Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sait Faik Abasıyanık üzerine düşünceler
... Sait Faik babası tarafından hiç sevilmedi. Eski Adapazarı Belediye Başkanı Mehmet Faik, statüye ve titre verdiği önem konumuna onu bir türlü yerleştiremediği için bir süre sonra yok saydı oğlunu. Annesi ise çok üzerine titredi. Fakat onun da gerçekten oğlunun üzerine mi yoksa oğlunun tercih ettiği yolda bir konum kazanması üzerine mi titrediğini hiçbir zaman kestiremeyeceğiz. Tüm bunlara rağmen -belki de her şeyin farkında olarak hep umuttan bahsetti Sait Faik. Umutsuzluktan da bahsetti elbet ama bir 'çıkar yol tarifi' çabasını hiçbir zaman bırakmadı. İnsanlığa olan inancını, belki içten içe her zaman alt etmeyi vazife edindiği inançsızlığa rağmen daha da vurguladı. Adeta, 'bana sevgisizlik mi diyorsun, öyleyse ben daha çok sevgi diyeceğim' der gibi yazdı, yaşadı. Sevgisiz babasından, kendince, sevgi diretmesiyle intikam aldı. Ona hayran olan, yakın arkadaşı Fikret Ürgüp, Sait Faik'in aksine ailesi tarafından çok sevildi. Kardeşi tüberkülozdan öldüğü için daha da üzerine titrendi. Galatasaray Lisesi yıllarından, çıkardığı Püvekar dergisine kadar ailesinin her zaman yanında olduğunu hissetti. Ama o Sait Faik gibi değildi. ''Başarılı olmak kolay, ben rahata kavuşunca bile rahatsız olmak istiyorum'' diye yazmıştı bir öyküsünde. Dahiliye uzmanı oldu. Enver Paşa'nın kızı Mahpeyker Hanımla evlendi. Mutlu bir yaşantı ve mutlu bir evlilik önünde öylece sonsuza uzanıyor gibi görünüyordu. Fakat olmadı. Her şey hayatında mükemmel göründüğü için o başka dünyaları aradı hep. Ona gösterilmeyen bir dümya varmış ve o da onun peşinden gitmeliymiş gibi düşündü. Yakın arkadaşı Ahmet Hamdi'den ve onunla sürekli muhabbetini yaptığı insan bilincini anlamak düşüncelerinden o kadar etkilendi ki; dahiliye uzmanlığını bıraktı ve geriye kalan tüm düzenini bozup Amerika'ya gitti. Psikiyatri uzmanı oldu. Bir daha da hiçbir zaman mutluluğu bulamadı. Muhtemelen aramadı da. Mahpeyker Hanım öylesine bıktı ki bu sürekli arayış sürüklenmesinden, en sonunda ayrıldılar. Dostları da bir bir ölünce, tamamen yalnız kaldı. Oğlu Hasan, uyuşturucu bağımlısı oldu. O ise zihnine meydan okur gibi kulüp kulüp dolaştı her gece, alkolik oldu. Ve bir zamanlar çalıştığı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesine hasta olarak yatırıldıktan sonra da orada öldü. Belki de tüm olumsuzluğa rağmen bir şekilde direnebildiğini gördüğü için Sait Faik'i o kadar çok sevmişti. Biri sevgiden yolunu kaybetti, diğeri ise sevgisizlikten yolunu buldu. Şu dünyada hiçbir şeyin kesinliği yoktur. Hiçbir şey, ''sebep bu olduysa, sonuç da muhtemelen bu olacak'' denebilecek açıklıkta değildir. Hayat, biraz da bu yüzden hayattır... .
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.