(...)
Bakınca pencereden,
Uçsuz bucaksız denizler kavriyordu kiyilarimi
Eskimo hayaletleriyle dans eden
Buzdan eceler, ışığın kızları
Beni bir dağ kimsesiz koyacak, giderse
Sedef tabaka tütün, yaş üzüm rakısı
Yüzüne elenen bir avuç un gibi susuyor babam
Beni yakaladıklarında tuzlu bir suymuşum
Diyeceğim, susunca yüzgeçlerim
Gidip bir İstanbul alacaklar boynuma
Çiçekleri bile parfümden
Pusta maviliği sıra sıra dizecek gemilerim.
(...)