Gönderi

Ardavirafname
l] Bir kez daha Çînvâd köprüsüne geldim. [2] Orada kötülerin ruhlarını gördüm. Ölümlerinden sonraki ilk üç gecede48 onların ruhlarına öylesine talihsizlikler, acı olaylar ve kötü şeyler gösteril­ mişti ki, dünyada asla o kadar kötülük görmemiş ve o derece sıkın­ tı çekmemişlerdi. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Bu ruh hangi insanın ruhudur?” [4] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bu, günah­ kâr bir kişinin ruhudur. Kötülükleriyle ölmüş olanların canlarını vermiş oldukları yere koşmakta, ruhlarını teslim ettikleri yastıkla­ rın çevresinde aceleyle, şaşkın şaşkın dolaşmaktadır.” [5] Ruh bu ölü bedeninin başında ayakta durmuş, gâtâlardan şu cümlelerini okumaktadır: “Ey adaletli yaratıcı Ahura Mazda! Ben hangi bölgeye, nereye gideyim? Kime sığınayım?"49 [6] Bu ruha o üç gecede öylesine şiddetli cezalar verilir, öylesi­ ne dayanılmaz sıkıntılar yüklenir ki, ancak dünyada sıkıntılar ve iş­ kenceler içerisinde yaşamış olanlar benzerini görmüşlerdir. [7] Da­ ha sonra onu karşılamaya çok kötü bir koku gelir. [8] O ruh bu ko­ kunun kuzey tarafından, Ehrimen diyarından geldiğini düşünür.50 48 Ölüm sonrasında ruh, üç gün bedenin yakınlarında bir yerlerde bulunur. İlk gece hayatı boyunca konuştuklarını, ikinci gece düşüncelerini, üçüncü geceyse yaptıklannı düşünür. 49 Avesta, Yasnâ, Hât: 46/1. 50 Zerdüşt dini kaynaklarında, evrenin kuzeyinin Ehrimen ve kötülük güçle­ rinin diyarı olduğu inanışı yer alır. (Afifi, Ardâvîrâfnâme, s. 40) 100 ARDÂVÎRÂFNÂME Böylesine keskin ve dayanılmaz kötü bir kokuyu dünyada asla koklamamıştır. [9] Bu dayanılmayacak kadar kötü kokulu rüzgârda, dünyada yaptıklarını görür. Yaptıkları ona çırılçıplak ve pisliklere bulanmış, bir fahişe kadın şeklinde, en iğrenç, en kötü, en zararlı ve en kötü kokulu bir yaratık şeklinde görünür. [ıo] Bütün bunlardan sonra günahkâr kişinin ruhu şunları söyler: “Sen kimsin? Ben Ahura Mazda ve Ehrimen’in yarattıkları arasında senden daha kötüsünü, senden daha çirkinini, senden daha berbat ve daha kötü kokulusu­ nu asla görmedim.” [ll] O bunları dinledikten sonra şöyle der: “Ey kötü düşünceli, kötü sözlü, kötü davranışlı ve kötü inanışlı [gerçekdışı dinlere ina­ nan] genç, ben, senin dünyada yaptıklarınım. [12] Benim bu gör­ düğün kötü durumda, günahlar içerisinde, çıplak, pörsümüş, yaş­ lanmış, kötü kokan, yenilgiden yenilgiye uğramış ve incinmiş bir halde bulunmamın sebebi, senin bir türlü dizginleyemediğin kötü arzuların ve kötü davranışlarındır. 13. Sen yeziş ve dron ayini ya­ pan, tanrılara övgülerde bulanan, dua ve ibadetler yapan kişileri; suya, ateşe, koyunlara, bitkiler ve diğer faydah yaratıklara iyi dav­ rananları, bu yararlı varlıkları koruyanları gördüğünde, onlara Eh­ rimen ve yandaşları gibi kötü davrandın. [14] Sen iyilere bağışta bulunan, insanların yardımına koşan, hak edenlere sadaka veren, uzaktan veya yakından misafir olarak gelenleri hoş karşılayan, on­ lara iyi davranıp ihtiyaç duydukları şeyleri verenleri gördüğünde cimrilik yaptın ve kapını kapadın. [ıs] Ben insanlar arasında inanç­ sız, değersiz ve kötü biri olarak tanındığımda, sen beni daha inanç­ sız bir hale getirdin. [16] Korkunç bir haldeysem sen beni daha da korkunçlaştırdın. [17] Ben inliyorken sen beni daha da fazla inlet­ tin. 18. Kuzey yönünde oturmaktayken, sen bu kötü düşüncen, kö­ 101 ARDÂVİRÂFNÂME tü sözlerin ve kötü işlerinle beni daha da kuzeye oturttun. 