Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
Son dönemde ülkemizde tartışılan bir konu olan Vahdettin hain miydi? Sorusuna konu özelinde cevap niteliği olabilecek şekilde bildiklerimi aktarmak için bu incelemeyi yazma ihtiyacı duydum.Bence tartışmanın bile gereksiz olduğu bir konu fakat ben yine de bu gerçekleri sizin bilginize sunarak, gerisini vicdanınıza ve muhakeme yeteneğinize bırakarak incelememe geçiyorum. Öncelikle Mustafa Kemal ve Vahdettin'in tanışma süreci Vahdettin'in padişah olmasından öncesine dayanıyor.Birlikte yurtdışına varan bu seyahatlerde Vahdettin girdiği her ortamda Mustafa Kemal'i güvenilir bir komutan olarak tanıtıyor.Kendisi ne kadar güvenilir elbette ki bu bir tartışma konusu.Aslında pek tartışılacak tarafı olmadığı da bilinen bir gerçek fakat mesele Mustafa Kemal alerjisi olunca, bir haini dahi bağra basacak konuma getirmek akılla izah edilecek şeyler değildir elbet. *** "Vahdettin beni yaver olarak almak istiyor, halbuki bilirsiniz ki ben saray hizmetinde bulunmaktan hoşlanmam." Sayfa 49 Milli mücadelemizin doğmaya başladığı günlerde başımızda en az İngilizler kadar, belki de ondan daha zehirli birisi bulunmaktaydı.Padişah Vahdettin. Bu toprağın insanı yüzyıllardan beri padişahın ağzına bakmaya alıştırılmış, bu topraklarda cumhuriyetten önce insanların kaderini kendileri değil, padişahlar belirlemiştir.Nitekim bu gerçeğin farkında olan padişah Vahdettin fütursuzca bir şekilde "Bir millet var koyun sürüsü, ona bir çoban lazım, o da benim," diyebilecek kadar ileri gitmiştir. Peki ya onun kukla hükümetine ne demeli? Sivas'ta gösterilerde bulunan halk tam da o günlerde "kahrolsun işgal!" sloganları atıyor ve bu gelişmeler İrade-i Milliye gazetesine haber oluyordu.Vahdettin hükümetinin İçişleri Bakanı Damat Şerif Paşa, gazetenin haberini söz konusu ederek; "kahrolsun işgal! gibi yazılar hükümetin şimdiki siyasetine uygun değildir," demiştir. Doğmaya başlayan bu bilinçten rahatsızlık duyan Vahdettin hükümeti, İngilizleri ürkütmekten ve tahtının elinden gidebilecek olmasından endişeli bir şekilde, bu milli bilinci yok etmek ve Türk isyanlarını, altını özellikle çizmek istiyorum, kendi vatandaşlarının isyanını bastırmak üzere Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderiyordu.Çünkü onun tek derdi koltuğuydu.Kukla bir devletin kukla bir padişahı olması onun için mühim değildi.Onun için milletinin canına, malına, ırzına kastedilmiş olması mühim değildi.Onun tek derdi bu kukla makamında oturup saltanatın keyfini sürmekti.Milletinden bu kadar kopuk, vicdanen bu kadar sorunlu birisinin hain olmadığını iddia etmek, ya farklı bir hainlik, ya da muhakeme yeteneğinden yoksun olmayı gerektirir. İngiliz milletine karşı beslediği sevgi ve hayranlığı bir an olsun gizlemeyen, aksine bu sevginin kaynağının Kırım Savaşı'nda İngilizlerin müttefiki olan babası Sultan Abdülmecit olduğunu bildiren Vahdettin; "Ümitlerini önce Allah'a,sonra da İngiltere'ye bağladığını" söylemekten geri durmamış, Türkiye'nin ölüm fermanı olan Sevr Antlaşması'nı imzalamaktan da bir an olsun çekinmemiştir. İngilizlerin avuçlarının içine düşen Vahdettin, milli mücadelenin sekteye uğraması için hilafet ordularından, ihanet fetvalarına kadar istiklal hareketimize kast eden her türlü hainliği sergilemekten geri durmamıştır. Ülkesindeki işgal ordularının birer birer çekildiğini ve saltanatının elinden kaydığını gören Vahdettin, kendi ülke vatandaşlarının savaşta galip gelmesi ile birlikte düşman kuvvetlerine ait bir İngiliz savaş gemisi ile ülkeyi terk etmiştir.Peki bu ne ile izah edilebilir ? Onun, kendi ülke vatandaşları arasında kendisini güvende hissetmemesine sebep olan gelişmeler nelerdir? Hainliği mi? Pek tabii öyledir. Tüm bu gelişmelerden, yaşanan onca olaydan hareketle bağımsızlığımızı kazandıktan sonra, artık saltanatın sürmesine imkan yoktu.Çünkü bu, başka bir işgaldi.Kanımızla, canımızla aldığımız bağımsızlığımızın ve milli egemenliğimizin saltanat yoluyla tekrar işgal edilmesi demekti.Artık buna milletin tahammülü ve gücü yoktu.Milletle hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir hainin devlet ve millet bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda olması miletçe de pekala uygun değildi. Tüm bu yazdıklarımı toparlamak ve tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, o cümlem de şu olurdu: "Efendiler! Vahdettin bir haindir!
Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından VahdettinFalih Rıfkı Atay · Pozitif Yayınları · 2020855 okunma
··
2 artı 1'leme
·
1.326 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.