyaranlara yanıt olarak normal bebekler tarafından sergilenen ama nörolojik olarak sağlıklı olan yetişkinler tarafından gösterilmeyen, doğuştan gelen ve merkezi sinir sistemi kaynaklı istem dışı refleks davranışlarıdır. Bebeksi refleksler de denir.
_Kibar_
_Kibar; güler yüzlü ve sevecen kimse demektir. Dilimize Arapçadan geçmiş olan kibar kelimesi ''kebir'' sözcüğünden türetilmiştir. Kebir; ulu, saygıdeğer ve itibar sahibi olmak anlamındadır.
_Kibar kişinin özellikleri: Efendi, ince ruhlu, anlayışlı, görgülü, nezaketli, narin, düşünceli, değerli, itibarlı, sevecen, güler yüzlü…
_Kibar kelimesiyle zıt anlamlı olan sözcükler : Sevimsiz, düşüncesiz, boşboğaz, patavatsız, mankafa, hırbo, kalas, kalınkafalı, dangalak, dangolik, biçimsiz, kaba, nobran, kakavan, nezaketsiz, hoyrat, haşin…
_Seçkin terimi İngiltere'de dört sınıfa ayrılır.
_1 Baronetler: Kalıtsal bir başlık altında 14. yüzyılda oluşturuldular ve 1611 yılında Kral James tarafından yeniden canlandırıldılar. ''Efendi'' olarak hitap edilirler.
_2. Şövalyeler: Başlangıçta askeri bir rütbeydi. Bu mevki giderek sivillere de verildi. Şövalye unvanı Baronetlerin aksine kalıtsal değildir.
_3. Beyefendiler: Orta Çağ'dan sonra avukat, belediye başkanı, barış adaletçileri ve yüksek subaylar silahlı hizmetlerde böyle sınıflandırıldılar.
_4. Beyler: 1413'teki Ek Tüzük tarafından ayrı başlıkla toplumsal mevki sahibi oldular.
_Toprak sahibi seçkinler, tamamen kiralık gelirle yaşayan arazi sahiplerinden oluşan tarihsel İngiliz toplumsal sınıftır. Toprak sahibi seçkinler bazılarının varlıklı olmasına rağmen soylular ve asillerin altındadır ve onlardan farklılardır. Sık sık kendi arazilerinde yönetici olarak çalışırlar.
_Kibar, İngiliz toprak sahibi seçkinler'inin en düşük rütbesine sahip bir adamdı
__
_Nöroplastisite : Beynin yeniden yapılandırılması. Beyninizde neyi en çok düşünürseniz hayatınızda onu çoğaltırsınız. _Nöroplastisite 2 yönlü hereket eder:
_1- Potansiyasyon: Sinir sistemindeki bilgi akışının artması.
_2- Depresyon: Bilgi akışının azalması
_Karbonhidratlar_
_A) Monosakkaritler_ Suda çözünürler. Fruktoz-(meyve şekeri), glikoz(üzüm şekeri), galaktoz(sütte), Kan şekeri glikozdun kendisidir. Enerjiye dönüştürülür.
_B) Disakkaritler_ En az 2 monosakkaritin birleşmesiyle. Sakaroz, maltoz, laktoz. Sakaroz (çay şekeridir- glikoz ve fruktoz karışımı) laktoz- glikoz ve galaktozdan, maltoz-2 galikozdan, malt arpa şekeridir.
_C) Polisakkaritler_ 10 ve daha fazla mono ve disakkaritten oluşan polimerlerdir. Suda çözülmezler. Nişasta-Bitkilerden ernerji depolamak için üretilir. Glikojen enerji deposudur. Nişastanın parçalanmasıyla oluşur. Selüloz, lif kaynağıdır.
