Gönderi

344 syf.
·
Puan vermedi
Keşke daha önce okusaymışım...
Tahsin Yücel’den okuduğum ilk kitaptı. Anlatımdaki ironik dili çok sevdiğimi belirterek başlamak isterim. Hiç bilmediğim, dilimizde belki de unutulmaya yüz tutmuş kelimeler not aldım kendime: kenterleşmek, çevren açmak, eytişim, sası bir koku, anıştırma, uzam içinde, gönderge, cimdallı, çift uskur… gibi. Yerelden evrensele ulaşamaya çalışmış, nitelikli ve çok yönlü bir yazar olarak tanınıyor. Sayısız eser, çeviri ve ödülüyle bence kıymetli bir yazar. Bugüne kadar okumamış olmamı kendi ayıbım olarak not ettim. Peygamberin son 5 günü ile Türkiye’de 1940’lar itibariyle sol fikirdeki değişimin Rahmi Sönmez karakteri üzerinden anlatıldığı bir yolculuğa çıkıyoruz. Bununla beraber arka planda sadece sol fikirlerin değil, bir kültüründe değişimini paralelde arka planda okuyoruz. ( Ör: Birinci/Samsun sigaraları yerine Malboranın gelmesi, kıyafetlerde, meyhane kültüründeki değişimler gibi) Ve bu değişimlerle beraber, aslında Türkiye’deki her türlü siyasi fikre çok önemli bir eleştiri getiriyor, Rahmi Sönmez karakteri üzerinden. Siyasiler, siyasi düşünürler ya da bir siyasi fikri asıl mesele haline getirenler, bu asli fikirlerine sıkı sıkıya bağlılar ancak halkın gerçekleriyle ne kadar örtüştüğüyle çok da ilgilenmiyorlar. Fikirler halktan daha önemli, şablonlardaki uyuşmazlıkların esnetilmesi için fedakârlık yapması gereken taraf halk gözüyle bakılıyor. Deve kuşu misali toprağa gömülü bir kafayla, asıl ihtiyacın ne oldu olduğu ya da inanılan ideal ideolojik düşünce seviyesine getirmek için neler yapılabileceği üzerine üretilen herhangi bir çalışma olmadan, körü körüne yürütülen fikri savunmadan ötesine geçemiyor. İşte tam da bu inanış biçimiyle ilerlediği için Rahmi Sönmez Modern bir Don Kişot’ a benziyor: çünkü her şey ya da herkes devrim için var, gerisi teferruat. Zaten pek çok kaynakta, devrim çalışmalarına başladığı yaşı, olmayan devlerle verdiği mücadele, aşk hayatının pasifliği ama hep kenarda duran varlığı gibi noktaları itibariyle çokça ortak noktası olduğu ortaya konuluyor. İşin bir de hafıza boyutu var: Bize romanın başında ikizi gibi nitelenen Fehmi Gülmez ile ortak noktaları ve farkları ortaya konan Rahmi Sönmez, hafızası güçlü bir karakter olarak tanıtılır. Bu hafıza başlarda kendisinin, Feride’den gerçek solcuğu ve devrimci derslerini bir hatip edasıyla ezberlemesinde çok faydası olur. Ancak, bu durum aynı zamanda gerçekleri kıyaslama ve analiz etme gücünü yetisinin kaybolmasına neden olmuştur. Hatta bunu romanın başlarında, kendisi Peygamber lakabını aldıktan kısa süre sonra yaşamaya başladığı ilgi kaybında bile görürüz. Kütüphaneler dolusu kitaplar okuduğu dönemde, bu çabanın kendisine bir arpa boyu yol ilerletemediğini okuruz. Hatta öyle ki kapısında duran at nalı metafor, hikâyenin sonlarında çok güzel bağlanır: “Biz dünyaya bunca ilgisiz miyiz diyorum. Eksik devrimciler miyiz? O nalı ilkelerimize karşın hep orada bırakmışız.” Tahsin Yücel bu kitabı aslında bir öykü olarak tasarlamış başlangıçta :” “Peygamber’in Son Beş Günü’nü Aykırı Öyküler’de yer alacak, uzunca bir öykü olarak tasarlamıştım; daha yazmaya başlamadan, bir roman tasarlamış olduğumu ayrımsadım. Bıyık Söylencesi’ne de bir iki gün günde yazılıp bitirilecek bir öykü diye girişecektim, ama daha ilk satırlarda bir romana başladığımı anladım (…).”diyor bir röportajında. Belki de bu yüzden bazı okuyucular, kitabın öykü olarak tutulması gerekliliği vurgulanarak, içerikte tekrarlara düştüğü yönünde iletilmiş eleştiriler paylaşıyor. Ben kitabı okurken, bu tekrarların Rahmi Sönmez’in kendi psikolojisi içerisinde düştüğü bir hezeyan girdaplarının doğal bir sonucu olarak okudum. Belki de bu yüzden tekrar gibi algılanan kısımlar, bana psikolojik vurgu olarak geldi ve beğenimi katmerledi. Bu sebeple, yazarın farklı kitaplarını da mutlaka okuyacağım.
Peygamberin Son Beş Günü
Peygamberin Son Beş GünüTahsin Yücel · Can Yayınları · 2019706 okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.