Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

burada böyle bir iletiyi ilk defa paylaşıyorum. burası benim sadece okumalarıma hasredilmiş; alıntı ve değerlendirmelerimi paylaştığım haricen paylaşım yapmadığım ağım. ihtiyaç halinde aramamak için, notlarımı kullanmak adına ve yazdıklarımın çöp olmaması gerekçesiyle ve kıyıda köşede kaybolmaması adına modern not defteri diyebileceğim yerim. ilk defa burada bir şiiri ileti halinde alıntısız paylaşma mecburiyetindeyim, çünkü dijital ortamda erişim sağladım, basılı halini bilmiyorum. şiir inanılmaz güzel ve övgüyü hak ediyor. izdihamdan tanıyıp o zamandan beri takip ettiğim, güven adıgüzel ağabey'den geliyor: acının göğe yükselişi. bin kederli örs, dünya dönüyor, şairler uykusuz nehirler boyunca ağlamanın hakikate ermesidir sıradaki savaşın süngüsü gibi cephe gerisinde aşk unutulacaktı, kışkırttılar çölü bir geceyarısı -bazı yollar ve bazı kaplanlar tarif edilemez hâlâ- uçsuz bozkırlarda çıldırmanın düşünde yazgım ve barbar bıyıklarıma er kişi niyetine astığım dünya! şimdi belalı ulakların yolu durmadan sana doğru yehuda dağlarında eski bir şehre benzetirken yüzünü uykun nar, meryem’den ödünç soluğun, nefesin en çok benden haberin yok, tanıdığın tek pusu içimde büyüyen tenhanın gökyüzüne inanması adına yenilmek dersin, kan kalesinde mukim ya da yüzünü benzetiyorum sessizliklere, ey unuttum çiçeği hançer sesi yalnızca, başka bir şarkıya kadar kalbimde donan hıncıma rastgele baltalar! II en çok yağmurun sesine ve eve dönmeye hazırdır insan matadorun gözlerindeki o ölümsüz boğayı düşün şimdi bir kuzgunun bakışlarına saklanmış kuzunun cesedi geceyi omuzlayan kum zambağının kokusudur bildim günahsız değildim, ilk taşı ben attım kendi en uzağıma! geldiler o halde, gelip nakkaşın gözüne sır perdesi çektiler acıyan gözlerimle dünyaya son kez bakar gibi gönendim atları kalbime sürdüm, nar kabuğu yaktım yıldızsız geceye nasıl denirse iyiyimler, niyelere mecalsiz alnımın tetiği taarruz sandığın o kara umur, acının göğe yükselişi! III ihtimaller ve güller, yurdum unutmaktır artık göğsüm yine telaşlı, hızır geldiysen ellerimi tut ellerimi bıraktıkları yerden, gel bu ellerimi unut sadıklardan hiç değilim, görklü yalnızlardan belki çölün ortasına düştükçe acı soğukların kahrı olsun dediğim yerlerde bir mevsimin en mümkünsüz hatrı sahra’da rüzgarlarla baş başa, uğultulu ve uykulu dedim kumlara karışan nedir, aklıma dolaşan sanrı muradın kanadıkça çiçeklenir, insan bunu bilemez kalbinde nedametlerden yapılmış o kusurlu ağrı bir bilmecenin içinde, belki de vadedilmiş zamanın yaşamayı öğrenmek mi, alışmak mı yoksa kurdun günü’ne? bin kederli örs, dünya dönüyor, şairler uykusuz gözlerimde zamansız bir uçurum büyüyor gördüm kırk kere söylesem de bahçemde yine bülbülün kanı en modern ayinden kumların sesine doğru yaşamaklar kevser ırmağı, tuba gölgesi, irem şehri değil sonsuzluğun zaptıdır şimdi ve acının göğe yükselişi! IV kırk etti misafirliğim. kırklandım ve kendime vardım. yogken.com/acinin-goge-yuk...
·
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.