_Kalori_
_1 gram karbonhidrat: 4 kalori _1 gram protein: 4 kalori _1 gram yağ: 9 kalori
_Kalori, bir enerji birimidir. Bir yiyeceğin besin değeri ne kadar yüksek olursa kalorisi de bir o kadar yüksektir. Besinlerin dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık değerlerinin ölçülmesinde de kullanılır. 1 kilo zayıflayabilmek için ortalama 7-8 bin kalori yakmanız gerekir. Yani 1 gram kilo vermek için 7 kalori yakmanız lazım. Bir kişinin bir günde alması gereken kalori miktarı yaklaşık 2.000 kaloridir. Fakat her vücudun kalori ihtiyacı aynı değilir. Günlük gereken kalori miktarı için öncelikle bazal metabolizma hızının hesaplanması gerekmektedir. Bazal metabolizma hızı ise 12 saatlik açlık sonrası hiçbir şey yapmadan organlarınızın çalışması için harcayacağınız günlük kalori demektir. Kilo vermenin mantığı, gün içinde aldığınız besinlerden daha fazla kalori yakmak. Kalori açığı oluşturmak. 1 saatlik açık hava yürüyüşü 200 kalori yakar. Alkol için bu kavramı kullansa da, şeker düzeyi yüksek ama besin değeri düşük olan her şey, boş kalori sayılıyor. Örneğin bir lolipop şeker, yaklaşık 45 kcal içeriyor ve bu bir elmanın içerdiğinden biraz daha fazla. Ancak lolipop boş kalorili iken, elma kaliteli kalori sayılıyor. Sağlıklı kiloda olup olmadığınızı anlamanızın bir yolu da vücut kitle indeksine (BMI) bakmak.
_Vücut kitle indeksi - boy kilo indeksi: Bir kişinin vücudundaki tahmini yağ oranını gösteren bir hesaplama yöntemidir. Bu yöntemde kişinin boy kilo oranı esas alınır. İndeksin verdiği sonuca göre kişinin mevcut kilosunun, ideal kilosuna yakınlığı ve uzaklığı hesaplanabilir. _Kilo, boyun karesine bölünerek, kitle endeksi bulunur. _İdeal vücut kitle indeksi 18,5 ila 24,9 aralığındadır. 18 altı düşük, 25-30 kilolu, 30 üstü obez. _Kitle endeksim 23 : Harikasın! Tam da ideal kilondasın! Şimdi sana düşen bunu korumak.
____________
_Göz_
_Konjonktiva: İlk ince tabaka. Tozdan korur ve nemlendirir.
_Kornea: Konjoktivanın arkasındaki kalın saydam tabaka. Şeffaftır ve ışığı geçirir. Gözü korur. Kan gitmeyen tek organ.
_Ön oda: Korneanın arkasında. İçinde göz sıvısı vardır. Göz sıvısı gözün şeklini sabitler.
_Pupil - Göz bebeği: İrisin ortasındaki açıklıktır. Renkli yuvarlağın ortasındaki siyahlık. Kaslardan dolayı açılıp kapanır.
_Göz merceği: Işığı kırar. Daralır ve genişler. Asıcı bağlara bağlıdır, örümcek agı gibi. Yani kirpiksi bağ.
_Arka oda: (En büyük yuvarlak) Göz sıvısıyla dolu. Burası camsı cisim vitreus sıvısı vardır. Vitreus odası denir.
_Retina: Vitreus odasından gelen ışık buraya gelir. Madde, manyetik uyarıcıya dönüşür.
_Sarı leke – Makula: Retinanın arkasında özel bir yapı ve özelliği koni hücreleri içermesidir. Cisimleri detaylı görmemizi sağlar.
_Fovea: Sarı lekenin ortasındaki minik çukur. Tüm ince detaylar için korneanın özel yapısı olan göz çukuruna muhtacız.
_Koroid - Damar tabaka: Retinanın arkasındaki siyah tabaka. Retinayı besler. Kedilerde beyazdır ve ışık 2 kez yansıtılır ve kedilerin gece görüşü fazladır ve gözleri parlak görülür.
_Sklera - sert katman: Retinanın arkasındaki beyaz tabaka. Kasların bağlanma noktası. Sol göz beynin sağ küresine ve tersi bağlıdır.
_Muskaye volitantes, uçan sinekler, yüzen cisimler, retinadaki değişik parçalardır. Gözdeki güneş lekesi gibi haraketli cisimler.