19. Sen­ den sonra Ehrimen’e taptığım, onunla konuştuğum, ona ibadet et­ tiğim dönemlerde uzun zamandır beni lanetliyorlar.” 20. Daha sonra kötülerin ruhları ilk adımlarını kötü düşünce, ikinci adımlarını kötü söz, üçüncü adımlarınıysa kötü işleriyle atar ve dördüncü adımlarıyla cehenneme koşarlar. 18. Bölüm [ı] Sonra kutsal Sürüş ve tanrı Âzer elimden tutarak beni gö­ türdüler. Birkaç adım huzur ve neşeyle gittim. [2] Sonra öylesine şiddetli bir soğuk, sis, kuraklık ve kötü kokuların içerisinde kaldım ki, dünyada böylesine şiddetli olamnı ne görmüş ne de duymuş­ tum. [3] Biraz daha ilerlediğimde insanı dehşete düşüren korkunç bir cehennemle karşı karşıya kaldım. En dar, en korku dolu yerde açılmış dehşet dolu bir kuyuya benziyordu. [4] Karanlığı ifade edi­ lemeyecek kadar yoğundu. Sanki karanlık elle tutulabilecek bir haldeydi. Öylesine keskin, tiksindirici ve insanı kendisinden geçi­ recek bir koku yayıyordu ki, insanın burnuna geldiğinde onu titre­ tip kendinden geçirerek tepe taklak yere seriyordu. [S] Öylesine dar bir yerdi ki, darlığından dolayı orada kalmaya kimse dayana­ mıyordu. [6] Oradaki herkes tek başına ve yapayalnız kaldığını dü­ şünüyordu. [7] Orada üç gün üç gece kalan kişi, “Ben burada do­ kuz bin yıl kaldım. Artık süremi tamamladım. Kurtarın beni bura­ dan” diyordu.51 [8] Her yerde en küçükleri büyük bir dağ iriliğinde ve yüksekliğinde olan yırtıcı ve zararlı canavarlar, kötülükleriyle 51 Bu ifadeler, Zerdüşt geleneklerinde yaygın inanışlara göre, dünyanın öm­ rünün dokuz bin yıl olduğu ve bu sürenin sona erişiyle kıyametin kopaca­ ğı inancından kaynaklanır. (Afifi, Ardâvîrâfnâme, s. 41) 102 ARDÂVİRÂFNÂME tutuklanmış insanların ruhlarını; köpeğin kemikleri parçalaması gibi parçalıyor, pençeleri arasına alıp çiğniyorlardı. [9] Ben oradan kutsal Surûş ve tanrı Âzer’in eşliğinde huzur ve güven içerisinde kolayca geçtim. 19. Bölüm [ı] Bir yere vardım. Orada bir erkeğin ruhunu gördüm. Bedeni­ nin arka tarafından, oturak yerinden bir yılan girip ağzından çıkı­ yordu. Bedeninin her tarafını kuşatmış olan çok sayıda yılan, onun bütün organlarını kemiriyor ve çiğneyerek ona sürekli işkence edi­ yorlardı. [2] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Kim bu ruh? Bu kişi ne günah işledi de ruhu böylesine ağır cezalara ve dayanılmaz iş­ kencelere çarptırılıyor?” [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bu ruh dünyadayken kötülükte sınırları aşan ve erkek erkeğe ilişkiye gi­ ren, [4] kendisini erkeklere teslim eden, livata yapan kişinin ruhu­ dur. [S] Şimdi de onun ruhunun bu şekilde cezalandırılması, böyle işkencelere dayanması gerekiyor.” 20. Bölüm [1] Bir yere vardım. Orada bir kadının ruhunu gördüm. O kadı­ nın önüne yemesi için insanların bedenlerinden akan İrinleri, kir­ leri ve pislikleri leğen leğen boşaltıyorlardı. [2] “Bu insan ne günah işledi de, ruhu bu ağır cezaya çarptırıldı ve bu işkenceye katlanmak zorunda kaldı” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer benim bu soruma şu ifadelerle karşılık verdiler: “Bu ruh kadınlara özgü aybaşı günlerinde kendi­ 103 ardâvîrAfnâme sini erkeklerden uzak tutmayan, din kurallarının gerektirdiği şekil­ de erkeklerden sakınmayan, aybaşı halindeyken saygısızlık yapa­ rak ateşe ve suya yaklaşan52kötü kadının ruhudur.” 