Kimse yaşattığını yaşamadan ölmez!!!
Merhaba değerli okuyucular!
Türk yazar ve yayıncı, Tanzimat döneminin ilk yazarlarından olan 
Ahmet Mithat Efendi Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. Ahmet Mithat Efendi'nin en büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi.
Türk edebiyatında adından söz ettiren yazarları okumaktan pek keyif duyan biri olarak, yine kısa ve anlamlı, ders çıkarılacak nitelikte olan Ahmet Mithat Efendi'nin ilk okuduğum ve çok beğendiğim eseri olan 
Dürdane Hanım kitabı ile sizlerleyim..
Romanın adı "Dürdane Hanım" olarak ele alınsa da, olay onun üzerinden geçtiği için baş karakteri olan Ulviye hanım, nâmı diğer Acem Ali Bey'dir. Kendisi dul ve çok güzel bir kadın olan Ulviye hanım babası öldükten sonra annesi ile Mısır'dan ayrılarak, İstanbul'da bir yalıya yerleşirler. Çok zengin bir ailenin kızı olan Ulviye hanım, daha önce tanışıp konuşmadığı komşusu olan Dürdane hanımın evi ile yanyanadır.
Güzeller güzeli olan Dürdane hanım ise 19 yaşlarında ve daha küçükken annesini kaybettiği için babası ve dadısı olan Gülbeyaz Kalfa ile yaşamaktadır. Son derece meraklı ve macera arayan yalı komşusu olan Ulviye hanım, kendisini hiç dışarıda görmediği Dürdane hanımı merak ederek, odasında bir gece genç bir beyle konuşmakta olduğunu görür.
Bu durumda elini kolunu sıvayan bizim meraklı Ulviye hanım, Dürdane hanım'ın yatak odasına telefon kablosunu bağlamak için kapısındaki ağır merdiveni tek başına kaldırarak odanın penceresine dayar ve planını uygular. Odanın içindeki konuşmaları rahatlıkla kendi odasında işittiğini duyan Ulviye meraklısı sevinerek macerasını sürdürür.
Haftada bir sevgilisi yanına uğrayan Dürdane hanım, nikah kıyma bahanesiyle kendisini oyalayan Mergup beyden gebe kaldığını öğrenir. Doğan bebeği öldürmek gibi alçak planı olan Mergup beye, kendiside alçakça bir plan hazırlar. Galata'da nâm salmış kendi gibi olan Sohbet Ağa ile hemen plan'a başlar. Erkek kılığına giren Ulviye hanım, doğumu yaklaşan Dürdane'nin yardımı için gece bir ebe kaçırarak Dürdane ye yardım elini uzatır ve çocuğu öldürmesin diye annesine teslim eder.
Bu durumda intikam sırasının geldiğini düşünen Ulviye hanım planını uygulamak için Dürdane'ninde razılığını almak ister. Mergup beyi ölesiye seven Dürdane, son defa görüp konuşmak istediğini söyler. Bu arada yasaklı meyveleri olan yavrucağı'da orada bulundurmak isteyen zavallı Dürdane, önceden almış olduğu zehirli ilacın etkisi başlamadan, son defa aşkını Mergup beye ilan ederek oracıkta can verir. Olayın şokunda olan Ulviye hanım ve Sohbet ağa ağlayarak, Mergup bey'den hemen intikam almak isteyen Sohbet'i durdurarak, bu vicdan azabının kendisine yeteceğini söyleyerek bu işten vazgeçer.
Sohbet Ağa, Acem Ali Bey'in kadın olduğunu bilip bilmemezlikten gelsede, son derece sevip saydığı Sohbet Ağa'yı evine önce hizmetçi olarak alan Ulviye hanım, daha sonra evlenirler.
Üzerinden altı geçmiş olayın ardından Mergup bey, daha onbeş günlük evliyken, karısının eski sevgilisi tarafından öldürülür.Etme bulma dünyası işte "Bu dava mahşere kaldı" diyen Gülbeyaz kalfanın kulağına eğilen Sohbet ağa "Dava mahşerede kalmadı" diyerek oradakileri duygulandırır.
Sonu acıklı olan bu eser okunup, ders çıkarılacak bir romandır. Sizlerle başbaşa bırakacağım bu kitapla, aynı duyguları hissetmek dileğiyle..
Keyifli okumalar.....
·
392 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.