___
_Sembol :
_Birleştirmek, bütün haline getirmek anlamında. Antik Yunan kültüründe, asli ve özel anlamıyla, kilden yapılma olup, iki parça halinde kırılmış bir kabın antlaşmış iki kişi arasında pay edilen kırık parçalarını ifade etmekteydi. Antlaşmanın geçerli kılınması için, antlaşmış ya da hak sahibi iki kişiden her birinin iki kırık parçayı birbirine mükemmelen oturtması gerekiyordu. Mecazi anlamda sembole, aynı anlamın iki ayrı temsilini birbiriyle irtibatlandıran bütün de denebilir. Sumbolon, bir nesnenin kırık iki parçası idi. Bu kırık parçaların mükemmelen bir araya getirilmesi kökenlerinin ortak olduğunun ispatlanmasını gösteriyordu ki, bu da “çok emin bir şekilde bilmenin işareti” demekti.
_Sembol sanatta, özellikle resim ve heykeltıraşlıkta çok kullanılır. Örneğin arslan kudretin sembolüdür. Heykeldeki küre dünyayı temsil etmekte ve heykelde imparatorluk gücünün tüm dünya üzerindeki uygulanması simgelenmektedir.
_Kırmızı sekizgen sembolü, Dünya genelinde "dur" anlamına gelir.
_Para, mal ve hizmetlerin değiş-tokuşu için kullanılan araçlardan en yaygın olanı. Sadece bir simgedir.
___
_Aidiyet, ait olmak demektir. Bireyin, kendisini bir gruba, mekana ya da oluşuma yakın hissedip kendini onlardan biri olarak görmesi demektir. Toplum veya çevre tarafından kabul edilmek, bulunduğu ortamın bir parçası olduğunu hissetmek terimleri aidiyeti oluşturur. Bireyin bulunduğu ortamda kabul görebilmesi için ortamın kurallarına ayak uydurması gereklidir. Bu da sadece aidiyet duygusu ile sağlanabilmektedir.
_İye_
_Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde koruyucu ruh. Moğolcada Edin. Etrüsk yazıtlarında İe olarak yer alır. İyeler bazen Bekçi olarak da adlandırılır. İye, nesnelerin içinde var olan, olağanüstü doğasını aktaran gizli güçtür. Onun koruyucusudur. Ayrıca iyiliksever ruhlara verilen isimdir. Türk mitolojisinde pek çok doğa unsurunun özellikle de belirli bir anlamı ve değeri bulunanların mutlaka bir İyesi vardır. Dağ İyesi, Ağaç İyesi, Su İyesi gibi… İslam sonrası Mescit (Meçet) İyesi adı altında Cami ve Mescidlerin bile koruyucu ruhları olduğuna çok uzun süre inanılmıştır. Türkçedeki Issız tabiri Koruyucu Ruhu olmayan yerler için kullanılırdı. Bu varlıklar korudukları yerin dışında güçsüzdürler, o yüzden oraları terk etmezler. Hemen her şeyin iyesi olabilir örneğin: Taş İyesi veya Çekiç İyesi… Bu anlayış İslam dinindeki, her nesnenin ve her varlığın başında en az bir melek bulunur anlayışı ile de paralellik göstermektedir. Sibiryada anlatılarda yer alan İtje (İçe) adlı bir kahramandan bahsedilir. Ailesi dev tarafından yenir, o da saldırarak devi öldürür. Dev hemen hayata geri gelir ve İtje devin vücudu yanana kadar her defasında onu öldürür. Sivrisinekler devin küllerinden ortaya çıkarlar. Azerbaycan, Anadolu ve Ahıska gibi birçok yerde evliya veya eren olarak bilinen varlıklara verilen addır. Sözcük her ne kadar "İyi" (hayırlı) sözcüğünün çoğul hali gibi dursa da aslında "İye" kavramıyla bağlantılıdır. Kutsal sayılan türbeler ve mezarlıklar, bu iyilerin adlarıyla ilişkili olarak kullanılır. İnanışa göre, elleri bereketli olduğundan dokundukları ne varsa bereketlendiren "Al Kızları" gibi varlıklar İyilerden sayılır. Peygamberlerin, meleklerin ve evliyaların da bunlar arasında olduğu söylenir. İyiler'in uyuduğu yerler olarak düşünülen mezarlar, ziyaret yeri sayılmış ve hastalar ile derman bulamayanlar buralara gitmiştir.