21. Bölüm [1] Bir adamın ruhunu gördüm. Kafasının derisini hiç acıma­ dan yüzüyor ve kendisini çok şiddetli bir işkenceyle öldürüyorlar­ dı. [2] “Bu adam ne günah işledi de, ruhu böyle bir işkenceyle ce­ zalandırılıyor?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer bu sorumun karşılığında, “Bu ruh kutsal ve iyi bir insanı öldürmüş olan, kötü ve günahkâr bir ada­ mın ruhudur” dediler. 22. Bölüm [1] Bir adamın ruhunu gördüm. Kadınların aybaşı hallerinde bedenlerinden akan pislikleri onun ağzına boşaltıyorlardı. Öte yandan o adam kendi öz evladının etini pişirip yiyordu. [2] “Bu bedenin sahibi ne gibi bir günah işledi de, ruhu bu da­ yanılmaz işkenceyi çekmek zorunda kaldı?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bu ruh ka­ dınların aybaşı hallerinde onlara yaklaşarak ilişkiye girme güna­ hından kaçınmayan günahkâr kişinin ruhudur. Yaptığı bu kötü işin her bir defası için on beş buçuk tenâfur53günah kazanmıştır.” 52 Zerdüşt inanışında en çok kutsanan öğelerden olan ateş ve suya kadınla­ rın özel hallerinde yaklaşmaları yasaktır. (Yâsemî, Ardâvîrâfnâme, 148) 53 Bir tenâjûr 1200 dirhemdir; dolayısıyla ortaya 18.600 dirhemlik bir toplam çıkar. (Afifi, Ardâvîrâfnâme, s. 43) 104 ARDÂVÎRÂFNÂME 23. Bölüm [1] Bir erkeğin ruhunu gördüm. Açlık ve susuzluktan ağlıyor, ölüyorum diye feryat ediyordu. [2] Sakalının kıllarını kendi elleriy­ le yoluyor ve kan içiyordu. Elini dişlerinin arasına alıp ısırıyordu. [3] “Bu adam ne tür bir günah işledi de ruhu bu ağır cezalarla karşılaştı?” diye sordum. [4] Kutsal Surûş ve tanrı Azer şöyle dediler: “Bu ruh dünyaday­ ken Hordâd’ın suyunu ve Mordâd’ın bitkilerini din kurallarına uy­ mayarak yedi ve içti. Bunları yiyip içerken bir taraftan da konuştu. Bâj yapmadı. Yeme içme konusundaki din kurallarına uymadı. Günahlara daldı ve yeşt okumadı, [s] Hordâd’ın suyuna ve Mor- dâd’ın bitkilerine böylelikle saygısızlıkta bulundu. [6] Şimdi bu ru­ hun böyle ağır cezalara çarptırılması gerekiyor.” 24. Bölüm [1] Bir kadının ruhunu gördüm. Göğüslerinden cehennemin derinliklerinde asılmıştı. Yırtıcı hayvanlar onun bütün bedenini kemirip parçalıyor ve ağızlarına alarak çiğniyorlardı. [2] “Bu beden nasıl bir günah işledi ki ruhu böylesine bir ceza­ ya dayanmak zorunda kaldı” diye sordum. Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu ruh dünyadayken kendi kocası­ nı bırakıp yabancı erkeklerle, başka kadınların kocalarıyla ilişkiye giren, tenini onlara teslim eden, [3] fahişelik yapan kötü bir kadı­ nın ruhudur" diye cevap verdiler. 25. Bölüm [l] Birkaç erkek ve birkaç kadının ruhlarını gördüm. Yırtıcı ya­ ratıklar onların ayaklarını, boyunlarını, bellerini kemiriyor ve bu organlarını birbirinden ayırıyorlardı. 105 ARDÂVÎRÂFNÂME [2] “Bu bedenler ne tür günahlar işlediler ki, ruhları bu cezalara çarptırılıyor?