muntazaman yürüyorduk gecelere bilmeksizin tadımızı
ve donandık karanlıkla
mısır, tuz ve pancardı
-ki sevgilim bir çorba bile yapmasını bilmezdi-
kardık, karıştık, düştük tarımsal sermayeye
fılorasan devrim altında helak lokantalar;
gaz lambalarını yeni cami'de bıraktık
beton artığı o beşevler'de ve ataevler'de şirin evler
dört başı mamur üniversitelerde
dört kere dört de onaltı, dördün karesi de
ama elde var sıfır
pörsümüş, yolsuz, yollu akademisyenler
ve soluk benizli talebeler
(tüm talebe arkadaşlarımızın dikkatine!
yemek, verilmektedir. yemek, verilmektedir.)
sen pancar ve biz tuz
öleceğiz!
bir tas pancar çorbası için vatan bile satabilirim
yağ da satarım, bal da satarım
lenge leve kongeriket norge!