_Sirke : Şarabın, düşük alkollü içkilerin veya şekerli ve nişastalı çözeltilerin mayalanmasıyla meydana gelen, asetik asit içeren sulu çözeltidir. Hipokrat tarafından da enfeksiyonların giderilmesinde yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Sirkenin antibakteriyel özelliği, antioksidan aktivitesi, kan basıncını düşürmesi, anti-diyabetik etkisi ile birçok olumlu sağlık etkileri bulunur. Cilt ve bağırsak sağlığı.
_Siber terörizm : Belirli bir amaca ulaşabilmek için bilgisayar gibi iletişim araçlarını kullanarak baskı ve yıldırma şekli. Siber kelimesi ise İngilizce cyber kelimesinden Türkçeye çevrilmiştir. Cyber kelimesi İngilizce sözlüklerde "bilgisayarlara dahil olan" olarak belirtilmektedir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun: "dijital terörizm de bir milli güvenlik meselesidir.”
_Genelleme_
_Benzer şeyleri ortak özellikler ile düşünmektir. Deneyimlerden yola çıkılarak, bir konu hakkında verilen hükümlere genelleme denir.
_Tepki genellemesi : Aynı uyarıcılara farklı tepkilerin gösterilmesidir. Burada uyarıcı tek ama tepkiler çeşitlidir. Üstünü temiz tuttuğu için annesinden övgü alan Ali, çantasını da temiz tutmuş, odasını toplamıştır.
_Uyarıcı Genellemesi: Çeşitli uyarıcılara benzer tepkiler vermedir. Matematik öğretmeni geçerken önünü ilikleyen öğrenci aferin almıştır. Bunun üzerine gördüğü diğer öğretmenler karşısında da önünü iliklemiştir.
_Öğrenmenin genellenmesi: Bireyin öğrendiği bir davranışı başka ortamlardada sergilemesi.
_Genel: Ayrıntıları ve özel yönleri değil, bütün bakımından göz önüne alınan. Tek bir kişiye ya da bir şeye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, özel olmayan.
_Özel : Yalnız bir tek kişiye, bir tek şeye ya da bir tek amaca ilişkin olan. Ayırt edici bir niteliği, yönü bulunan.
_Konversiyon histerisi_
_Bilinçdışına itilen libido, yüklü psişik içeriklerin bedensel belirtilere dönüşümüne verilen isimdir. Libidonun başlangıçtaki içgüdüsel amaçlara yönelmesi, biliçdışına atılmış istekler, konversiyon belirtileriyle kendilerine simgesel yoldan dışavurum sağlarlar.
_Konversiyon bozukluğu, kişinin psikolojik olarak yaşadığı stresini fizyolojik olarak dışa vurması olarak tanımlanır. Konversiyon bozukluğunu stres yaratan bir olay tetikleyebilir. Konversiyon bozukluğunun belirtileri kişilerin yürüme, yutkunma, görme ve duyma gibi hareket ve hislerinde bozulmalar olarak da kendini gösterir.
_Freud şöyle der: "Hastalığın ortaya çıkmasının nedeni, hastalığı oluşturan durumlarda kişinin içinde oluşmuş emosyanlar normal bir dışavurum olanağına kavuşturulamamakta, sıkışıp kalmış duygular anormal bir konu yapılmaktadır. Bir bölümü ruhsal yaşam için sürekli bir yük oluşturmakta, sürekli uyarıcı kaynaklar durumunda varlıklarını korumaktadır. Bir bölümü de normal bedensel innervasyonlara (uyarılma) ve tutukluluklara dönüşmekte, böylece hastalığın bedensel belirtileri ortaya çıkmaktadır. Biz, bu ikinci durum için "histeri konversiyonu" deyimini kullandık."
