Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Burası İsmet Paşa’nın odasıydı. Ayakta, bir binbaşı ile konuşuyordu. Genç binbaşı odadan çıkınca, bana döndü bir tahta iskemle gösterdi: -Artık benim ordumda bir nefersin, dedi. Ben de çok askerce bir tavır aldım. -Evet, Paşam, dedim. Bana küçük, bir odalı bir ev vereceklerini ve bir de nefer bulacaklarını söyledikten sonra: -Başkumandan'ı ziyaret ettiniz mi, diye sordu. - Hayır, Paşam, dedim. Şimdi hemen gitmelisiniz, sizi bekliyor, döner dönmez sizi vazifenize tayin edeceğim, dedi. Yine bir zabit beni Mustafa Kemal Paşa'nın karargâhına götürdü. Solda, toprak yığınlarının altında birkaç evin ışığı yanıyordu. Bir tek ses karanlıktan geliyordu. O da, telefon servisini yapan bir askerin: İnler Katrancı, İnler Katrancı, diye bir köyle muhaberesiydi. Sağ taraf bir çukur. Içinden su geçiyor. Arkasında üç ev daha var. Bu evlerin arkasında, yine ışıkları yanan çadırlar, uzun ve sivri bir direk. Telsiz tesisatı. Köy yolları karanlık, çamur içinde. Ay batmış. Gece yarısı oluyor. Küçük bir tahta köprüyü geçerek öbür taraftaki eve gittik. Mustafa Kemal Paşa'nın muhafızları kapıda. Onlardan biri beni yukarıya çıkardı. Paşa'nın yâveri Yüzbaşı Muzaffer Bey beni Paşa'nın odasına götürdü. Çok aydınlık ve tek lüks lâmbası olan bir Anadolu odası. Mustafa Kemal Paşa, oturduğu koltuktan güçlükle kalkmaya çalıştı. Çünkü, kaburga kemikleri hâlâ ağrılar içindeydi. Yanında Mustafa Kemal Paşa'nın ikiz kardeşiymiş gibi kendisine benzeyen bir miralay ayakta duruyor. Mustafa Kemal Paşa'ya doğru, kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazı odada, bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu. Ne saray ne şöhret ne herhangi bir kudret onun o odadaki büyüklüğüne yaklaşamaz. Gittim, elini öptüm. -Sefa geldiniz, Hanımefendi, dedikten sonra, yanındaki zabiti: -Miralay Arif, diye takdim etti.
Sayfa 234 - Halide Edip Adıvar, Mustafa Kemal Paşa, İsmet PaşaKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.