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer bu sorumun karşılığında: “Bu ruhlar dünyada bir ayaklarında ayakkabı bulunduğu halde diğer ayakları yalın bir şekilde54 sodre giyinmeyip kostî55 bağlamadan yürüyen, ayakta idrar yapan ve şeytanın emirlerine uyan kişilerin ruhlarıdır" cevabını verdiler. 26. Bölüm [1] Bir kadının ruhunu gördüm. Dilini boynuna doğru çekiyor­ lardı. Kendisi de havada baş aşağı asılı duruyordu. [2] “Bu kimin ruhudur?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, "Bu, dünya hayatında kocasını ve emri altında olduğu kişiyi alçak görmüş, ona nefretler yağdır­ mış, sövmüş, onunla konuşurken uzun dillilik yapmış olan günah­ kâr bir kadının ruhudur” cevabını verdiler. 54 Bir ayağına ayakkabı giyip diğerine giymeden yürümek Mezdiyesnâ ina­ nışında günah sayılan eylemler arasındadır. Zerdüşt dini eksenli değişik kaynaklarında da bu konuda bilgiler vardır. Rivâyât-i Dârâb Hürmüz adlı eserde şu ifadeler yer alır: “Yalın ayak yürüyen bir insan, ilk adımıyla yüz sığır, yüz koyun ve yüz devenin sütünün eksilmesine, ikinci adımıyla iki yüz hayvanın sütünün noksanlaşmasına, üçüncü adımıyla üç yüz sığır ve koyunun, dördüncü adımıyla da yedi ülkedeki hayvanların sütlerinin azalmasına sebep olmaktadır.” (Afifi, Ardâvîrâfnâme, s. 44) 55 Sodre: Zerdüşt inanışında iç elbise olarak giyinilen bir gömlek. Kostî bu sodre üzerine bağlanır. Kostî (Koştî): Pehlevice eserlerde “Zerdüşt dini bağlılarının bellerine bağladıkları bir kemer” olarak geçer. Koyun yününden eğirilmiş yetmiş iki kat yün iplikten örülmüş, beyaz, ince ve uzun bir bağdır. Kostî bağla­ mak gençliğin başlangıç dönemini gösterir. 106 ARDÂVİRÂFNÂME 27. Bölüm [ı] Bir erkeğin ruhunu gördüm. Bir ölçek ve bir kovayla toprak ve kül doldurup dikkatle ve hassasiyetle ölçerek yemesi için kendi­ sine veriyorlardı. [2] “Bu beden, ruhuna böyle işkence çektirecek hangi günahı işledi?” dedim. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer: “Bu ruh dünyadayken ölçü tartı aletlerini özenle kullanmamış, ölçü ve tartıya dikkat etmemiş, şa­ raba su katmış, tahıllara toprak karıştırmış, ayrıca bunları insanlara çok aşın değerlerle ve fahiş fiyatlarla satmış, onları bu şekilde al­ datmış, iyilikten başka bir şey bilmeyen insanların mallarını çalmış ve hayatını yağmacılıkla geçirmiş kötü bir adamın ruhudur” diye cevap verdiler. 28. Bölüm [1] Baş aşağı asılmış bir erkeğin ruhunu gördüm. [2 ] Elli tane dev iriliğinde yaratık ellerinde engerek yılanlarıyla onun bütün vü­ cudunu durmadan kamçılıyorlardı. [3] “Bu beden ruhuna böyle cezalar çektirecek ne günah işle­ di?” diye sordum [4] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: "Bu, dünya­ da kötü idarecilik yapan, insanlara karşı bağışlayıcı davranmayan, onları azarlayan, hatalarını affetmeyen, onlara türlü türlü zararları dokunan, şiddetli işkenceler yapan, suçlarından kat kat fazla ce­ zayla onlara eziyet eden günahkâr bir adamın ruhudur.” 29. Bölüm [l] Dili ağzından çekilip dışarıda bırakılmış, yırtıcı hayvanlar ta­ rafından yenilen bir adamın ruhunu gördüm. 107 ARDÂVÎRÂFNÂME [2] “Bu adam ne tür bir günah işledi de, ruhu böylesine dayanıl­ maz işkencelerle karşı karşıya kaldı?” diye sordum. Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu, dünya hayatında insanların gıybetini yapan, bu yolla insanlar arasına ayrılık tohumları saçan, onların aralarını açan, onları birbirlerine düşman eden, kötü ve gü­ nahkâr bir adamın ruhudur. [3] Onun ruhu, ölümünün hemen ar­ dından doğrudan cehenneme gider” şeklinde cevap verdiler. 30. Bölüm [1] Bir adamın ruhunu gördüm. Vücudunun bütün organlarını işkencelerle kırarak parça parça ayırıyorlardı. [2] “Bu beden ne tür bir günah işledi?” dedim. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu, dünyada yaşarken dinsel kurallar ve emirler doğrultusunda belirlenen ölçülere uymadan sı­ ğırları, inekleri ve diğer hayvanları öldüren kötü bir insanın ruhu­ dur” cevabını verdiler. 31. Bölüm [1] Bir adamın ruhunu gördüm. Başından ayağına kadar bütün bedeni işkence aletleriyle doluydu. Dev iriliğinde yaratıklar yuka­ rıdan aşağıya vücudunun her yanını yaralar içerisinde bırakarak, onu öldürürcesine dövüyorlardı. [2] “Bu ne günah işledi?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer bana, “Bu, kötü ve günahkâr bir insanın ruhudur. Bu insan dünyadayken alabildiğine mal biriktir­ di, ancak ne kendisi yedi ne de iyilere verdi. Hiç kimseye en ufak bir miktar dahi bağışlamadı. Bütün malını depolayıp sakladı" diye cevap verdiler. 108 32. Bölüm [1] Davanos56 adıyla bilinen tembel bir adamın ruhunu gör­ düm. Bedeninin tamamını yırtıcı yaratıklar kemirip çiğniyorlardı. Sadece sağ ayağına hiçbiri dokunmuyordu. [2] “Bu beden ne günah işledi?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bu tembel Davanos’un ruhudur. [4] Dünyadayken bu bedeniyle hiçbir iyilik yapmadı. Sadece bir iyiliği vardı; o da sağ ayağıyla bir kez bir Ver- zâ sığırına57bir tutam ot atmıştı.” 33. Bölüm [1] Bir adamın ruhunu gördüm; dilini kurtlar yiyordu. [2] Sordum: “Bu adam ne tür bir günah işledi?” [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bu ruh dünya hayatında asla bir tane doğru söz söylemeyip hep yalan ko­ nuşmuş, diliyle bütün yaratıklara zarar verip eziyet etmiş bir kişi­ nin ruhudur.” 34. Bölüm [l] Bir kadının ruhunu gördüm. Yırtıcı yaratıklar bütün bedeni­ ni parçalayıp yiyorlardı. 56 Yunanca kökenli bir kelime olduğu ifade edilen Davanos ismiyle anılan, tembellik simgesi böyle bir kişi hakkında hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır (Bahar, Pejûhişî Der Esâtîr-i îrân, s. 332). Eski lehçelerden kalma bir söz­ cük olup bazı metinlerde Dwnws, Dawas, Davan şekilleriyle de geçen Da­ vanos tembel kişileri simgelemektedir. (Âmûzgâr, Ardâvirâfnâme, s. 70) 57 Gâv-i Verzâ: Verzâ Sığırı: Avesta’da yaygın ilk anlamı dışında gâv kelime­ si cins isim olarak tüm yararlı hayvanlar için de kullanılır. Eski İran’da sı­ ğır bütün hayvanlardan daha yararlı olarak kabul edilir. 109 ARDÂVÎRÂFNÂME [2] “Bu beden ne günah işledi” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer de, “Dünya hayatında saçlarını ve uzun zülüflerini ateşin üzerine durarak tarayan, saç artıklarını, sa­ çındaki bitleri ve sirkeleri ateşin üzerine atan, ateşi kendi teninden değersiz gören ve temizlenmeden ateşe yaklaşan günahkâr bir ka­ dının ruhudur” dediler. 35. Bölüm [1] Ölmüş ve cansız bedeninin organlarını kendi dişleriyle par­ çalayıp yiyen bir kadının ruhunu gördüm. [2] “Bu kimin ruhudur?