_Örneğin bir kız babasıyla cinsel birleşmede bulunmak isteğini duyabilir, beri yandan bu isteğe şiddetle karşı koymaya çalışır. Koversiyon histerisinde bazen oral gelişim evresine takılıp kalmalar görülebilir. Belirtilerin oluşumunda başka kişilerle, bazen organsal rahatsızlıkları bulunan kimselerle özdeşleşmeler büyük rol oynar.
___
_Meta : Ticari amaçla üretilmiş, alınır-satılır mal anlamına gelip Karl Marx'ın kapsamlı çalışması olan Kapital'in başlangıcını oluşturan konudur. Burada açıkça metadan, "toplumun en temel hücresi" olarak sözedildiği görülür ve bu durum Marx'ın tahlillerine buradan başlamasının sebebidir. Kapitalizm bir meta üretimi sistemidir, bu yapısı gereği her şeyi metalaştırır, her şey para aracılığıyla kullanım değerinin ötesinde değişim değeri dolayısıyla da üretilir. Marx, bu noktada metanın değişim amacıyla üretilen bir şey olduğunu söyler. Yalnızca kullanım amacıyla üretilen nesneler ya da kullanım değerinden ibaret olan maddeler meta değildirler; ancak başka bir ürünle değiştirmek ya da satmak için bir şey yapılırsa, yani nesnede bir değişim değeri söz konusu ise, o nesne bir metadır. Metayı meta yapan onun değişim değeridir. Alınıp satılabilen bir şey olarak emek gücü de bir metadır ve işçinin metalaşması sürecinin temeli de buradadır.
_Fenike alfabesi_
_Tahminen MÖ 1200 yılında ortaya çıkmış, Fenike dilini yazmak için kullanılmıştır. Günümüzde kullanılan birçok çağdaş alfabe Fenike alfabesinden türemiştir. Paleo-İbrani alfabesi, doğrudan Fenike yazı sisteminden gelmektedir. Modern Arap alfabesinin kökeni olan Arami alfabesi; Avrupa'da Yunan alfabesi, Yunan alfabesi üzerinden Kiril alfabesi ve Latin alfabesi, Fenike alfabesinden türemiş alfabelerdir. Fenikelilerden önce yazı, resimlerden oluşmaktaydı ve her kelimeye karşılık bir resim çizilirdi. Fenikeliler, her ses için bir sembol kullanarak bu sesleri birleştirip kelimeler oluşturdular. Bu sayede cümleler, artık resimlerin birleştirilmesiyle değil; seslerin birlikteliğini içerir kelimelerin birleştirilmesiyle kuruluyordu.
__
_Çocuklar duymasın'ın taş devri'nden arak olması.
_Haluk = fred çakmaktaş, meltem = wilma çakmaktaş, selami = barney moloztaş, gönül = betty moloztaş, havuç = bambam, duygu = çakıl çakmaktaş, çizgi dizide de fred (haluk) kaba saba iken barney (selami) light erkek. Fred (haluk) ve barney (selami) aynı iş yerinde çalışıyorlar. barney (selami) ve betty (gönül)'ün de çocukları olmuyor. Wilma (meltem) tüm maçoluğuna rağmen fred'in tırstığı karısı. Fred (haluk) ve barney (selami)'nin patronu bay slate de tıpkı fıs fıs ismail gibi sürekli başlarının birlikte belaya girdiği ama bölüm sonunda sorunu tatlıya bağladıkları bir karakter.
___
_Savaş Nesilleri_
_Birinci nesil savaşlar : İnsan gücü ile meydan savaşları
_İkinci nesil savaşlar : Havan atışı ile desteklenen ve yoğun ateş gücü
_Üçüncü nesil savaşlar : Meydan savaşı yerine, hatlarına sızmayı, etrafını sarmayı ve kendini savunması güç küçük parçalara bölmeyi esas taktik olarak kullanan savunma taktikleri çağı. Sakarya Meydan Muharebesi
_Dördüncü nesil savaş – Modern Savaş ( Psikolojik Harp) : Ateş veya manevra, esas savaş unsuru olmaktan çıkmıştır. Terörist saldırılarla toplumu yıldırmak ve asimetrik savaş unsurları ile hasım tarafın hareket kabiliyetlerini kısıtlamak, teknolojik iletişim araçları ve benzeri aktörler vasıtasıyla hasmın, düşman karşısında çaresiz olduğu psikolojisine düşmesine ve kararlılığını yitirmesini sağlamak. Düşman'ın kültürünü taciz etmek, medya manipülasyonu, etnik çatışmalar çıkarmak...
___
_Memetik, bir fikrin nasıl başarılı bir şekilde yayılabileceğini açıklar, ancak mutlaka bu fikrin gerçek olması gerekmez. Pek çok bilim insanı memetiği sözde bilim olarak nitelendirmiş. Memetik, Darwinci evrim ile bir analojiye dayanan bilgi ve kültür çalışmasıdır. Evrimsel biyolog Richard Dawkins, Gen Bencildir (1976) adlı kitabında gene benzer bir kültürel aktarım birimini tanımlamak için mem terimini kullandı. Farklı bir anlamda da olsa, üremenin kültürde de gerçekleştiğini savundu. Kültürel evrim en az Darwin dönemine kadar uzanan bir geçmişi olan çok daha eski bir konu olsa da, Dawkins (1976), memin beyinde bulunan bir bilgi birimi olduğunu ve İnsanın kültürel evrimindeki mutasyona uğrayan çoğaltıcı olduğunu öne sürdü. Kültürel bilgi aktarımının evrimsel modeli, bilgi birimlerinin veya "memlerin" bağımsız bir varlığa sahip olduğu, kendi kendini kopyaladığı ve çevresel güçler aracılığıyla seçici evrime tabi olduğu kavramına dayanmaktadır. Dawkins'in yazılarında öne sürülen bir önermeden yola çıkan bu model, kültürün kendi kendini kopyalayan birimlerine bakan yeni bir çalışma alanının temelini oluşturmuştur. Memlerin genlere benzer olduğu gibi, memetiğin de genetiğe benzer olduğu öne sürülmüştür.
___
_Felsefe – Düşünbilim_
_Bilgi arayışı ve sevgisi. Soyut düşünüş; fikir üretimi. Var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması. Dünyayı anlayış, algılayış biçimi, dünya görüşü. Felsefe; çeşitli konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır.
_Felsefe yapmak: Olaylar karşısında kendince birtakım düşünceler ileri sürmek.
_Akla, akıl yürütmeye dayanılarak kavramlar düzeyinde ifâde edilen, her aşamasında eleştiriye açık gerçek arayışı; her türlü kabulden ve peşin hükümden uzak hür bir şekilde konuları inceleyen aklî bilgi disiplini, hikmet.
_Felsefe, ele aldığı konuları işlerken dâima ve özellikle “niçin” sorusunu soran, bilinmesi istenen şeyin ilk sebeplerini, daha doğrusu sebeplerin sebebini bulmayı, kesin ve mutlak olanı yakalamayı hedef edinen bir bilgi türüdür, bu türlü bilgiyi elde etme çabasıdır.
_Günümüzde akademik felsefesinin ana dalları arasında; varlığın ve gerçekliğin doğasını en temel seviyede inceleyen metafizik, bilginin ve inancın doğasını inceleyen epistemoloji, ahlakı inceleyen etik ve doğru akıl yürütmenin kurallarını inceleyen mantık bulunur. Felsefenin diğer başlıca alt dallarına; bilim felsefesi, din felsefesi, dil felsefesi, estetik, siyaset felsefesi ve zihin felsefesi örnek gösterilebilir.
_Felsefe sözcüğü Türkçeye; Arapça "Rumi bilgelik geleneği" anlamına gelen falsafa sözcüğünden geçmiştir. Arapçaya ise Eski Yunancadaki "bilgelik sevgisi" anlamına gelen philosophía sözcüğünden geçmiştir. Kendine filozof diyen ilk kişinin Pisagor (MÖ 570 - 495) olduğu kabul edilmektedir.
_Batı felsefesi_
_MÖ 6. yüzyılda Milet'te yaşamış Thales'e kadar uzanır. Batı felsefesi tarihi; Yunan-Roma kültürünün hakim olduğu Antik Çağ felsefesi, Hristiyanlığın hakim olduğu Orta Çağ felsefesi ve Modern felsefe şeklinde kabaca üç döneme ayrılabilir.