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu, dünya hayatında büyücü­ lük58yapmış günahkâr bir kadının ruhudur” dediler. 36. Bölüm [l] Cehennemde bir sütun şeklinde duran bir adamın ruhunu gördüm. [2] Kafası, diğer insanların kafası şeklinde, bedeninin di­ ğer organlarıysa yılan bedeninin organları gibiydi. [3] “Bu beden ne tür günahlar işledi?” diye sordum. [4] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu, dünyada münafıklık yapan kötü ve günahkâr bir adamın ruhudur, [s] Onun cehennemde yı­ 58 Avesta’da büyücülük en büyük kötülükler ve günahlardan kabul edilir: “Sonra ölüm ve ahlaksızlık simgesi Ehrimen geldi ve büyücülerin insanla­ ra zarar veren büyülerini yarattı.” Avesta, Vendîdâd, 1/14. "Kalkın şimdi ayağa! Kovmak için aranızdan büyücülük yapan Cehî’yi." (Avesta, Ven­ dîdâd, 21/17) Ardâvîrâfnâme nin bazı bölümlerinde de büyücülüğün za­ rarları ve büyücülükle uğraşanları ölüm sonrası hayatta bekleyen şiddetli cezalardan söz edilmektedir. Bkz. Ardâvîrâfnâme, 5/5; 35/3; 76/4; 81/4. 110 ardâvİrâfnAme lan şeklinde yaratılıp yılan gibi sürünmesi gerekmektedir" dediler. 37. Bölüm [1] Baş aşağı asılmış birkaç erkek ve kadının ruhlarını gördüm. [2] Bütün bedenlerini yılanlar, akrepler ve diğer yırtıcı canavarlar kemirip parçalıyorlardı. [3] “Bunlar hangi insanların ruhları?” diye sordum. [4] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer şöyle cevap verdiler: “Bunlar dünyadayken su ve ateşe gereken saygıyı göstermeyen, ateşe ve suya pislik atan, ateşi kötü bakışlarıyla etkileyip kasıtlı olarak sön­ düren günahkâr kişilerin ruhlarıdır.” 38. Bölüm [ı] Bir adamın ruhunu gördüm. İnsanların ölmüş cesetlerini ve pislik içindeki etlerini, kan ve irinle karışık olarak türlü türlü ko­ kuşmuş pislikle birlikte yemesi için ona veriyorlardı. [2] “Bu ten ne tür günahlara bulaştı?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tann Âzer, “Bu, dünya hayatında bedeninin birtakım artıklarını ateşe ve suya atan, sürekli olarak pisliklerle bir­ likte bulunan, ölmüş bir bedeni tek başına taşıyan ve böylece ken­ disini kirleten, günah işlemiş olan,59bedenini ya da bazı organları­ 59 Avesta öğretilerine göre, ölmüş bir kişinin bedeni bir kişi tarafından tek başına taşınmamalıdır. Bu eylem Zerdüşt inanışında büyük bir günah ka­ bul edilir. İnanışa göre, ölmüş kişinin bedenindeki temiz olmayan ve dini açıdan kirlenmiş sayılan güçler onu tek başına taşıyan kişinin bedenine girip onu kirletmektedir. Bu yüzden cesedi tek kişinin taşıması günah ka­ bul edilmiştir. Ölü bir bedenin en az iki kişi tarafından taşınması gerekir. Böylece cesetteki temiz olmayan öğeler en azından iki kişi tarafından 111 ARDÂVÎRÂFNÂME nı dinsel kurallar gereğince yıkayıp temizlemeyen60 kötü ve gü­ nahkâr bir kişinin ruhudur” diye cevap verdiler. 39. Bölüm [1] İnsanların derilerini ve etlerini yiyen bir adamın ruhunu gördüm. [2] “Bu kimin ruhu?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Bu, dünyada çalışanların ücret­ lerini ve hak sahiplerinin haklarını vermeyen, işlerinin karşılığını almalarını engelleyen kötü bir kişinin ruhudur. [4] Şimdi onun ru­ hu bu ağır cezaları çekmek zorundadır” dediler.
·
246 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.