_Antik Çağ felsefesi : Sokrates'in bazı öğrencileri; Kinizm, Kirene ve Megara gibi felsefe okulları kurmuşlardır. Aristoteles'in öğrencisi Büyük İskender'in, yaptığı fetihler sonucu arkasında büyük bir imparatorluk bırakarak ölmesiyle, Helenistik dönem başlamıştır. Bu dönemde Stoacılık, Epikürcülük ve Pisagorculuk gibi felsefe okulları kurulmuştur. Roma döneminde, Cicero ve Seneca gibi filozofları içinde barındıran Roma felsefesi başlamıştır.
_Orta Çağ felsefesi : Skolastisizm gibi felsefe okulları bu dönemde ortaya çıkmıştır.
_Erken modern felsefe, 17. yüzyılda Thomas Hobbes ve René Descartes gibi filozoflarla başlamıştır. Spinoza, Leibniz, Locke, Berkeley, Hume ve Kant bulunur.
_19. yüzyıl felsefesi veya geç modern felsefe, 18. yüzyıldaki "Aydınlanma" olarak adlandırılan hareketten fazlasıyla etkilenmiştir. Hegel, Kierkegaard, Nietzsche, John Stuart Mill, bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx ve William James bulunur. 20. yüzyılda felsefede; analitik felsefe ve kıta felsefesi şeklinde bir ayrım gerçekleşmiş; fenomenoloji, varoluşçuluk ve mantıksal pozitivizm gibi pek çok felsefi gelenek ortaya çıkmıştır.
_İslam felsefesi, İslam medeniyetindeki felsefe geleneğidir. İslam dininden, Yunan, Hint ve İran felsefelerinden etkilenmiştir. Gelişiminde Yunanca-Arapça tercüme hareketi etkili olmuştur. İslam felsefesiyle sadece Müslüman filozoflar değil, İslam medeniyetinde yaşamış İbn Meymûn gibi Yahudi, Huneyn bin İshak gibi Hristiyan, İbnü'r Râvendî gibi ateist filozoflar da ilgilenmiştir. Bu yüzden kimi felsefe tarihçileri İslam felsefesi terimi yerine, Arapça yazan tüm filozofları kapsayan "Arapça felsefe" veya "Arap felsefesi" terimlerini kullanmayı tercih etmektedir. Aristoteles'in eserleri; Kindî, İbn Sina ve İbn Rüşd gibi filozofları derinden etkilemiştir. Gazzâlî gibi bazı filozoflar, Aristotelesçi İslam filozoflarının yöntemlerini fazlasıyla eleştirmiş, metafiziksel görüşlerini sapkınlık olarak değerlendirmiştir.
_Hint felsefesi (Sanskrit dilinde: darśana, "bakış açısı", "perspektif) Günümüze ulaşan en eski Hint felsefesi metinleri, Geç Veda Dönemi'ne (MÖ 1000–500) ait Brahmanizmin görüşlerini aktaran Upanişadlardır. Upanişad, Hinduizm'in felsefi ve daha çok mistik yapıdaki kutsal kitaplarıdır.
_Metafelsefe veya felsefenin felsefesi, felsefenin doğasına ilişkin yapılan araştırmadır. Metafelsefede; "felsefe nedir", "felsefenin amacı ne olmalıdır" ve "felsefe nasıl yapılmalıdır" gibi sorulara yanıt aranır. Çoğu felsefe dalının; metaepistemoloji, metaestetik, metaetik ve metametafizik gibi kendi metafelsefe alt dalı vardır. Metafelsefe teriminin doğuşu 20. yüzyıla dayansa da; konu edindiği sorular felsefenin kendisi kadar eskidir, kökeni Antik Yunan ve Nyaya felsefesine kadar dayandırılabilir.
_Zihin felsefesi, zihnin doğasını ve bedenle ilişkisini inceleyen felsefe dalıdır. Bilim ile en iç içe olan felsefe dallarından biridir ve bilişsel bilim ile yakından ilgilidir.
*******
Devamı yorumda